Bu dünya hayatında her şey bir imtinadır. Her şey Allah'tan gelir ve olacak olan her şey bir kaderdir. Herkesin bir rızkı, bir de eceli vardır. Hiç kimse ecelinden önce ya da sonra ölmez. Kul olarak elimizden gelen tedbiri alacağız ama tedbir takdire mani değildir. Tedbir de, ilahi bir emir olup, bizim sorumluluğumuzdur. Yüce Allah takdirinin esbabını da kendi yaratır. Bazen insanoğlu kaçtığını zannettiği şeye doğru koşabilir. Yüce Rabbimiz, bazen bize hayır gibi gelen şeylerde "şer", "şer" gibi gelen şeylerde de "Hayır" murat etmiş olabilir. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün vardır, her insana yaptıklarının ve yapmaları gerekirken yapmadıklarının, karşılığının verileceği bir gün. 

Bu günlerde tüm dünyanın korona virüse karşı mücadele vermesi sebebiyle, bütün herkeste, merhamet ve acıma duyguları daha etkin bir hale gelmiş durumda. Herkes korktuğu ve kendisinden uzak olmasını arzuladığı korona virüsün, tüm insanlıktan da uzak olmasını, bütün insanlığın bu beladan kurtulmasını istiyor. Kendisi için arzuladığı sağlık ve sıhhati başkaları için de arzuluyor. Her kim olursa olsun, bazı istisnalar hariç, insanlara iyilik yapılmasını, zor durumda olanların yardımlarına koşulmasını takdir ediyor, destekliyor.      

İslâm; iman ruhunun aksiyonundur. Merhamet ise bu aksiyonun can damarıdır. Peygamberimiz "merhamet imandandır" buyurmuştur. Yüce Rabbimiz devletimizin- milletimizin yardımcısı olsun. Merhamet ve yardımlaşma duygusunu kalbinde ki İman cevherinden alan milletimiz sömürgecilere adeta insanlık dersi veriyor. Elhamdülillah tüm sivil toplum kuruluşlarımız devletimizin yanında, el ele, gönül gönüle yardım etmek için sahadalar. 65 yaş üstü vatandaşların acil ihtiyaçlarını evlerine kadar götürüyorlar. İnsanlık âlemi, gözle görülmeyen, elle tutulmayan öldürücü bir mikrop karşısında çaresiz şekilde mücadele etmekte. Dünya adeta mahşerin provasını yaşıyor. Merhametin ne demek olduğunu bilmeyen birçok insan merhametin ne demek olduğunu öğrendi. Virüsten daha tehlikeli olan ise sosyal medyadaki bazı yıkıcı, ürkütücü paylaşımlardır.

Suriye'de yıllardır devam eden savaşın en büyük mağduru çocuklar oldu. Çocukların kimi hayatını, kimi de ağır yaralar alarak çocukluğunu unuttu. Suriye rejimi tarafından, bombardımanda ağır yaralanan 3 yaşındaki Suriyeli çocuğun, "Gidince sizi Allah'a şikâyet edeceğim" sözleri, vicdan sahiplerinin ciğerlerini dağlarken, Suriyeli Aylan bebeğin, kıyıya vuran cesedi ise vicdanlarda derin yaralar açmıştı. Bombardımanda ölen, sakat kalan, şu kış gününde bez çadırlarda yaşam mücadelesi veren binlerce çocuğun ahı tutmuş olmasın. Mısır, Sudi Arabistan, Filistin, Doğu Türkistan gibi birçok ülkede de muvahhit ve mazlum müslümanlara zulüm devam ediyor. Avrupa ya geçmeye çalışan, savunmasız mültecilere, dünyanın gözleri önünde, Yunanistan'ın yürekleri sızlatan muameleleri hepimizin malumu. Bu zulümlerden üç maymunları oynayan bütün dünya sorumlu değilmi. Ahirette hesabı sorulacakta bazen de, bu dünyada da soruluyor. Kuran da zulümleri nedeni ile helak edilen birçok kavimden bahsedilir. Peygamberimiz "Üç dua vardır ki Allah indinde kabule daha şayandır. Onlardan biriside "mazlumun duasıdır" buyurmuştur. Her şeyi gören, bilen ve haberdar olan Yüce Rabbim bu virüsle belki de dünyaya merhametli olun mesajını verdi. 

Allah'ın(cc) varlığını, birliğin, azametini, kudretini ve sonsuz ilmini "Akletmeyi" akılcılık ve eleştirmenlik zanneden, her şeye eleştirel bir tavırla yaklaşan, her şeyi sebep-sonuç ilişkisi ile açıklamaya çalışan, aklı putlaştıran "rıza" ya dayalı manevi faydayı hesaba katmayan bir toplum oluşturduk. Maalesef üzülerek ifade edeyim ki bugün toplumumuz ibadetlerden ve ahlaki değerlerden uzak, her şeye madde gözüyle bakan, modern bir şirk toplumuna doğru gidiyor. Biz, her şeye gücü yeten, her şeyden haberdar ve hüküm sahibi olan, "ol" deyince olduran, "öl" deyince öldüren, kadere, rıza ve ecele hükmeden bir Allah'ın varlığını unutmuş gibiyiz.

Korona konusunda, biz üzerimize düşeni yapacağız. Bir iş yaparken kendimize, başkalarına, çevreye zarar vermeyeceğiz. Elimizden gelen her türlü tedbiri alacağız, kurallara uyacağız. Bu aklın gereği, Rabbimizin de rızasıdır. Eğer ecel gelmiş ve rızkımız kemale ermişse, kaderde takdir olunan gerçekleşecektir. Müslüman her türlü tedbirini alır ama panik yapmaz, ölmekten korkmaz, korona fobi olmaz. Elimizden gelen her türlü tedbirimizi alacağız, kendimizi koruyacağız, temizliğe riayet edeceğiz. Sonrada Allah a (cc) tevekkül edeceğiz, musibetler karşısında sabredeceğiz ve sonuçlara da rıza göstereceğiz. 

Devletimiz, virüs tehdidini en kısa sürede ortadan kaldırmak için her türlü tedbiri alarak, tüm imkânlarını seferber etmiştir. Yasakların kapsamı da her gün artmaktadır. Bu süreçte en büyük görev bizlere düşmektedir. Bu virüs tehdidi bitene kadar mümkün olduğu kadar evlerimizde kalmamız, tavsiye ve kurallara uymamız istenmektedir. Bu virüsten en kısa zamanda kurtulmamız, yakınlarımıza da taşımamamız için bu tavsiyelere riayet etmek zorundayız. Alınan önlemler ve tavsiye edilen tedbirler hem kendimizin hem de diğer insanların sağlığını korumayı amaçlamaktadır. Hiç kimse kendi bencilliği veya ihmalkârlığı yüzünden yakınlarını veya tüm toplumun sağlığını tehlikeye atma hakkına sahip değildir. Her birimizin tüm toplumun sağlığı ve huzuru için fedakârlıklar yapma zorunluluğumuz ve sorumluluğumuz vardır. 

Hani o gençler(ashabı Kehf) mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize merhametini yağdır ve bu durumdan bize bir kurtuluş yolu göster" demişlerdi. (Kehf sur 10)" (Musa dedi ki) Ey Rabbim!...İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günahlar) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim Mevla'mızsın, bizi bağışla ve bize acı! Sen merhametlilerin en merhametlisisin" (Araf 155) Bizde diyoruz ki Ey Rabbimiz içimizdeki zalimler ve azgınlar yüzünden bizleri cezalandırma, merhamet et ve bu virüs belasından masum kullarını koru.