Kur­ban Hz. Âdem­den iti­ba­ren var olan bir iba­det­tir. Hz. İb­ra­him ve İs­ma­il (a.s) ın da di­ğer pey­gam­ber­ler­de ol­du­ğu gi­bi ağır im­ti­han­lar­dan geç­tik­le­ri­ni gör­mek­te­yiz.
Hz. İb­ra­him da­ha doğ­ma­dan ön­ce Nem­rut'un ölüm fer­ma­nı var. Yü­ce Mev­la onu ko­ru­yup da­ha son­ra Nem­rut'un kar­şı­na di­ke­rek, onu ima­na da­vet et­ti­ri­yor. Nem­rut "se­nin şu iba­det et­mek­te ol­du­ğun ve hal­kı da ona, iba­de­te da­vet et­ti­ğin, baş­ka­la­rı­na kar­şı kud­re­ti­nin ulu­lu­ğun­dan ve üs­tün­lü­ğün­den söz et­ti­ğin ila­hı­nı gör­dün mü? Na­sıl­dır o? Di­ye sor­du" (Ta­be­ri t. c.1 s.123). İb­ra­him "Be­nim Rab­bim hem di­ril­tir hem öl­dü­rür."  Nem­rut: "Ben­de di­ril­ti­rim, öl­dü­rü­rüm" de­di (Ba­ka­ra 258) Hz. İb­ra­him "Sen na­sıl di­ril­tir ve öl­dü­rür­sün?" Nem­rut "Tu­tup ölü­mü­nü hük­met­ti­ğim iki adam­dan bi­ri­ni öl­dü­rü­rüm di­ğe­ri­ni ise af­fe­dip sağ bı­ra­kı­rım. Onu da di­rilt­miş olu­rum!" (İbn Esir. C.1 s.98) İb­ra­him "Al­lah gü­ne­şi do­ğu­dan ge­ti­ri­yor. Hay­di, onu ba­tı­dan ge­tir ba­ka­yım? Nem­rut şa­şı­rıp, tu­tu­lup kal­dı. Al­lah za­lim­ler gü­ru­hu­nu mu­vaf­fak kıl­maz. (Ba­ka­ra 258) 
Nem­rut so­nun­da İb­ra­him (a.s) a sen ben­den baş­ka ilah edin­din. İlah­lar ken­di­si­ne is­yan eden­le­ri ce­za­lan­dı­rır di­ye­rek man­cı­nık­la onu dağ­lar gi­bi alev­li ate­şin içi­ne at­tı­rır. Bu Hz. İb­ra­him'in ca­nı ile sı­na­vıy­dı.  "Ey ateş! İb­ra­him'e kar­şı se­rin ve se­la­met ol" (En­bi­ya 69) İla­hi em­ri ge­re­ğin­ce ateş onu yak­ma­mış­tır. 
Nem­rut "Ey İb­ra­him! Gör­düm ki se­nin ila­hın pek bü­yük­müş ve ken­di­si­nin kud­ret ve iz­ze­ti de ara­mı­za gi­rip se­ni ko­ru­ya­cak de­re­ce­ye var­mış. Se­nin Rab­bin ne gü­zel Rab'mış. Ey İb­ra­him ben se­nin ila­hı­na kur­ban­lar tak­dim ede­ce­ğim. Bu­nu ken­di­si­ne iba­det ve bir­li­ği­ni iti­raf mak­sa­dıy­la de­ğil, iz­zet ve kud­re­ti­ni göz­le­rim­le gör­dü­ğüm için ya­pa­ca­ğım" Hz. İb­ra­him "Al­lah'ın ira­de­si­ne tes­lim ol­ma­dık­ça Al­lah se­nin tak­dim ede­ce­ğin kur­ban­la­rı ka­bul et­mez" Nem­rut ise ben mülk ve sal­ta­na­tı el­den bı­ra­ka­mam de­di.  (Ta­be­ri t. 124-125) 
Nem­rut Hz. İb­ra­him'i ser­best bı­rak­tı. O da ken­di­si­ne ina­nan­lar­la bir­lik­te ora­yı terk et­ti. Mı­sır'a git­ti­ler. Ora­ya var­dık­la­rın­da, bu se­fer de Mı­sır kra­lı Fi­ra­vun, Hz. İb­ra­him ve ev hal­kı­na mu­sal­lat ol­mak is­te­di. Rab­bi­miz on­la­rı fi­ra­vu­nun şer­rin­den de ko­ru­du. Fi­ra­vun ile­ri­de İs­ma­il (a.s) an­ne­si ola­cak Ha­cer'i de he­di­ye ede­rek on­la­rı ser­best bı­ra­kır. Hz. İb­ra­him Mı­sır'ı da terk ede­rek Fi­lis­tin de Rem­le böl­ge­si­ne yer­le­şir­ler. (İb­ni sa'd-Ta­ba­kat c1 s47) 
