Her yıl Pey­gam­be­ri­mi­zin do­ğu­mu­nun se­ne­yi dev­ri­ye­sin­de, ona olan sev­gi­mi­zi ifa­de et­mek için bir ta­kım et­kin­lik­ler dü­zen­le­nir. İn­san­la­ra gül­ler da­ğı­tı­la­rak yü­rek­ler pey­gam­ber sev­gi­siy­le do­lar, ta­şar.


Pey­gam­be­ri­mi­ze olan sev­gi­mi­zi ha­ya­tı­mı­zın her ala­nın­da en de­rin bir şe­kil­de gör­mek müm­kün­dür. Adı­nı ana­ca­ğı­mız za­man Hz. Mu­ham­med ve­ya sal­lal­la­hu aley­hi ve sel­lem (s.a.v) der, ve­ya­hut ta sa­la­vat ge­ti­ri­riz. Zi­ra Ah­zab sur. 56'da "Al­lah ve me­lek­le­ri pey­gam­be­re çok sa­la­vat ge­ti­rir­ler.(Yar­dım eder­ler) Ey mü­min­ler siz de ona sa­la­vat ge­ti­rin ve tam bir tes­li­mi­yet­le se­lam ve­rin." Bu­yu­ru­lur

Ta­sav­vuf an­la­yı­şı na­at ör­nek­le­riy­le do­lu­dur. Kül­tü­rü­müz­de "GÜL" de­ni­lin­ce pey­gam­be­ri­miz ak­la ge­lir. İla­hi ve şi­ir­ler­de gül sev­gi­nin ve sev­gi­li­nin bir sem­bo­lü­dür. Şa­ir ve dü­şü­nür­le­ri­miz pey­gam­be­ri­mi­ze olan sev­gi­le­ri­ni şi­ir­le­rin­de en gü­zel bir şe­kil­de di­le ge­tir­miş­ler­dir. Ah­met Ye­se­vi "Hey­hat saa­det­tir o Mus­ta­fa, kim­ler için gel­di, Re­sul bil­di­niz mi?" Ha­ta­yi "Gül Mu­ham­med'in ya­sı­dır. Cüm­le çi­çe­ğin ha­sı­dır. Onu sev­me­yen asi­dir. "  Âşık Yu­nus  "Ca­nım kur­ban ol­sun se­nin yo­lu­na, adı gü­zel ken­di gü­zel Mu­ham­med" Yah­ya Ke­mal ise "Za­man o gül gi­bi gül gör­me­miş za­man ola­lı, gü­lün gü­zel­li­ği dil­le­re des­tan ola­lı" di­ye sev­gi­le­ri­ni di­le ge­tir­miş­ler­dir. Bek­ta­şi kül­tü­rün­de ise gül Hz. Mu­ham­med'i tem­sil eder. Do­la­yı­sıy­la gü­le "Rem­zi Mu­ham­med" ya­ni Mu­ham­med'in sem­bo­lü adı ve­ril­miş­tir. Hz. Mu­ham­med'in ce­ma­li, yü­zü­nün gü­zel­li­ği gü­le ben­ze­ti­le­rek, gül­benk­ler­de "Resûlul­la­hın gül ce­ma­li­ne salâvat" ge­ti­ril­mek­te­dir. 


