19 Ka­sım 2018 Pa­zar­te­si gü­nü Mev­lit Kan­di­li. Alem­le­re Rah­met ola­rak gön­de­ril­di­ği bil­di­ri­len Pey­gam­be­ri­miz (a.s) ın dün­ya­ya teş­rif etik­le­ri gün­dür. 
Yü­ce Rab­bi­mi­zin " Ey iman eden­ler! Al­lah'a ita­at edin, Pey­gam­ber'e ita­at edin ve amel­le­ri­ni­zi bo­şa çı­kar­ma­yın. (Mu­ham­med sur. 33) (Re­su­lüm!) De ki: Eğer Al­lah´ı se­vi­yor­sa­nız ba­na uyu­nuz ki Al­lah da si­zi sev­sin ve gü­nah­la­rı­nı­zı ba­ğış­la­sın. Al­lah son de­re­ce ba­ğış­la­yı­cı ve esir­ge­yi­ci­dir. (Al i İm­ran 31) İla­hi emir­le­ri ge­re­ğin­ce Pey­gam­be­ri­mi­zi çok se­ve­riz. Bun­dan do­la­yı­da, Pey­gam­be­ri­mi­ze ya­ra­şır bir şe­kil­de et­kin­lik­ler ya­pa­rak, pey­gam­be­ri­mi­zin gü­zel ah­la­ki dav­ra­nış­la­rı ve ge­tir­di­ği il­ke­le­ri en gü­zel bir şe­kil­de yâd ede­riz.
İn­san­la­rın iyi­ye yö­ne­le­rek, hak­kı ve ha­ki­ka­ti bu­la­bil­me­si için ön­ce­lik­le Yü­ce Ya­ra­da­nı­mı­zı, Ku­ran'ı ve Pey­gam­be­ri­mi­zi iyi ta­nı­ma­mız ge­re­kir. En­bi­ya sur. 107' de "Ey Mu­ham­med biz se­ni an­cak âlem­le­re rah­met ola­rak gön­der­dik." Ah­zab 21'de ise "Ant ol­sun ki Resûlul­lah, si­zin için Al­lah'a ve ah­ret gü­nü­ne ka­vuş­ma­yı uman­lar ve Al­lah'ı çok anan­lar için gü­zel bir ör­nek­tir" buy­ru­lur. Hz. pey­gam­be­ri ör­nek al­mak onun öğüt­le­ri­ne uy­gun dav­ran­mak­tır. Bu ise ön­ce­lik­le onu iyi ta­nı­mak ve doğ­ru an­la­mak­la müm­kün­dür. Ay­nı za­man­da Al­lah'ın Ku­ran'da ki me­sa­jı­nı da doğ­ru an­la­mış ve ha­ya­ta ge­çir­miş olu­ruz. 
Pey­gam­be­ri­miz (a.s) ın ço­cuk­luk ve genç­li­ğin­den iti­ba­ren ha­ya­tı­na bak­tı­ğı­mız za­man, Ku­ran'da bil­di­ri­li­ği üze­re gü­zel ör­nek­ler­le do­lu ol­du­ğu­nu ve biz­zat Yü­ce Al­lah ta­ra­fın­dan ko­ru­ma al­tı­na alı­na­rak ye­tiş­ti­ril­di­ği­ni gör­mek­te­yiz. Da­ha genç yaş­tay­ken gör­dü­ğü hak­sız­lık­lar­la mü­ca­de­le et­mek için (er­dem­li­ler an­la­mı­na ge­len) Hılf-ul Fu­dul ce­mi­ye­ti­nin bir üye­si ola­rak hak­sız­lı­ğa uğ­ra­yan za­yıf in­san­la­rın hak­la­rı­nı ala­bil­me­le­ri için mü­ca­de­le et­ti­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Yi­ne genç­lik yıl­la­rın­da Kâbe imar ve ta­mir edi­li­yor, sı­ra Ha­ce­rül ev­set ta­şı­nı koy­ma­ya ge­li­yor ka­bi­le re­is­le­ri her bi­ri onu ye­ri­ne koy­ma­yı ken­di­si is­te­ye­rek şid­det­le tar­tış­ma­ya baş­lı­yor­lar. Hu­zey­fe b. Mu­gi­re bek­le­ye­lim ve ilk ge­len ki­şi­yi ha­kem ta­yin ede­lim ver­di­ği ka­ra­ra da uya­lım tek­li­fin­de bu­lu­nur. İlk ge­len Hz. Mu­ham­med ve so­nuç­ta onun ver­di­ği