Ara­dan uzun yıl­lar ge­çip Hz. İb­ra­him'in ya­şı hay­li iler­le­miş ol­ma­sı­na rağ­men eşi Sa­re den ço­cu­ğu ol­ma­mış­tı. Hz. İb­ra­him "Al­lah'ım eğer ba­na bir ev­lat bah­şe­der­sen sa­na en kıy­met­li­mi kur­ban ede­ce­ğim di­ye dua et­miş­ti" Hz. İb­ra­him'in ço­cuk öz­le­mi çek­ti­ği­ni gö­ren Sa­re, Ha­cer'le ev­len­me­si­ne mü­sa­ade eder. Bu ev­li­li­ğin so­nu­cun­da İs­ma­il (a.s) dün­ya­ya ge­lir. Sa­re, Ha­cer ve İs­ma­il'i kıs­ka­na­rak bun­la­rı gö­zü­mün gör­me­di­ği uzak bir ye­re gö­tür bı­rak de­di. Hz. İb­ra­him için bir baş­ka sı­nav baş­la­mış­tı. Bir ta­raf­ta dok­san yıl­lık eşi di­ğer ta­raf­ta Al­lah'a dua ede­rek bul­du­ğu bi­ri­cik ev­la­dı. "Yü­ce Al­lah: İb­ra­him (a.s) a Hz. Ha­cer'le İs­ma­il'i Bel­dei Ha­ra­ma gö­tür­me­si­ni vahy et­ti" (İbn Ku­tey­be s.16)  Hz. İb­ra­him Ha­cer'le İs­ma­il'i Mes­ci­di Ha­ra­mın bu­lun­du­ğu ye­re bı­ra­kıp ge­ri dö­ner­ken, Ha­cer va­li­de­miz "Yok­sa bi­zi bu ıs­sız çö­le bı­ra­kıp git­me­ni sa­na Al­lah mı em­ret­ti?" Di­ye sor­du. İb­ra­him (a.s) evet, Ha­cer va­li­de­miz "Öy­le ise gi­de­bi­lir­sin, Al­lah bi­ze ye­ter, bi­zi hi­ma­ye­siz bı­rak­maz"  Hz. İb­ra­him Kâbe'ye doğ­ru yö­ne­le­rek "Ey Rab­bim! Ben zür­ri­ye­ti­min bir kıs­mı­nı se­nin mu­kad­des olan evi­nin ya­nın­da na­maz­la­rı­nı dos­doğ­ru kıl­sın­lar di­ye, ekin­siz (ku­rak) bir va­di­ye yer­leş­tir­dim. Ar­tık in­san­lar­dan bir kıs­mı­nın gö­nül­le­ri­ni on­la­ra meyl et­tir. Şük­ret­me­le­ri için on­la­rı ba­zı mey­ve­ler­le rı­zık­lan­dır. (İb­ra­him. 37) di­ye dua ede­rek yo­lu­na de­vam et­ti. 
İs­ma­il (a.s) ye­di ya­şı­na gel­dik­ten son­ra, Yü­ce Ya­ra­ta­nı­mız Hz. İb­ra­him'e "Ba­na bir ev­lat ve­rir­sen en kıy­met­li­mi kur­ban ede­ce­ğim" va­di­ni ha­tır­la­tır. En sev­di­ği hay­van­la­rın­dan kur­ban­lar ke­ser ama çağ­rı de­vam eder. So­nun­da en çok sev­di­ği­nin oğ­lu İs­ma­il ol­du­ğu bil­di­ri­lir. "İb­ra­him ona (İs­ma­il'e) 'Yav­ru­cu­ğum Al­lah se­ni kur­ban et­me­mi em­re­di­yor ne der­sin?' de­di. O'da 'Ba­ba­cı­ğım! Em­ro­lun­du­ğun şe­yi yap, in­şal­lah be­ni sab­re­den­ler­den bu­la­cak­sın' de­di… Şüp­he­siz bu onun (İb­ra­him a.s ) için apa­çık bir im­ti­han­dı. Biz (İb­ra­him'e) bü­yük bir kur­ban­lık ve­re­rek (İs­ma­il'i) kur­tar­dık. Son­ra­dan ge­len­ler ara­sın­da ona gü­zel bir at bı­rak­tık. İb­ra­him'e se­lam ol­sun. Em­ri­mi­ze ita­at eden­le­ri iş­te böy­le mükâfat­lan­dı­rı­rız" (Saf­fat 100-110) O ara­da şey­tan on­la­ra mu­sal­lat olur. Hz.İb­ra­him ise şey­ta­nı taş­lar. İş­te on­dan do­la­yı­dır ki hac­ca gi­den in­san­la­rı­mız bay­ra­mın bi­rin­ci gü­nü Mi­na'da sem­bo­lik ola­rak taş ata­rak nef­si­ni ve şey­ta­nı­nı taş­lar. Rab­bi­miz, Hz. İb­ra­him için "Bu onun için bü­yük bir im­ti­han­dı" di­yor. Onu ön­ce can­la son­ra­da ca­nan­la sı­nı­yor. Can sı­na­vı­nı ateş­te ve­re­rek çık­tı. Ateş onu yak­ma­dı. Aş­kı­nı ima­na, ima­nı­nı da ha­ya­ta dö­nüş­tür­müş bi­ri­ni ateş ya­kar­mı?   İbrâhîmi bir aş­ka ta­lip olur­sa­nız aş­kı­nı­zın ate­şi Nem­rut­la­rın yak­tı­ğı ate­şi sön­dü­re­cek­tir. Ye­ter ki biz­ler sev­gi­miz­de ve kul­lu­ğu­muz­da sa­mi­mi ola­lım. 