Müs­lü­man bir top­lum ola­rak Pey­gam­be­ri­mi­zi çok se­vi­yo­ruz. İn­san sev­di­ği bir in­sa­nın gö­zü­ne gir­me­ye, onu üz­me­me­ye ça­lı­şır. Mec­nun'u de­li­ye dön­dü­ren aşk ve sev­da­dır. Mec­nun'un aş­kı­nın da­ha son­ra ma­ne­vi aş­ka dö­nüş­tü­ğü Ley­la'yı arar­ken Mev­la'yı bul­dum, de­di­ği de söy­le­nir. Ho­ca Ah­met Ye­se­vi er­de­me ulaş­ma­nın yo­lu­nun aşk ve sev­gi ol­du­ğu­nu söy­ler. Yu­nus Em­re ise "se­ve­lim, se­vi­le­lim dün­ya kim­se­ye kal­maz." Önem­li olan gök kub­be­de hoş bir se­da bı­ra­ka­bil­mek, Al­lah'a kul Pey­gam­be­ri­ne üm­met ola­bil­mek­tir. Al­lah ve Re­sul'ünü sev­mek on­la­rın sev­gi­si­ne maz­har ola­bil­mek, sev­gi­le­rin en bü­yü­ğü­dür. İn­san­la­rın baş­ka­la­rı­nı se­ve­bil­me­le­ri için; ön­ce ma­ne­vi do­yu­ma ulaş­ma­sı ve ken­di­si ile de ba­rı­şık ol­ma­sı ge­re­kir. Bu ko­nu­da yü­ce Rab­bi­miz Pey­gam­be­ri­mi­zi bi­ze ör­nek ola­rak gön­der­di­ği­ni bil­di­ri­yor. Ah­zab sur. 21'de "Ant ol­sun ki, Resûlul­la­hın ha­ya­tın­da Al­lah'a ve ahi­ret gü­nü­ne ka­vuş­ma­yı uman­lar ve Al­lah'ı çok anan­lar için çok gü­zel ör­nek­ler var­dır" bu­yu­ru­lur.
Pey­gam­be­ri­mi­zi sev­mek onun öğüt­le­ri­ni dik­ka­te ala­rak ör­nek al­mak­la olur. Bu ise Pey­gam­be­ri­mi­zi iyi ta­nı­mak ve doğ­ru an­la­mak­la müm­kün­dür, ay­nı za­man­da Al­lah'ın Ku­ran'da ki me­sa­jı­nı da doğ­ru an­la­mış ve ha­ya­tı­mı­za ge­çir­miş olu­ruz. Ya­şa­ma ge­çi­ril­me­yen bir di­nin dün­ya­da da ahi­ret­te de bir fay­da­sı ol­maz. Hz. Ai­şe va­li­de­mi­ze Pey­gam­be­ri­mi­zin ah­la­kı so­rul­du­ğun­da " Onun ah­la­kı Kur'an dan iba­ret­ti"  


Pey­gam­be­ri­miz tak­va sa­hi­bi, mer­ha­met, cö­mert­lik, ka­na­at­kar­lık, ha­ya gi­bi va­sıf­la­rın en gü­zel tem­sil­ci­si ol­muş­tur. Öm­rü bo­yun­ca hak­sız­lık­lar­la mü­ca­de­le ede­rek biz­le­re söz, dav­ra­nış ve uy­gu­la­ma­la­rıy­la ör­nek ol­muş­tur. Zi­ra En­bi­ya sur. 107'de  "Ey Mu­ham­med biz se­ni an­cak âlem­le­re rah­met ola­rak gön­der­dik" Ah­zab. 46'da "Al­lah'ın iz­ni ile bir da­vet­çi ve nur sa­çan bir kan­dil ola­rak (gön­der­dik)"bu­yur­mak­ta­dır. Pey­gam­be­ri­mi­zin af­fe­di­ci, en­gin bir hoş­gö­rü­ye sa­hip, olay­lar kar­şı­sın­da ise sa­bır­lı, da­va­sın­da ise azim­li ol­du­ğu­nu gör­mek­te­yiz. Ken­di­si­ne ne is­ti­yor­sa ve­re­lim ye­ter ki bu da­va­dan vaz­geç­sin di­yen­le­re "Sağ eli­me gü­ne­şi, sol eli­me de ay'ı ver­se­niz yi­ne bu da­va­dan vaz­geç­mem çün­kü ben siz­le­ri hi­da­yet yo­lu­na ça­ğır­mak üze­re Al­lah'ın gön­der­di­ği pey­gam­be­ri­yim" di­ye­rek, bin bir sı­kın­tı­ya rağ­men mü­ca­de­le­si­ne de­vam et­miş­tir. Mek­ke fet­he­dil­di­ği gün o her tür­lü kö­tü­lü­ğü ve zul­mü ya­pan­lar ya­ka­la­nıp ge­ti­ri­lir­ler. Pey­gam­be­ri­miz on­la­ra so­rar; Şu an­da si­ze ne yap­ma­mı bek­li­yor­su­nuz? On­lar da "Her hal­de he­pi­mi­zi kı­lıç­tan ge­çir­tir­sin" der­ler. O va­kur Pey­gam­ber "Hz. Yu­suf'un kar­deş­le­ri­ne de­di­ği gi­bi, bu­gün geç­miş­te bi­ze yap­tık­la­rı­nız­dan do­la­yı, si­ze her han­gi bir ce­za ve­ya kı­na­ma yok­tur, he­pi­ni­zi afe­tim" di­ye­rek Rah­met Pey­gam­be­ri ol­du­ğu­nu bir kez da­ha gös­ter­miş­tir. On­la­rın­da ço­ğu se­fer­ler­de şe­hit­lik mer­te­be­si­ne ulaş­mış­lar­dır.  
On­ca gay­ret ve iyi ni­ye­ti­ne rağ­men inan­ma­yan­la­ra üzü­len Pey­gam­be­ri­mi­zi yü­ce rab­bi­miz Fa­tır sur. 8'de şöy­le te­sel­li eder "…(ey Mu­ham­med in­san­lar inkârla­rın­dan do­la­yı he­lak ola­cak­lar di­ye) on­la­ra üzü­lüp ken­di­ni mah­vet­me, şüp­he­siz Al­lah on­la­rın yap­tık­la­rı­nı bi­lir" Te­ga­bun sur. 12'de ise "Al­lah'a ita­at edin, Pey­gam­be­re de ita­at edin. Yüz çe­vi­rir­se­niz bi­lin ki, el­çi­mi­ze dü­şen apa­çık bir uyar­ma­dır." buy­ru­lur. 