ka­rar­dan her­kes mem­nun zi­ra doğ­ru­lu­ğun­dan ve dü­rüst­lü­ğün­den do­la­yı Mu­ham­med-ül Emin is­mi ve­ri­len bir pey­gam­ber. "Ya­ra­tan Rab­bi­nin adı ile oku" di­ye baş­la­yan son­ra­da "Ey ör­tü­nüp bü­rü­nen pey­gam­ber kalk ve in­san­la­rı uyar" di­ye de­vam eden va­hiy sü­re­cin­den son­ra olan bi­ten her şe­ye en bü­yük des­tek ve yar­dım­cı­sı olan Hz. Ha­ti­ce'ye an­lat­tı­ğın­da. O da "Sen da­ima eli açık cö­mert­sin iyi­lik ya­par­sın fa­kir ve muh­taç­la­ra yar­dı­ma ko­şar­sın, mi­sa­fi­ri ağır­lar­sın böy­le bir in­sa­nı Al­lah yal­nız bı­ra­kır mı?" di­ye­rek onu te­sel­li et­miş­tir. Kay­nak­lar­da ra­hip ol­du­ğu ve Hı­ris­ti­yan­lı­ğı iyi bil­di­ği söy­le­nen am­ca­oğ­lu, Va­ra­ka bin nev­fel-e gö­tür­dü­ğü onun­da "O sa­na ge­len di­ğer pey­gam­ber­le­re ge­len Ceb­ra­il me­le­ği, ge­tir­di­ği ila­hi va­hiy. İn­cil'de ki va­sıf­la­ra gö­re öy­le zan­ne­di­yo­rum ki sen bu üm­me­tin pey­gam­be­ri­sin, fa­kat kav­min sa­na ezi­yet ede­cek. Se­ni yur­dun­dan çı­ka­ra­cak­lar şa­yet o gün­le­re ye­ti­şir­sem Al­lah için sa­na yar­dım ede­rim" de­di­ği nak­le­di­lir. Saf sur. 6.  "Ey İsa biz se­ni sen­den ön­ce gön­der­di­ği­miz Tev­rat'ı tas­dik et­mek ve sen­den son­ra gön­de­re­ce­ği­miz is­mi Ah­met olan pey­gam­be­ri müj­de­le­mek üze­re gön­der­dik …" bu­yu­rur. 
Bu­na­lan Müs­lü­man­lar ön­ce Ha­be­şis­tan'a son­ra da Me­di­ne'ye hic­ret et­mek zo­run­da kal­dı­lar. Müs­lü­man­la­rı Me­di­ne'de de ra­hat bı­rak­ma­ya­rak üzer­le­ri­ne se­fer­ler dü­zen­le­di­ler. On­lar bil­mi­yor­lar­dı ki Al­lah nu­ru­nu ta­mam­la­ya­cak­tır. Pey­gam­be­ri­miz ve as­ha­bı bü­yük sı­kın­tı­lar çek­ti­ler ama yıl­ma­dan usan­ma­dan mü­ca­de­le et­ti­ler. Nef­sanî dav­ra­nıp kin ve nef­ret­le ha­re­ket et­me­dik­le­ri­ni, pey­gam­be­ri­mi­zin rah­met yö­nü­nün öne çı­ka­rak ağır bas­tı­ğı­nı gör­mek­te­yiz. Teb­liğ için git­ti­ği Ta­if şeh­rin­de gör­dü­ğü mu­ame­le­den son­ra, "Rab­bim kuv­ve­ti­min za­afa uğ­ra­dı­ğı­nı, ça­re­siz kal­dı­ğı­mı yal­nız sa­na arz ede­rim. Al­lah'ım on­la­ra hi­da­yet na­sip ey­le, on­lar bi­le­me­di­ler, an­la­ya­ma­dı­lar eğer bil­se ve an­la­sa­lar­dı bu­nu yap­ma­la­rı müm­kün de­ğil­di. Bun­lar bi­le­me­di­ler bel­ki ço­cuk­la­rı hi­da­ye­te erer" di­ye dua et­miş­tir. Yi­ne Uhud sa­va­şın­da da­ra­lan ve bu­na­lan Müs­lü­man­lar ey Al­lah'ın re­su­lü bir bed­dua et­se­niz de şu müş­rik­ler he­lak olup git­se­ler sö­zü üze­ri­ne "Ben la­net­çi bir pey­gam­ber ola­rak de­ğil rah­met pey­gam­be­ri ola­rak gön­de­ril­dim." de­miş­tir. 
