Peygamberimiz ve ashabı Medine'ye hicret ettikleri zaman, Medine'nin yaklaşık yarısı Yahudi kabilelerinden oluşuyordu. Peygamberimiz onlarla karşılıklı olarak "Medine sözleşmesi" ni yaptı. Çünkü her an Mekke müşriklerinden gelebilecek tehlikeler vardı.  Medine şehir devleti anayasası niteliğini taşıyan bu anlaşmada karşılıklı hak, hukuk ve şehrin savunma kuralları da belirlenmişti. Herhangi bir saldırı olursa şehrin birlikte savunulacağı kayıt altına alındı. Medine sözleşmesi 52 madde olup dünyanın ilk anayasası niteliğindedir. 
Her zaman olduğu gibi peygamberimiz zamanında da hainler olmuştur. Peygamberimiz en büyük ihanet ve hainliği ise Yahudilerden görmüştür Yahudi kabileleri anlaşma yapmalarına rağmen her fırsatta Müslümanlara kumpaslar kurarak, gizli entrikalar çevirmenin yollarını aradılar. Peygamberimiz bir gün, Kaynuka oğullarının pazarına giderek onları İslam'a davet eder. Onlar da Bedir savaşını kastederek "Askerlik ve savaş sanatını bilmeyen bir kavimle karşılaşman seni aldatmasın. Tesadüfen sen onları bozguna uğrattın, şayet biz seninle savaşırsak, yiğitliğimizi görürsünüz." Diyerek adeta peygamberimizi tehdit ettiler. Nihayet bir Yahudi'nin Müslüman bir kadına tacizde bulunması, bir Müslümanın tacizciyi, Yahudilerden birinin de o Müslüman'ı öldürmesi üzerine Peygamberimiz, karşılıklı kan bedellerini ödeyelim de anlaşma bozulmasın teklifinde bulunur. Onlarda mahallemize gelin ileri gelenlerimizi toplayalım ve anlaşalım derler. Peygamberimizde bir kısım sahabe ile yola çıkar. Yolda, Cebrail gelerek Peygamberimize "Gitme sana tuzak kuruyorlar" der. Bunun üzerine peygamberimiz onları muhasara altına aldı. 15 günlük bir kuşatmadan sonra savaşsız teslim oldular ve sürgüne gönderildiler.  
Medine'de 2. büyük Yahudi kabilesi olan Nadir oğulları da yaptıkları anlaşmaya sadakat göstermeyerek iki defa suikastla peygamberimizi öldürmeye teşebbüs ettiler ve yine Cebrail'in haber vermesi ile peygamberimiz kurtulur. Nadir oğullarının 2. ihanetleri müslümanlar da; bunların her an her şeyi yapabilecekleri kanaatini oluşturur. Müslümanlar, içlerindeki müşriklerle her an iş birliği yaparak ittifaklar kurabilecek olan bir düşmandan emin olmazlarsa, ileride daha büyük sıkıntıların ortaya çıkacağını ve Nadir oğullarını zararsız bir hale getirmelerinin gerekliliğini görerek kalelerini kuşattılar. Yahudilere güven olmayacağını bilen feraset sahibi Allah Resulü, bu kuşatma da aralarında ki anlaşmayı bozarak Nadir oğullarına destek veren Kureyza oğulları ile yeni bir anlaşma yaparak Nadir oğullarının üzerine yoğunlaşınca, karşı koyamayacaklarını anlayıp teslim oldular. İslam'a davet edildiler. Kabul edenler affedilerek serbest bırakıldı. Kabul etmeyenlerinde Medine dışına çıkmalarına izin verildi. Medine'yi terk ederek Ezriat ve Hayber bölgesine giderek yerleştiler fakat orada da rahat durmayarak Mekke müşrikleri ile birlikte Hendek savaşı için Medine'yi kuşatma planlarını organize ettiler.
