ONBEŞ  AY  SONRA -1-
Baba evinden ayrılalı iki yıla yaklaşmıştı. Çaresiz kaderimi kabulle, daim alttan alarak kaynana, kuma ve beni her fırsatta iğneleyen ret eden görümce zulmü, koca evin  yükü altında  ezilsem de sustum hep. Sabreder niyaz edersem yaratan  bir gün tutacaktı  elimden elbet, diyordum. Benim üç kat  yaşındaki o adama hiç ısınamadım saygı da duymadım. Sevip gönül almasını aile içinde adalet sağlamasını dahi bilmiyordu, Çoğu kez beraberliğim de midem bulanır kusmak gelirdi içimden. Hatta bir keresinde boğulur gibi  böğürüp çırpınırken  Süheyla cadısı geldi yanıma.
-Sığıntısı olduğun bu eve kendini kabul ettirmek için hamile havalarına girdin öyle mi? Düğünde oynamadın emme fena oyuncu sayılmazsın yine de. Unutma ki Bana da oyun bozan Süheyla derler! Yaşım seninledir emme  bildi ğim çoktur cicim. 
-Çok mu kitap okudun?
-Sen oyuna devam et bakalım.
Bazı bazı anasıyla elbirliği yapmışçasına ikisi dışarı, gezmeye falan çıktımı yemek vs yiyeceklerin konduğu kilerin kapısını kitler anahtar ceplerinde giderlerdi. Onlar konuk oldukları evlerde türlü çeşit yer içerken öğle vakti hatta bazen de akşamları aç kalırdım. Beni evden kaçırmak yıldırmak için ellerinden -gelen her şeyi yapıyorlardı. Hele de koca olacak o adam evde, şehirde yokken..
O vakit açlıktan midemin guruldamalarını, hıçkırıklarımla bastırırdım. Onlara kinlenmeden çok kaderime hele de babamın bana ettiklerine yanardım. Aaaah baba aah haşa, inanmaz mısın Allah'a? Bir ata böyle bir zulmü nasıl reva görür öz evladına! Haydi verdin, açıp bir gün kapımı halin nedir kızım diye neden sual etmezsin? Rahime Teyzeniz arada bir uğrardı. İzzet saygı görmediğinden fazla eğlenmezdi. "Bu böyle gitmez hele biraz daha sabret" diye teselli eder gözyaşlarımı siler giderdi. Hani yanık bir türkü vardır;  
Geceler yârim oldu-Ağlamak karım oldu    
Benim ki de o hava..
İbrahim ağabey-Ah melek anam, nasıl kıydılar sana öyle. Ah o zamanları biz yanında olsaydık seni üzenleri taşa tutardık. Sana kıyan o babana da dede demezdik.
-Deme be oğlum her ne olursa olsun ölünün arkasından kötü konuşmak yakışmaz bir Müslümana. Hiç unutmam, yine bir Mart ortası. Kuma evindeyim. İçeridere'deki bağın yüzden fazla asma, nice meyve ağacı budanıp eve getirilmiş ti günler evvel. Kuma ve kızı Süheyla, bir sabah ellerinde satır, balta odama geldiler! 
Kuma-Nedime hele gel gel beriye! Diye seslendi.
-Korktum, hem de  çok! içimden "bunlar aha şimdi mutlaka bana bir zarar verecek diye titreyerek, korktuğu mu da belli etmeyerek yaklaştım yanlarına, fettan kız sırıtarak;
-Korkma korkma sana bir şey yapmayacağız, bahçede dağ gibi kıyılacak çubuk, dal  budak var bak.. Otur şuracığa koy kütüğün üstüne, vur ha vur, bize iş bırakma. Bak baştan anlaşalım öğleye kadar yarısı bitecek bunların, sen yemeği hak edeceksin, kalanı da akşama kadar tüketeceksin ki akşam yemeği ve uyuma yı hak edesin. Malum babam da şehir dışında kimseden sana imdat yok, Yavaş tan  alıp ertesi güne iş koma sakın. Zira yıkanacak dağ gibi  kirli çamaşır var.
Gün boyu kaç bin kere satır salladım o körpe kollarımla bilmem. Yeis ve kahırdan  kimi zaman " vur Meliha anasının nazlı kızı vur, ya Allah Bismillah,  -vur indir satırı sana zulmedenlerin koluna kanadına vur" diyordum kendi kendi -me. Tövbe tövbe. Allah'ım  böyle laflar ettiğim için ne olur beni af eyle, kalbi mi kin ve  nefretten azad eyle" diye diye yakarırken, ikindi oldu. Açlıktan takatim tükendi. Komşudan ekmek yemek istesem akşam gelince duyar, tefe koyar lardı beni. Gittim ölü gibi yatağıma uzandım, Yorgunluk, sinir, açlıktan bir türlü dalıp uyuyamadım. Bekledim ne gelen var ne giden. Nasıl oldu bilmi yorum birden elimde balta kendimi kilerin kapısında buldum! Elimdekini şuursuzca kaldırıp kaldırıp indirdim, kapıya, kilide şuraya, buraya!  Parçalar her bir tarafa dağıldı. Kilerdeki her çeşit yiyecek kıyma sucukla karnımı bir güzel doyurup odama gittim yattım. Dalmış uyumuşum. Bir nice sonra bağırıp çığrışmalarla uyandım, Başucunda onlar. Yatsı ezanı okunmakta. Kuma ve cadaloz kızı ağza alınmayacak laflarla çemkiriyorlardı. Gözlerimi yumdum mahsusçuktan. Ne zaman ki cadaloz Süheyla etimi koparırcasına çimdikleyip saçlarımdan sürüklemeye kalktı, fırlayıp dikeldim ayağa. Kilerin kapısına saatler önce astığım baltayı almaya koştum. Peşimden geldiler
-Gelin hele zalimler dedim, şimdiyece susup köleniz hizmetçiniz olmaktan başka ne kötülük ettim de size, üzerime gelir uğraşırsınız benimle. Beni  delirttiniz. Yetimlik, üvey ana zulmü, babam yaşındaki kocamışla evlendi rilmek, hele de siz ana kız iki çirkeften çektiklerimle ölmüşüm ben zati. Hani -derler ya, "eşeğin canı yanınca at'ı geçermiş" Hadi yaklaşın da şu dünyayı iki mikroptan temizleyeyim! 
Yürüdüm üzerlerine. Aman Allah'ım o ne! Ana kız bir feryat bir figan  kaçıp gittiler öyle. O gece yalnız yattım koca evde. Söz verdim o öfkeyle,; ne pahasına olursa olsun bu evde kalmayacağım.     (Devam Edecek)