Huzurlu bir aile ortamı için erkeklerin hanımlarına karşı görevleri, sorumlulukları olduğu gibi, hanımlarında kocalarına karşı bir takım görev ve sorumlulukları vardır. Vücudun her hangi bir yerinde bir rahatsızlık olduğu zaman bütün vücudu etkilediği gibi ailedeki huzursuzluklar da başta çocuklar olmak üzere bütün hayatı etkiler.
Evlilik hayatında, mutluluğun sırrı olarak bir kadın vazifelerini ne kadar aksatmadan yerine getirebilirse ailenin geleceğine ve huzuruna o kadar katkıda bulunmuş olur. "Yuvayı dişi kuş yapar" sözü bunu çok güzel ifade etmektedir. Feraset sahibi bir eş size daha dünyada iken cenneti yaşatırken, öyle eşlerde vardır ki bu güzelim dünyayı size zindan edebilir. Bu her iki eş içinde geçerlidir. Bunların yaşanan hayatta çokça da örnekleri vardır. Evin huzuru ve mutluluğu büyük oranda evin hanımın elindedir. Bir hanım, güzel davranışları, güler yüzü, tatlı dili ile kocasının sevgisini her zaman canlı tutabilir. Kocasına, çocuklarına, akrabalarına ve işine karşı sergilediği güzel tutum sâyesinde de huzurun kaynağı olabilir. Kadınının evlendikten sonraki ilk sorumlu olduğu kişi artık eşidir. Beyinin hakkı, hukuku ve çocuklarının hakları diğer bütün hakların önüne geçer. Zira yuvanın ayakta kalması, evliliğin devamı bunlara bağlıdır. Eşinin haklı ve ölçülü olan isteklerine cevap vermek, onları yerine getirmek kadının aslî görevlerinden biridir. "Kocası memnun olarak ölen kadın cennetliktir" hadisi ile Peygamberimiz bu durumun önemine vurgu yapmıştır. Bir kadın kocasına karşı sorumlu olduğunu düşünerek evini imkânlar dâhilinde en güzel şekilde tanzim etmeli, kocasının haklarını korumalı, malını israf etmemeli ve iffetini koruyarak ona her türlü ihanetten sakınmalıdır. Kadının önemli bir görevi de çocuklarını güzel ahlaki meziyetlere sahip olarak yetiştirmeye çalışmak, bilgi, görgü, eğitim ve öğretimlerini takip edip ilgilenmektir. Evin hanımı dünyalık konusunda gereksiz yere kocasını üzmemeli, durumlarını göz önünde bulundurmalı ve onun kaldıramayacağı yüklerin altına girmesi için zorlamamalıdır. Bu konuda kendilerinden daha iyi imkânlara sahip olanlara değil, yaşadığı ülkede veya dünyada kendilerinin sahip olduklarına sahip olamayan milyonlara bakarak istek ve taleplerde bulunmalı ve hallerine şükretmelidir. Bu mutluluğun en önemli prensiplerinde birisidir. Lüks ve israfın haram olduğunu da unutmamalıdır. Eşler bir istek ve talepte bulunacakları zaman zamanı, zemini, maddi imkânlarını, eşinin o andaki haleti ruhaniye sini hatta yorgun olup olmadığını da göz önünde bulundurarak istek ve taleplerde bulunmalıdır. Bunun için de neşeli ve huzurlu bir zeminin gözetilmesi gerekir. Ailede huzur ve mutluluk için eşlerin bir birlerine tahammül etmeleri bazı şeyleri görmemeleri, bazı şeyleri duymamaları ve sabırlı olmaları gerekir. Eğer bunlar Allah (cc) rızası gözetilerek yapılırsa aynı zamanda sevapta kazanılmış olur. "Ayağını yorganına göre uzat" Atasözü hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Beyazıt'ı Bestâmi ile ilgili şöyle bir olay anlatılır. Beyazıt'ı Bestâmi' nin müritlerinden birisi kendisini ziyarete gider. Evinin kapısını çaldığın da kapıyı açan kadına Şeyh'inin evde olup olmadığını sorar o da dağdan odun getirmeye gittiğini söyler. Peki, ne tarafa gitti diye sorduğunda ise ne bileyim ben diyerek kapıyı yüzüne çarpar. Mürit elbet bulurum, bulayım da kendisine yardım edeyim diye dağın yolunu tutar. Biraz ilerledikten sonra bir de ne görsün bir de bakar ki; Beyazıt'ı Bestâmi odunları aslanın sırtına sarmış geliyor. (Peygamberlerden zuhur eden harikulade hallere mucize, veli kullardan zuhur eden harikulade hallere keramet, inkârcı kişilerden zuhur eden harikulade hallere ise istitraç denilir) Birlikte eve gelirler. Sohbet, muhabbetten sonra mürit gider. Aynı mürit birkaç yıl sonra tekrar Beyazıt'ı Bestâmi'yi ziyarete giderek evin kapısını çalar. Bu sefer kapıyı bir başka kadın açar. Kendisine Şeyh'inin evde olup olmadığını sorar. "Dağa odun getirmeye gitti, içeri buyurun, uzun yoldan gelmişe ve yorguna benziyorsunuz bir şeyler ikram edeyim, birazdan kendisi de gelir" der. Mürit ise içinden bakalım bu sefer nasıl bir keramet ile karşılaşacağım diyerek "Yok ben onu dağda bulurum belki bir faydam dokunur" diyerek dağın yolunu tutar. Biraz ilerledikten sonra birde ne görsün şeyhi odunları sırtına vurmuş, oflaya puflaya kendisi getiriyor. Müridinin şaşırdığını gören Beyazıt'ı Bestâmi "Evlat neden şaşırdın" diye sorunca, "efendim önceki halinizi gözümün önüne getirdim birde şu andaki halinizi gördüm ve ondan dolayı şaşırdım deyince de Beyazıt'ı Bestâmi; "Evlat o önceki hanımım sana nasıl davrandı ise bana da öyle davranıyor ve sıkıntılar veriyordu. Benimde ona olan sabrımdan dolayı Cenabı Mevla o tür kerametlerle daha dünya da iken beni ödüllendirmişti. O hanımım önceki yıl öldü. Şimdi ki hanımım da gördüğün gibi gayet mülayim ve güzel ahlaki meziyetlere sahip. Sabır bitti kerametlerde bitti" der. Yüce Rabbimiz bizleri rızasını kazanma yolunda gayret gösteren kullarından eylesin.
Ailede huzurun teminatı karşılıklı ferâset, nezaket, anlayış ve sabırdır. Cenabı Mevla bizleri ufku geniş, görüş alanı uzun, ferâset sahibi, iyi niyetli, samimi insanlarla karşılaştırsın ve aile huzurumuzu versin.