Mek­ke'nin fet­hin­de de pey­gam­be­ri­mi­zin in­ti­kam duy­gu­la­rı ile de­ğil on­la­ra rah­met na­za­rı ile mu­ame­le et­ti­ği bi­lin­mek­te­dir. Pey­gam­be­ri­miz her şe­yi ile bi­zim için bir rah­met ve gü­zel bir ör­nek­tir. O dü­rüst, ada­let­li, hoş­gö­rü­lü, mü­te­va­zı, açık söz­lü, ah­de ve­fa­lı idi. Hak­tan baş­ka­sı­nı söy­le­mez, ko­nu­şur­ken ki­şi­le­ri de he­def al­maz­dı. Kar­şı­sın­da­ki ko­nuş­tu­ğu za­man ise onu so­nu­na ka­dar din­ler­di. İn­san­la­rı kı­rı­cı de­ğil gö­nül­ler ya­pan, in­san­la­rı ar­ka­sın­dan çe­kiş­tir­me­yen, de­di­ko­du ve gıy­bet yap­ma­yan, sui­zan­da bu­lun­ma­yan, yü­zün­de te­bes­süm, gö­rüş­le­rin­de isa­bet ve fe­ra­set olan, bü­tün ya­ra­tı­lan­la­ra kar­şı şef­kat ve mer­ha­met­le mu­ame­le eden bir ki­şi­li­ğe sa­hip­ti.
Hz. Mu­ham­med'de bi­zim gi­bi bir in­san­dı. Yer, içer, uyur, se­vi­nir, üzü­lür ve ağ­lar­dı. Kı­sa­ca­sı bir in­san ola­rak sa­hip ol­du­ğu­muz tüm özel­lik­le­re sa­hip­ti. Uf­ku dar, gö­rüş ala­nı kı­sa, ba­zı in­san­la­rın zan­net­ti­ği gi­bi sı­ra­dan bir in­san da de­ğil­di. Al­lah'ın âlem­le­re rah­met ola­rak gön­der­dim de­di­ği, ila­hi vah­ye mu­ha­tap, her hal, ha­re­ket ve sö­zün­de bir­çok an­lam, ma­na, me­saj­lar ve gü­zel­lik­ler yük­lü olan bir pey­gam­ber­di. Oğ­lu İb­ra­him ve­fat et­ti­ği za­man "Göz ya­şa­rır kalp hü­zün­le­nir İb­ra­him bu­gün çok üz­gü­nüz fa­kat biz Al­lah'a is­yan eden­ler­den de­ği­liz " di­ye­rek bir­çok me­sa­jı bir ara­da su­nan bir pey­gam­ber. 
Biz­zat Al­lah'ın Ku­ran'da öv­dü­ğü bir pey­gam­ber:   "Ey pey­gam­ber! biz se­ni ha­ki­ka­ten bir şa­hit bir müj­de­le­yi­ci ola­rak, Al­lah'ın iz­niy­le bir da­vet­çi ve nûr sa­çan bir kan­dil ola­rak gön­der­dik." (Ah­zab 45-46)  "Al­lah ve me­lek­le­ri pey­gam­be­re çok salâvat ge­ti­rir­ler.(yar­dım eder­ler) Ey mü­min­ler siz­de ona sa­levât ge­ti­rin ve tam bir tes­li­mi­yet­le se­lam ve­rin. Al­lah ve Re­su­lü­nü in­ci­ten­le­re Al­lah, dün­ya­da ve ahi­ret­te la­net et­miş ve on­lar için hor­la­yı­cı bir azap ha­zır­la­mış­tır." (Ah­zab 56-57)