YILLAR SONRA -1-
İyi de bizim aklı sivri razı gelmeyip, çatmış  hakime!.
Gözünü seveyim hakim emmi, dört aya kes müzekkeremi.
Hakim şaşkın şokta, çevirmiş başını iki tarafa.
-Allah Allaaaah! Verilen cezayı az bulana da rastladık ya! 
Diyerek, dönmüş Sıkı'ya
Oğlum kafan gibi  beynin de küçük olduğundan mı cezayı az bulursun, deli misin sen?
-Yok Hakim dayı, malum şimdi Aralık ayı. İki ay sonra çıksam Şubat başı, havalar soğuk hem de karlı, dört ay ver ki Nisanda  havalar ısınır, nerede olsa yatılır. Anlayacağın sırtımı ısıtacak ne karı var ne çatı.
-Olmaz öyle kafadan ceza, mahkeme oyuncak mı?
Sıkı, isyanlarda;
-Sen ne biçim hakimsin la, Senin gibi dikime dikime konuştu işte balcı da, ondan çıktım huzuruna!
Deyince Hakim gülen homurdanan izleyicileri susturmak için tokmağı birkaç kez masaya indirdikten sonra, dönmüş daktilo başındaki kıza;
-Karar. Yaz kızım, Tıkı Güçlü'ye evvelki cürmüne ilave olarak, mahkeme ye hakaretten  üç ay olmak üzere toplam  beş ay hapis. 
Sıkı, iki eli kelepçeli iki Jandarma arasında sırıtarak yürümüş mapus damına. Eee hemen herkes üzülürken hapse, Tıkı gibi gözü pek ve de kafası küçük yiğitler de var bu alemde.
SIKI  ENGELLİ
O 40'lı 50'li yıllarda özürlü engellilere nerde bu günkü gibi devlet desteği. Hepsi konu komşu halkın insafına…        
-Çorum'un o, genç yaşta ölen namlı kabadayısı ve yarım efesine rahmetler dilerken, kendi gibi renkli, ferasetli, film adam terzi Nurettin'le o meşhur macerasını da zikretmeden geçmemeli. Haydi gülmeden dinleyin bari.
-İnce terzi, Nurettin ustanın mekanı Ilıca Caddesi, Milli Eğt Lojmanları berisinde. Kendisi, pörtlek gözlü, vurgun yemişçesine çalık, arık. Uzun kumral saçlarından sarkan kakülüyle alın, kaşı,  gözü  yarı kapalı yarı açık. Konuşkan, şakacı, kendini üzmez ağır canlı, velhasıl adamın nev-i şahsına münhasırı…                    
Kentin sanat ehli,(müzisyen) mütevazi beyefendilerinden eczacı Enver de o ikisinin de ahbabı ya, onun arşivinden dinleyeceğiniz bu traj-i komik macera.
"Efendim, bir gün zenginin biri rahm ve şefkatle Çöplük' teki Hacı receple rin  mağazadan Tıkı' ya  o 50 li yıllarda pek moda olan ağır Lacivert kumaştan bir takım elbiselik kestirmiş. Terzi Nurettin ölçü alıp kesmiş biçmiş, tavşan kanı çaylar da içildikten sonra arkadaşına;    
-15 Gün sonra provaya gel efendi. Demiş                      
 Zavallım, en az 15 gün arayla 15 defa  gelip gittiyse de bir türlü dikim  tamamlanmamış. Her kızıp sokrandıkça usta; 
-Ula damat mı olacaksın ocağı yanasıca. "Geç biten iş temiz olur derler" sabret. Aha başım ağrıdı, ula dişim sancıdı, geçen ishal oldum bağırsaklarım kanadı. Bulgur yedim karnım şişti, sırtım kaşındı. Moralim bozuk heç tadım yok şu günlerde. 
Diye diye geçmiş mi iki sene! Tek kolu var tek kolu yok yarı bitmiş ceket asılı dura dura duvara izi çıkmış! Bir yıl da diğer kolun takılması, yelek pantolon yapılması, üçüncü yıl sonunda bitmiş neyse. Terzi o günlerde kendisini ziyarete gelen eczacıya sormuş;
-Efendi, çoktan göremiyorum bizim Sıkı'yı, nerelerde haberin var mı     Yoksa hasta falan mı ? Ziyarete gidelim diyeceğim amma nereye? Görüp rastlar san lütfen söyleyiver giymeye hazır takımı. Gelsin alsın, canım bekletmesin esna fı. Gerçi biraz geciktirdik el olmadığı içün. Hadi söyleyesin selamı.
Eczacı üzgün ve telaşlı, kalkmış oturmuş kırmalı ceviz sandalyeye;
-Yahu ustam duymadın mı?    
-Neyi? 
-Ee 15 gün evvel amadenden (aniden) gitti ya Tıkı. 
-Hayrola, nere gitti haber vermeden muhannet?  
- Rahmetlik oldu.
-Nee! İnanmam yeni bir numarası latife bu.
-Ölümle şaka olur mu hiç usta, keşke öyle olsa...
Terzi inanmamaya ısrarla;
-Yok yok o muzunnasın yeni numarasıdır bu  saklanıp acındırmak istemiş tir.
Eczacı;
-Maalesef elimle koydum mezara!  
Terzi kahır ve şaşkınlıkla çökmüş oracığa: Ağlamaklı bir sürü ah vah ardından kalkıp, duvarda asılı dura dura izi çıkmış takımı alıp kaldırmış havaya,
-Aaah ah anasını sattığım yalan dünya, ula bak sen şu işe, aceleye getirme den özene bezene bir güzel diktim de giyemeden gitti ya garibim: EEE, NASİP OLMAYINCA EFENDİM NASİP OLMAYINCA!              
Enver Bey, hayli üzgün, bir o kadar da kahırlı ve tepkili.
-Yahu ustam çıldırtma allasen insanı, sen bir elbiseyi 3 yıl boyunca bitirmez bekletirsen duvarda, giymek nasıl nasıl nasip olur  adama ?
Usta, üzgün, pişman, süklüm püklüm;
-O da doğru ya..Acaba götürüp kabri üstüne mi koysam takımı, alan belki ruhuna bir Fatiha okur da huzur bulur zavallım ha, ne dersin efendi ağa?                                                         
-Ula Nurettin usta, sen Sıkı'yı da geçtin saflıkta Tıkı'yı da valla! (Devam Edecek)