Pey­gam­be­ri­miz mü­te­va­zı bir in­san­dı. O "Ben de si­zin gi­bi bir ku­lum, onun için ba­na, Al­lah'ın ku­lu ve el­çi­si de­yin" bu­yur­muş­tur. Pey­gam­be­ri­miz de bi­zim gi­bi bir in­san­dır. Onun bir in­san ol­du­ğu­nu söy­ler­ken, ona in­sa­nüs­tü bir ta­kım özel­lik­ler at­fet­mek na­sıl yan­lış­sa onu sı­ra­dan bir in­san gi­bi gör­mek de yan­lış­tır. O ken­di ifa­de­siy­le Al­lah'ın ku­lu ve el­çi­si­dir. Pey­gam­ber­li­ği­nin ya­nın­da, ör­nek ki­şi­li­ği, gü­zel ah­la­kı, sağ­lam ka­rak­te­ri ile mü­kem­mel bir in­san­dı. Pey­gam­be­ri­miz ve as­ha­bı Al­lah yo­lun­da ev­le­ri­ni, ku­ru­lu dü­zen­le­ri­ni, do­ğup bü­yü­dük­le­ri mekânla­rı terk ede­rek Al­lah yo­lun­da her şe­yin na­sıl fe­da edi­le­bi­le­ce­ği­nin gü­zel ör­nek­le­ri­ni ver­miş­ler­dir. Mü­min; Her işin­de Al­lah'ın rı­za­sı­nı gö­ze­ten, pey­gam­be­ri­ni se­ven ve onun yo­lun­dan gi­den, dün­ya­yı aya­ğı­na pran­ga et­me­yen, ila­hi vahy kay­nak­lı de­ğer­le­ri ile bü­tün­leş­miş kim­se­dir. Biz­le­re dü­şen ise onu iyi an­la­yıp, ah­la­kı­nı ör­nek alıp, gü­zel ve er­dem­li dav­ra­nış­lar­da bu­lun­mak­tır. 


Dün ol­du­ğu gi­bi bu­gün de âlem­le­re rah­met, in­san­lı­ğa en gü­zel ah­lak ör­ne­ği ola­rak gön­de­ri­len Pey­gam­be­ri­miz gö­nül­ler­de yer et­me­ye de­vam ede­cek­tir. Onu iyi ta­nı­ya­rak onun ah­la­kı ile ah­lak­lan­dı­ğı­mız gün, yer­yü­zün­de sev­gi ve kar­deş­lik hâkim olup kö­tü­lük­ler de en as­ga­ri­ye ine­cek­tir.