Müslümanlara en büyük ihaneti ise, yaptıkları anlaşmaya rağmen Mekkeli müşriklerle gizli ittifak yaparak, Hendek savaşında müslümanları arkadan vuran, zor durumda bırakan, karşılığında da ağır bir bedel ödeyen Kureyza oğulları Yahudileri olmuştur. Peygamberimiz daha önce ki yanlışlarından dolayı affetmişti. Hainliklerinden vazgeçmediklerini göstererek hendek savaşı kuşatmasında şehrin savunma planlarını boşa çıkaracak şekilde müşriklerle beraber hareket ederek, ihanetlerini bir kez daha gösterdiler. Yüce Rabbimiz de müşriklerin ve Yahudilerin bütün tuzaklarını alt üst edecek şiddetli bir kasırgayla perişan etmiş, müşrikler her şeylerini bırakarak kaçmışlardır. 25 günlük muhasaradan sonra, peygamberimiz bitkin bir şekilde uyur. Cebrail gelerek "Ey Muhammed savaş bitti mi ki uyuyorsun?" Peygamberimiz; "Evet." Cebrail "Sen zırhını çıkarmışsın. Biz melekler henüz silahlarımızı çıkarmadık. Ordunu topla ve doğru Kureyza oğulları üzerine." Peygamberimiz "Hemen ordusunu toplar ve Kureyza oğulları yurdunu kuşatma altına alır."  Kuşatmadan sonra teslim alınan Kureyza oğulları Yahudilerinden eli kılıç tutan 825 kişi ihanetlerinin bedeli olarak kılıçtan geçirilmişlerdir. (İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ, c. 2) "Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz. Allah, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allah'ın her şeye gücü yeter. (Ahzab 26-27) 
İhanet, insanları arkasından vurmak, zor duruma düşürmek, hor, hakir ve zelil kılıp, bir takım hesaplar uğruna insanları hayal kırıklığına uğratmaktır. Tasvip edilmeyen, ahlaka mugayir bir davranış olup Yahudilerin en büyük özelliklerindendir. Yahudiler her fırsatta Peygamberimize ihanet etmişler Cenabı Mevla da Peygamberimizi korumuştur. Hz. İsa'yı Roma İmp. Şikâyet eden, Hz. Musa'ya ihanet eden, Hz. Muhammed'e devamlı kumpaslar kuran, 2. Abdülhamit Hanı tahttan indiren, batıyı ve ABD'yi Yahudi lobileriyle baskı altında tutan, her tarafta devamlı entrikalar çeviren Yahudiler, tarih boyunca hiç rahat durmadıkları gibi günümüzde de, ABD nin şımarık çocuğu olarak, Ülkemiz üzerinde tuzaklar kurmaya ve işgali altında bulundurduğu Filistin halkına zulmetmeye devam ediyor. Allah ve Resulünün tek affetmediği suç ihanettir. İnsanların vicdani duygularını körelterek, hassasiyet duygularını yok eder. Gerçekleri görmez ve duymaz hale getirir. Peygamberimizin en büyük mucizelerinden birisi olan Miraç olayının gerçekleştiği günün sabahı, Allah Resulü, müşriklere olayı anlattığı zaman, onların havsalaları almamış ve Peygamberimizi soru yağmuruna tutmuşlardı. Hiçbir açığını bulamayan müşrikler, en yakın dostu Hz. Ebu Bekir'e koşarak bak senin arkadaşın şimdide böyle diyor ona da inanacak mısın dediler. Hz. Ebu Bekir: "O mu söylüyor?" müşrikler: "Evet o söylüyor." Hz. Ebu Bekir: "O söylüyorsa doğrudur. Çünkü o yalan söylemez." İşte iman ve teslimiyet budur.
"(Müminler şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin."(Al-i İmran 8) Rabbimizden, bizlere Hz. Ebu Bekir'in İmanı gibi bir iman, sadakati gibi de bir sadakat vermesini dileriz.