YILLAR SONRA -1-
Kentin o kenar mahallesindeki tek odalı dip evimizdeyiz hala. Büyük ağa beyim terzi kalfası çıktı. Paralı çalışıp, tam aileye destek olacakken askere alındı.
Diğer ağabeyim berber, o da yakında kalfa çıkacak. Babamın hayalince "usta olup dükkan açacak, köyleri tıraş edip kağnı kağnı ekin getirecek. Yıllardır hasretini çektiğimiz una, ekmeğe karnımız da gözümüz de doyacak." Ben orta okuldayım. O aralar bir gün anamla çarşıda dolaşırken yanımızdan  kentin yarım efesi Gevşek Enver nam-ı diğer Sıkı, geçti. Kısa boyu, bücür bedeni, omuzda ceketi, eller popo üstü arkada, dayımı dayı havalarda. Anacığım onu göstererek bana;
-Aman oğlum derslerini iyi çalış, iyilerle arkadaş ol da, sakın şu Sıkı gibi olma. Zavallı boş gezenin boş kalfası. 
-E ana soyadı ne?
-Gevşek.
-Haha ha, amma da matrak iş, namı sıkı, soyadı Gevşek! Enver Gevşek
Anam-Ne ev ne bark var başında. avare  başıboş dolaşmakta. Eğer iyi arkadaşları olsaydı, elinde sanatı olurdu. Biçare anasıyla yarı aç yarı tok kalmazdı böyle ortalarda. 
-İyi de çalışıp bir yerde anasına baksa karnını doyursa ya. 
-Nerdee, o çoktan kaçırmış treni, sanırım kafadan biraz da heyheyli. Yarı ömrü ya hapsane ya karakolda zavallı..  
-Niceee sonra, liseye yeni başladığımda yine bir gün okulun bahçe duvarı dibinde rastladım o'na.Toplanmış etrafına bir sürü abi, ablalar maytap geçiyorlar Derken Sıkı, kızlardan birine o çocuksu şivesiyle seslendi çapkın çapkın,
-Güzelim, o güzel saçlarından bir tel versene!  
Alımlı liseli abla; 
-Niye len?
-Şije öyle biy numaya çekeceğim ki, küçük dilinizi yutacaksınız valla!
-Al aha.
Sıkı bir hokkabaz edasıyla aldığı saçı seyredenlerin şaşkın bakışları karşısında avucuna koydu, enfiye, kolonya misali derin derin burnuna çekti. 
Aman Allah'ım o ne! Anında şiddetle bir aksırıp tıksırma! Soluk aldırmayan  art arda hapşu da hapşu! Yüzü bir kızardı bir morardı. Sıkı yerinde duramıyor Efe elden gidiyor!  Başladı kıvranarak yerde yuvarlanmaya!. Ölüyor mu ne? Biri tez acele okula koştu, ambulansa telefon ediyordu ki, kalktı Sıkı birden ayağa! Hiç bir şey olmamış gibi, iki elinin bomboş olduğunu gösterdikten sonra birini ağzına sokup burnundan çektiği kızın saçını ağzından çıkardı. Kalabalığa; 
-Görüyorsunuz ya, ablalar ağabeyler, saçı  buynumdan çektim ağzımdan çıkardım. Hani neyde alkış?                                    
Kız, erkek öğrenciler topluca alkışlarken, bücür adam iki kat olup saygıy la selamladı onları. Sonra Kasketi  uzattı.
-Haydi yakışıklı ağabeyler fıştık gibi  ablalar geysin payacıklar.
Sıkı'nın bücür bedeni gibi, kafa ve zekası da bir alem. Cin cin bakan gözler, genel ahvaliyle hiç de uyuşmayan  o ince uzun burma bıyıklar, Hele baş, göz kaş, kulak, burun dudak, ağzını türlü hallere sokarak sergilediği atraksiyon lar. Şeytan mı, şeytan tüyü mü var bunda? Yıllardır onun hakkında dilden dile dolaşan bir sürü traj-ı komik rivayet var ki, yazana, bir kitaplık sermaye olur vallahi.
Otsuz  ocaksız ve de kazançsız Sıkı için yılın üç mevsimi "Anana her yer tekne" de, lakin  kış felaket soğuğuyla. Ama Tıkı bu, ona da bulmuş çareyi; 
-Nasıl yani?
-Bile bile suç işleme, ceza alıp hapse girme! Bakın dinleyin işte rivayeti;
Efendim, yine bir Aralık  başı, gün be gün soğumakta hava. "zaman ilerle meden  girmeli içeri" deyip çıkmış o gün pazara. Bir sergi tahtasında  bal satan  ızbandut gibi bir köylüye yaklaşmış. Altın sarısı oğul balının çerçevesinden koca bir parça koparıp indirmiş mideye, adamın şaşkın bakışları karşısında  bir  parça daha yuttuktan sonra dayılanarak!
-Ula bal kaç para? 
Balcı, Tıkı' dan da dayı edada.
-Ula mı, o ne biçim fiat sorma lan, alırım seni şimdi ayağımın altına Bal 20 lira?
-Ula şu zamanda 20 liraya bal mı olur, keriz mi sandın sen bu milleti keriz ağa. Şu üç lira yediğimin parası. Balı 10 liraya satacaksın bal on lira uzatma?
Adam üstüne yürüyünce çekmiş bıçağı bizimki, omuzundan yaralamış onu! Bağırış çağırışa berideki polis noktasından gelen görevli ikisini de almış götürmüş karakola. İfade şikayet nöbetçi mahkeme, derken hakim iki ay hapis cezası vermiş Sıkı'ya. Suç; gasp, hakaret, hafif yaralama. (Devam Edecek)