"On­la­rın (kur­ban­la­rı­nı­zın) ne et­le­ri ne­de kan­la­rı bi­ze ula­şır; sa­de­ce si­zin tak­va­nız ula­şır…" (Hac 37)  Kur­ban in­sa­nın Al­lah'a ya­kın­laş­ma­sı­nı sağ­la­yan bir iba­det olup, kur­ban bay­ra­mı gün­le­rin­de (bel­li bir va­kit­te) kur­ban ol­ma şart­la­rı­nı ta­şı­yan hay­van­la­rın usu­lü­ne uy­gun bir şe­kil­de Al­lah'ın em­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me ve onun rı­za­sı­nı ka­zan­ma ama­cı ile ke­sil­me­si­dir. "Rab­bin için na­maz kıl ve kur­ban kes." (Kev­ser 2). Pey­gam­be­ri­miz de "İmkânı olup da kur­ban kes­me­yen bi­zim na­mazgâhı­mı­za yak­laş­ma­sın" (İbn Ma­ce Edâh. 2) 
Bir Müs­lü­man'a dü­şen gö­rev, Rab­bi­mi­zin lüt­fet­ti­ği ni­met­le­re, şük­ran duy­gu­su içe­ri­sin­de, ima­nın ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me­si­dir. Şü­kür Al­lah'ın emir­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­mek ve ver­miş ol­du­ğu rızk ve ni­met­le­ri­ni pay­laş­mak (in­fak)la olur. Yok­sa sa­de­ce laf­la Al­lah'ım sa­na şü­kür­ler ol­sun de­mek­le şük­re­dil­miş ol­maz. Kur­ban, fit­re, sa­da­ka, adak gi­bi yar­dım­lar ay­nı za­man­da, top­lum­sal ha­yat­ta bir­lik ve be­ra­ber­li­ği pe­kiş­ti­ren, ih­ti­yaç sa­hip­le­ri­nin sı­kın­tı­la­rı­nı gi­der­me­ye bü­yük kat­kı sağ­la­yan, kar­deş­lik duy­gu­la­rı­nı pe­kiş­ti­ren ay­nı za­man­da da fe­dakârlık is­te­yen, bü­yük se­vap­lar ka­zan­ma­mı­za ve­si­le olan iba­det­ler­dir.
Kur­ban Hz. İb­ra­him'in Al­lah'ın ira­de­si­ni ye­ri­ne ge­tir­me ko­nu­sun­da­ki sa­mi­mi­ye­ti­nin, İs­ma­il (a.s) ın da Al­lah'ın em­ri kar­şı­sın­da­ki tes­li­mi­ye­ti­nin ifa­de­si­dir. Ku­ran'ın bu me­saj­la­rı­nı dik­kat­li oku­yup, doğ­ru an­la­yıp, iyi de­ğer­len­di­rip ama­cı­na uy­gun bir şe­kil­de kur­ban­la­rı­nı ke­sen, bay­ra­mın ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­ren­le­re se­lam ol­sun.
Tüm müs­lü­man kar­deş­le­ri­mi­zin ke­se­cek­le­ri kur­ban­la­rı­nın, Mev­la'mız ka­tın­da tak­va mer­te­be­si­ne yük­sel­me­si­ni ca­nı gö­nül­den is­ti­yor, şim­di­den bay­ram­la­rı­nı­zı kut­lu­yor, sev­dik­le­ri­niz­le bir­lik­te, sev­gi ve kar­deş­lik duy­gu­la­rı içe­ri­sin­de da­ha ni­ce bay­ram­la­ra ka­vuş­ma­nı­zı di­li­yo­rum.