Müflis, iflas eden, elinde bulunan mevcut malı borcunu karşılamayan kimse demektir. Dini terim olarak ise dünyada kazandığı sevapların, ahirette ki hesaplaşmada haksızlık yaptığı kimselere verilen, elinde sevap kalmayan ve cehennemlik durumuna düşen kimsedir.
Peygamberimiz (a.s) bir gün ashabına müflis kimdir diye sorar. Onlarda "Ey Allah'ın Resulü dünyada iflas edene müflis denir."  Bunun üzerine Peygamberimiz; "Evet bu dünyada ki anlamı böyle. Bir de ahirette iflas edenler olacak ki onların durumu da şöyle olacaktır. "Ümmetimin müflisi, kıyamet gününe; Namaz, oruç ve zekât görevlerini yerine getirdiği halde, ona buna hakaret etmiş, iftira etmiş, şunun-bunun hakkını yemiş, zulmetmiş olarak gelen kimsedir. Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse diğerlerinin günahları alacakları kadar ona yüklenir, sonra da cehenneme atılır." buyurdu.   
Hadis inkâr etme veya yok sayma hastalığı olanlar, Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizî, Kıyamet 2, (2421)] (Müslim, Birr 59 Gibi birçok hadis kaynaklarımızda var olan, altına da sahihtir, hasendir diye not düşülen bu hadisi bile sanki bu konunun uzmanıymış gibi inkâr edebiliyorlar. Gerekçeleri ise Nahl sur.164 deki "…Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiç bir suçlu başkasının sucunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir." Allah aşkına Müflis hadisinde verilen mesajla, bu ayette verilen mesaj aynımı. Kuran'ın bir özelliği de ayetlerin ayetlerle açıklanmasıdır. Bu ayette kastedilen maksadın ne olduğunu anlamak için "Hiç bir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. Yükü (günahı) ağır gelen kimse onu taşıtmak için (başkasını) çağırsa, bu çağırdığı akrabası da olsa, onun yükünden bir şey yüklenemez. Sen ancak görmeden Rablerinden korkanları ve namazı kılanları uyarabilirsin. Kim tevbe ederse o, kendi menfaatine temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır."(Fatır 18) Kaldı ki Kuran da birisi bir başkasını saptırmışsa, sapıtanın işlediği günahlarının bir kısmının da misli ile saptırana da yükleneceği açıkça bildirilmektedir. "Bununla kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Yüklendikleri şey ne kötüdür!" (Nahl.25)  Müflis hadisinde ilahi adalet tecelli ediyor. Hak sahibi hakkını alıyor. Suçluda yaptığı haksızlıkların karşılığı olarak sevabı bulunamadığı takdirde mağdurun günahı yüklenerek haklaşma gerçekleşiyor. Bazı insanlarımızda bilgisizce öyle bir ön yargı oluşmuş ki yok sayıcıların rüzgarına öyle bir kapılmışlar ki araştırma zahmetine bile katlanmıyorlar. 
Sen bu hadisi bilgisizce inkâr etmekle, dolayısı ile kimi yalanladığını biliyor musun? "Allah'a ve Peygambere itaat edin ki rahmet olunasınız." (Al-i İmran /132) -"Her kim o Peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur." (Nisa / 80)  "...Peygamber size neyi verirse, onu alın; neden sizi nehyederse, ondan da sakının..." (Haşr / 7)) Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz bazen insanların bir meseleyi daha iyi anlayabilmeleri için çeşitli teşbihler yapmıştır. Dersler çıkararak ibretler almak varken bu isyankârlıkta neyin nesi? Namazda kılabilirsin, oruçta tutabilirsin eğer ibadetlerin hayatına yansıyarak ahlakını güzelleştirmiyorsa, her türlü kötülüklerden, haramlardan alıkoymuyorsa, kalbinde, gönlünde şefkat, merhamet haleleri meydana getirmiyor ve insanlara zulüm ediyorsan, kul hakları yiyorsan bu ibadetlerinde seni kurtarmaz. Burada kendine çeki düzen ver mesajı verilmektedir. Her şeyi yok saymak, inkârcı bir tavır sergilemek bizlere bir şey kazandırmaz ama çok şeyler kaybettirebilir.  Bazen bu hadisi etiket sahibi falancada kabul etmiyor diyenler oluyor. Kardeşim birisi mayın tarlası içerisinde dolaşıyorsa sendemi dolaşacaksın. Veya kendisini ateş çukuruna atıyorsa sendemi atacaksın. Biz kimlerin yeni bir bakış açısı getireceğim diye her şeye tersinden bakarak, sahih inanç değerlerimizi tahrip edebilmek için ne çamlar devirdiklerini biliyoruz. 
