Birinci dönemin sonuna doğru parasız yatılılara kırtasiye ve elbise parası olarak 550 TL verdiler. Pek çok arkadaşımız gibi ben de doğru kitapçıya gittim. 650 TL'lik kitap aldım. Onu koliler halinde getirdim. Sömestri tatilinde onları Çorum'a getirdim. Bizim için kıyafet, süs, çalım değil, ilim önde idi.

Boykot ve siyasetten sonra gündüzleri şehri tanımaya, akşamları da çalışmaya başladık. Sınavlar Haziran'da olacağından ders çalışmak yerine farklı kitaplar okuyorduk. Bende bir yandan gelecek yılın üniversite sınavlarına hazırlanıyor, bir yandan da Şerafettin Derindere hocamın vermiş olduğu "El-Mâlü ve'l-Hükmü Fi'l-islam" adlı eserini Türkçeye çevirmeye çalışıyordum. Sömestriden önce tercümeye son şeklini verdim.

Şubat tatilinde herkes gibi ben de evime kavuştum. Ev yemeklerini özlemiştim. Anamın yaptığı yanıçları, katmerleri iştahla yiyordum. Fırınlı sobada pişen çörekleri, patatesleri hep birlikte atıştırıyorduk. Konya'dan, Mevlana'dan ve türbeyi ziyaretimizden söz ediyorduk. Gündüzleri de arkadaşlarla buluşup hasret gideriyorduk.
En önemli işim de yapmış olduğum tercümeyi hocama göstermekti. Şerafettin Derindere hocama defterimi götürdüm. O da "Böyle geçiştirmeyelim. Ben Arapça metninden takip edeyim, sen de Türkçesini oku. Paragraf paragraf gidelim" dedi. Gerçekten de öyle yaptık. Bu işlem, yaklaşık yirmi gün sürdü. Hocam, tercümeyi çok beğendi. Türkçe metinden birkaç sayfa okudum. Çok akıcı buldu. "Hem metne hem de manaya sadık kalmışsın. Aferim" dedi. Bu arada hanımı da bize çay ve çeşitli ikramlarda bulunuyordu. Hocama da eşine de teşekkür ettim.

Dört haftalık tatilin sonunda epeyce enerji depolamış olarak Konya'ya döndük. Yine o gevşek ortamda çalışan da dolaşan da oluyordu. Şimdiki gibi vize ve final sınavları diye bir şey yoktu.
Böyle bir ortamda birinci sınıfın ikinci döneminde Arapça tercüme yarışması açıldı. Şimdiye kadar hiç Türkçeye çevrilmemiş bir Arapça kitap veya makale çevirisiyle bu yarışmaya katılmak mümkündü. Ben de Abdulkadir Udeh'in "El-Mâlü ve'l-Hükmü Fi'l-islam" adlı eserini sömestride çevirmiştim. Numan Yazıcı ağabeyimizin ısrarıyla ondan bir bölümünü çıkartıp yarışmaya katıldım. Başka kimlerin müracaat ettiklerini hiç sormadım.

Jüride Ahmet Gürtaş, Hüseyin Küçükkalay vardı. Tercümenin metne sadık olması gerekiyormuş. Uzun bir tetkikten sonra benim tercüme, birinci seçilmiş. Yüksek İslam Enstitü panosunda bu sonuç ilan edildi. Buna da yine Numan Yazı haber verdi.
Bir akşam kitap okurken Numan Ağabey Iraklı alim Ahmet Emin'in "Zuhru'l-islam" adlı üç ciltlik eseriyle yanıma geldi. Önce beni tebrik etti, ardın da hediyesini takdim etti.
Seyyit Kutub'un arkadaşlarından olan ve birlikte idam edilen Abdulkadir Udeh'in bu eserini ben, "İslamda Mülkiyet ve İdare" adıyla Türkçeye çevirmiştim. O dönemde pek çok yayınevi yayınlama teklifinde bulundu. Hatta Şamil Yayınevi'nin sahibi, bizzat gelerek bu kitabı bastırmak istedi. Ancak 163. madde korkusuyla yayınına izin veremedim.

O tarihten beri bu tercüme, bir defter halinde arşivimde bulunmaktadır. Hâlâ yayınlanmadı.