Aile de çocuk terbiyesi ve eğitimi konusunda herkesin sorumlulukları aynı derecede değildir. Bu konuda ki görev ve sorumluluklar öncelik sırasına göre kademelidir. 
Çocukların eğitim ve terbiyesinde okul, aile ve çevre sacayakları gibidir. Ayaklardan biri olmazsa veya problemli olursa, sacaysak ayakta duramaz ve işlevini de tam olarak yapamaz. Çocuklarımız öncelikli olarak eğitim ve terbiye konusundaki alt yapılarını ailede alırlar. Daha sonra çocuklarımız okulda aldıkları ve çevrede gördükleriyle de ailede bütünleşirler. Çevre veya okulda çocuk bir takım olumsuzluklarla karşı karşıya kalır ise ailenin işi biraz daha zorlaşır. Ondan dolayı çocuklarımız ile ilgilenmek ve de üzerimize düşen sorumluluklarımızı hakkı ile yerine getirmek gibi bir zorunluluğumuz vardır. Bu üçü arasında uyumsuzluklar varsa netice almak zorlaşır. Çocuklar küçük yaştan itibaren namaz kılmaya, oruç tutmaya alıştırılıp dini değerlerimizde öğretilmeye başlanmalıdır. Yanında zekât, fitre, sadaka verip,  infak yapmaya (paylaşmacı olmaya) da alıştırılmalıdır. Bazen bazı kardeşlerimiz benim oğlum, kızım namaz kılmıyor, kıldıramıyorum ve ya şunları yapma dediğim hadde yapıyorlar diyor. Sen zamanında üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirebildin mi? İnsanlara karşı yanlış yaptıkları zaman özür dilemenin bir erdem olduğunu, Allah'a karşı günah olan davranışlardan uzak durmalarını, günah işledikleri zamanda tövbe etmelerinin gerekli olduğunu, kısacası sorumluluklarını yerine getirmek zorun da olduklarını öğretebildin mi? Eğer görevlerini yerine getirdiğin halde buna rağmen olumsuzluklar var ise sen Allah (cc) indinde sorumlu olmazsın. Tövbede esas olan ise bir daha geriye dönmemektir. (nâsuh) Allah'tan başka müracaat kapısının olmadığını, hatayı kabul edip özür ile niyazda bulunmanın hakka itaat olduğunu öğretmek görev ve sorumluluklarımız arasındadır. Ayeti kerimede "Kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur." (Fecr 27) Allah'ın emrine uyarak terbiye ve tezkiye edilmiş, Allah'ı anarak ve ibadet ederek temizlenmiş olan kalpler yine Kur'an'ın deyimi ile "Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd 28) artık o kimselerin yeri "Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!" (Fecr 27-30) İlahi emri gereğince, salih kimseler ve sorumluluğun bilincinde olarak üzerlerine düşenleri bihakkın yerine getirenler, müjdelendikleri üzere peygamberlerle birlikte cennettedirler. Kendisinden razı olunan nefis Allah'ın emri peygamberimizin ahlâkı ile ahlaklanmış, üzerine düşenleri yerine getirmiş olarak kendisine biçilen rolü en güzel bir şekilde sergileyip, ömürlerini insanı kâmil olarak tamamlayarak Rabbinin rızasını kazanmış kimselerdir. Bu kimseler başlarına gelen sıkıntıları da bir imtihan vesilesi addetmişlerdir.  
Günümüzde iletişim araçları, tabir caiz ise âdeta dünyayı küçülterek insan ve toplum ilişkilerini çok boyutlu bir düzeye çekmiştir. Ekonomik gücü elinde bulunduran devletlerin büyük bir kısmı iletişimi bir çeşit sömürü aracı, ahlâkî ve dînî değerlerimizi bozma metodu olarak güçlü bir silah olarak kullanmaktadırlar. Çocuklarımız öncelikli olarak iletişime bağımlı hale getirildiler. Bu arada yapmak istedikleri tahribatları da ustaca yapıyor ve de vermek istediklerini sinsice veriyorlar. Bundan olumsuz yönde en çok etkilenenlerimiz de çocuklarımız. Ne yazık ki en büyük yıkım geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız üzerinde yapılıyor. İslâmî düşüncenin bel kemiği eğitim ve terbiyedir. Osmanlının yıkılışının sebeplerinden biriside İslami eğitim sistemlerini güçlendirememesidir. En büyük üzüntümüz batı kültürü ile uyuşturulan gençlerimize, kendi öz değerlerimizin de birçok alanda yeterince verilemeyişidir. Hayal kırıklığı yaşamamak mümkün mü? Bu yönde okullarımıza konulan seçmeli Kur'an-ı Kerim ve meali, peygamberimizin hayatı ve temel dini bilgiler olumlu bir adımdır. Çocuklarımıza seçtirme konusunda duyarlı olmak, sorumluluk alanlarımızdadır. Sorumluluk sahipleri olarak sorumluluğumuz altında olan çocuklarımızla ilgilenmek, onların dini ve ahlaki değerlerimizi öğrenmeleri konusunda görevimizi en iyi bir şekilde yerine getirmek zorundayız. Aksi takdirde vebalden ve sorumluluktan kurtulamayız. İslam'ın getirdiği yükümlülükleri yerine getirmek, koruyup gözetmek ve yaşamak Kur'an'ı okuyarak, peygamberimizin ahlakıyla ahlaklanarak, her türlü hal, hareket, tavır, yaşantı ve ticaretimizle çocuklara güzel örnek olarak, hikmeti aramaya devam etmekle mümkün olur. Sezai Karakoç "Müslüman İslam'ı öyle yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin." Bizlere düşen en büyük sorumluluk ise özümüzle, sözlerimizle, yaşantımızla, icraatlarımızla çocuklarımıza model, örnek bir insan olmamızdır.  
Peygamberimiz hiçbir zaman duayı bırakmamış ve Allah'tan (cc) yardım dileyerek ilahi müdahaleyi istemiştir. Kur'an'ı Kerime, Peygamberimizin hadislerine ve uygulamalarına baktığımız zaman dua ve ibadetin önemli bir yerinin olduğunu görürüz. "Kullarım sana, beni sorduklarında (söyle onlara): Ben onlara çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve gereğini yapsınlar ki doğru yolu bulsunlar." (Bakara 186) "(Ey Muhammed) De ki: Eğer dua ve ibadetleriniz olmasaydı Rabbim size ne diye değer versin." (Furkan 77)  Bu ve benzeri ayetlerden anlıyoruz ki bizleri Allah indinde değerli ve anlamlı kılan dua ve ibadetlerimizdir.  
Çocuklarımızı eğitme ve terbiye etme konusunda üzerimize düşen sorumluluklarımızı yerine getirdikten sonra, Yüce Rabbimize dua ederek onlar için hayırlı olanı takdir etmesini talep etmek, ilahi emirlerin bir gereğidir.