Bir metni anlayabilmek için Kur'an da ibadetün nas, işaretün nas, delaletün nas, iktizaun nas gibi usül disiplinleri vardır. Burada ki incelikleri ancak ervahı anlayıp bilebilir. Helede icaz nedir? Belagat nedir? Bilmeyen kimselerin vurgulanan incelikleri fark etmesi mümkün olabilirmi? İnsan bilmediği şeyin cahilidir. Hani cahil cesurdur derler ya, adamlar bakıyorsunuz ilahi vahyi bir kenara bırakıyor, aklını öne çıkararak heva ve heveslerinin peşinden koşarak istediği gibi ahkâm kesebiliyorlar. İnkar ettiği hadisin Kur'an a entegre olayı var mı, yok mu onu bile bilmeden.
Kur'an bizlere Müslüman olmanın bir adım ötesine geçerek mü'min, muvahhit, muttaki, takva sahibi olmamızı ve salih ameller işleyerek insanı kamil mertebesine ulaşmamızı öngörür. Bu mertebelere ise Allah'ın iradesine tam teslim olarak, peygamberimizin güzel ahlakı ile ahlaklanarak, Allah'ın ve Resulünün buyurduğu her şeyi bir bütün olarak alarak, inanarak ve yaşayarak olur. İşine geleni kabul et işine gelmeyeni bu benim aklıma yatmadı diyerek inkâr et. İslam'ın temelinde böyle bir anlayış yok. Kur'an aklını kullan diyor, bende aklımı kullanıyorum diyenlere, Kur'an sana aklını şeytanla paydaş olarak kullan demiyor. Yeni bir yorum getireceğim diye sahih hadisleri bile inkâr ederek gülünç duruma düşmeyi de öngörmüyor. İman şüpheye mahal bırakmaksızın Allah'a peygamberine ve peygamberleri vasıtası ile bildirdiği bütün iman esaslarına gönülden inanmak ve tasdik etmektir. O günün şartlarında bin bir türlü zorluklarla derleyen, toplayan kayıt altına alan, Kuran'ın anlaşılması,  konusunda önemli bir kaynak olan hadislerimizin derleyicileri Buhari, Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, Nesai, İbni Mace, Ahmet İbni Hambel gibi âlimlerimizden Allah razı olsun. En büyük hizmeti onlar yapmışlardır. İslam fıkhının ve tefsir kitaplarının temelini oluşturan Kur'an ve bu hadis külliyatımızdır.                                                                       
Allah'ım bizlere, miraç olayında peygamberimizi yalanlayarak "Buna da inanacak mısın?" diyen müşriklere, hiç tereddütsüz "O mu söylüyor? Eğer o söylüyorsa doğrudur." Diyen Ebubekir'i Sıddık'ın, Hacerül Esved'in önünde bende biliyorum ki sen bir taşsın ama Allah Resulü öptüğü için bende seni öpeceğim diyen Hz Ömer'in, Uhut Savaşı'nda kendisini Resulüllaha canlı kalkan yapan Nesibe annemizin, müşriklerin ya inkâr edersiniz veyahut ta sizi işkence ederek öldüreceğiz sözlerine "Bizi kesseniz, zerrelere ayırsanız, her bir zerremize de ayrı ayrı işkence yapsanız yine Allah bir peygamber hak demekten vazgeçiremezsiniz." Diyerek şahadet şerbetini içen Yasir'lerin ve Sümeyye hatunların imanları gibi iman nasip eyle.