"Yoksa gece saatlerinde secde eden ve ayakta duran (samimi bir mü'min) olarak ibadet eden, ahiret (azabın) dan sakınan ve Rabbisinin rahmetini uman o kimse (inkar eden kimse gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri bunları düşünüp ibret alır." (Zümer 9)                                                                                                                    
Namazda esas olan gönülden boyun eğmek, itaat etmek ve kulluk görevini gereği gibi yerine getirmektir. "İşte size vâdedilen cennet! Ki o, Allah´a yönelen, emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman'dan korkan ve Allah´a yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur" (Kaf 32-33)    Bu ve benzer ayetlere baktığımız zaman gönüllerin iman nuru ile süslenmesinden sonra huşu içericinde kılınan namazlar ile de takvayı yakalayabileceğimize vurgu yapmıştır. "Muhakkak îman edip salih ameller işleyenler ve Rablerine gönülden boyun eğenler var ya, işte onlar Cennet ehlidirler. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar" (Hut 23)                                                                                                                         
Namazın en büyük parçalarından biriside duadır. Namazda dua, niyaz, yalvarma, yakarma ve ürpererek münacatta bulunma vardır. "De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. Sizi yarattığı gibi (yine o'na) döneceksiniz" Peygamberimizde namazın başında, secdelerde, iki secde arasında, son oturuşlarda (Kâdei âhira) namazların sonunda dua etmemizi buyurmuş ve kendisi de dua etmiştir. "…Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı. Onlar, bize karşı derin saygı duyan kimselerdi" (Enbiya 90) "Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir" (Mümin 60) Dua kulun Rabbinden halini ve acziyetini arz ederek yardım ve koruma dilemesidir. 
Kur'an'ı Kerimin önemle üzerinde durduğu konulardan biriside 'tazarru' dur. Tazarru zor ve sıkıntılı zamanlar da veya ilahi azaba uğranıldığında Allaha yakarıp, yalvarma anlamına gelir. Bunları Kur'an'ı Kerim şöyle tasvir eder. "Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya.. Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı. Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti" (Enam 43) "İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder. Fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi" (Yunus 12)  
Bu ve benzeri ayetlerde verilen mesaj ise azgınlık ve nankörlük yapmayın. Diğer bir mesaj ise dara düştüğünüz zaman değilde normal zamanlarda beni anar ve dua ederseniz daha anlamlı olur ve karşılık bulur. 
Kur'an'ı Kerimin Bazı ayetlerinde sadece 'Kâme' fiilini kullanarak genel anlamda namazı kıyam, rükû, secde ve kâde gibi bedensel hareketlerle tesbih, tekbir, hamdü sena, tevbe, dua, istiğfar vb. gibi sözlü, kalbi ve fikri ibadetlerden oluşan bir namazı işaret eder. "Namazlara devam ediniz, bilhassa orta namaza! Hem gönülden bağlı kimseler olarak Allah'ın huzuruna durun"(Bakara 238) Bu ve benzeri ayetlerdeki kıyam, ilahi emir gereği, genel manada inananların namaz kılmaları için bir uyarıdır. Yani namazda ayakta durup kıyamda bulunulacağına işaret eder. Birilerinin iddia ettikleri gibi namaz sadece duadan ibaret değildir. Allah Resulü de Kuran da emredildiği şekilde namaz ilahi emrini en güzel bir şekilde uygulayarak yerine getirmiş ve "Ben nasıl namaz kılıyorsam sizlerde öyle namaz kılın" Buyurmuştur.
Kur'an'ı Kerimde 'Kâim' (kıyam edin) 'Kâimîn' (Kıyam edenler) 'Kıyâmen' (Kıyam ederek) gibi çeşitli fiiller kullanılmıştır. "Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir"(Furkan 64) 
"(Ey Resulüm!) Artık Rabbinin hükmüne sabret; çünkü sen gözlerimizin önündesin(muhafazamız altındasın) kalktığın zaman Rabbine hamd ile (O'nu) tesbih et!"(tur 48) Kur an da birçok yerde de namaz kılınız gibi genel bir ifade yerine namazın rükû, secde gibi fiili ögeleri ile hitap eder. Şöyle ki "Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz" (Haç 77) "Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et, rükû edenlerle birlikte rükû et." (Al i İmran 43)
Bazı ayetlerde ise cehennemliklerin cehenneme giriş sebeplerinden birisi olarak ta namaz kılmayışlarından dolayı olduğu zikredilir. "Onlar (Müminler) cennetlerdedir. Günahkârlara sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? Onlarda şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik, infakta da bulunmazdık (zekât, fitre, sadaka vermezdik) Günaha dalanlarla birlikte biz de dalardık (haram, helal mefhumu da gözetmezdik) ahiret gününü de hiç aklımıza getirmezdik. Sonunda ölüm gelip çattı ve kendimizi de burada bulduk" (Müddesir 40-48)
Kuranı Kerimde bazı yerlerde de namaz kılanları ifade etmek için 'Rükû edenler manasında 'Râkiûn' 'Rakiin' ve 'Rukka' kelimeleri kullanılmıştır. "(Vadedilenlere mazhar olanlar:) Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû' edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten men' edenler ve Allah'ın hududuna riayet edenlerdir. (Ey Habîbim!) O mü'minleri(Cennetle) müjdele!" (Tevbe 112) "Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onları, rükû ve secde hâlinde, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir…" (Fetih 29) "Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte rükû edin" (Bakara 43)
Kuranı Kerimde bazı ayetlerde de namazın önemine secde ile vurgu yapılmıştır. " Sakın sen onlara uyma. Secde et ve Rabbine yaklaş" (Alak 19) "Haydi Allah'a secde edin ve O'na kulluk edin" (Necm 62) "Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!" (Hicr 98)