Çocukluğu ve Eğitimi:
“Hıdırlık şeyhi” diye de bilinen Şeyh Abbas Külahi’nin babası Süleyman Efendi, Darende’nin Hıdırlık mahallesi sakinlerindendir. Annesi Saniye Hanım, Sivas’ın Yıldızeli ilçesindendir. Abbas Efendi, İhsan Sabuncuoğlu’nun naklettiğine göre1285/1868 yılında (Çorum’daki nüfus kaydına göre 1873 yılında) Darende’de doğmuştur. Mezar taşındaki kayda göre doğum tarihi, 1289/1872 yılıdır. İlk tahsilini Sivas’ta Gök Medrese’de yapmıştır.
Abbas Efendi’nin amcası Ömer Efendi, Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde imamlık ve müderrislik yapıyordu. İstanbul’da hükümdarın birinci imamı Hafız Raşit Efendi ile birlikte okumuşlardı. Onu ziyaret için İstanbul’a giden Ömer Efendi, arkadaşının teşvik ve ısrarıyla, dönüşte Çorum’da kalmaya karar vermiştir. 1887 yılında önce Ulu Cami Medresesinde kıraat ve vücuh okutmakla görevlendirilmiş, ardından da Hıdırlık Camii’nin imam-hatiplik vazifesi ve burada bulunan Rıfai Tekkesi postnişinliği tevcih edilmiştir. Ömer Efendi, böylelikle Çorum’a yerleşmiştir. Yanında getirdiği yeğeni Abbas Efendi’ye de Hatun adındaki kızını vererek onun da burada kalmasını sağlamıştır. Abbas Efendi’nin bu evlilikten Ahmet Hayri adında bir oğlu, Huriye ve Zübeyde adlarında iki kızı dünyaya gelmiştir.
Hıdırlık’ta bulunan Suheyb-i Rumi Camii ve Rıfai Tekkesinin tarihi, Selçuklulara kadar uzanır. O dönemde inşa edilen zaviyeye gelenlere yemek verilebilmesi için birçok köy arazisinin vakfedildiği bilinmektedir. 1576 tarihli vakıf defterlerinde de zaviyenin gelirlerinin bir kısmının burada kalan dervişlere, bir kısmının ayende ve ravendeye (gelip gidenlere) yemek ikramı için tahsis edildiği yazılmaktadır. Daha sonraki tarihlerdeki vakıf ve şer’iyye sicillerinde “Suheyb-i Rumi Camisi ve Tekkesi” ifadesi sık sık geçmektedir.
On dokuzuncu yüzyılın sonlarında bu tekkenin postnişini olan Ömer Efendi’nin yeğeni Abbas Efendi, o yıllarda Çorum’un tanınmış müderrislerinden olan Hacı Recep Hoca, Enbiya Hoca (Mehmet Nazif Efendi) ve Seydim Hoca gibi alimlerden ders almıştır. Bununla da yetinmeyip İstanbul’a gitmiş ve Hafız Raşit Efendi’den kıraat tahsilinde bulunmuştur.
Hıdırlık’ta Görev ve Hizmeti:
Şeyh Abbas Efendi, Çorum’a dönüşünde amcasının yanında ve hizmetinde bulunmakla yetinmiştir. 1305/1887 yılında amcası Hacı Ömer Efendi vefat edince onun yerine Abbas Efendi, Hıdırlık Camii imam-hatipliğine tayin edilmiş, ayrıca Hıdırlık’taki Rufai Tekkesi’nin zaviyedarlığı görevi de kendisine verilmiştir. İşte bu tarihten itibaren Şeyh Abbas Efendi diye anılır olmuştur.
Amcası Ömer Dede’nin döneminde Hacı Hasan Paşa’nın girişimleriyle yeniden inşa edilmekte olan Hıdırlık Camii, Padişah II. Abdülhamit’in hazine-i hassadan göndermiş olduğu 90.000 kuruşun bitmesi sonucu yarım kalmıştır. Bu durum Hacı Hasan Paşa’ya iletilerek ödenek sağlanması için Çorum eşrafı tarafından Şeyh Abbas Efendi İstanbul’a gönderilmiştir. Yine aynı zevatın yardımlarıyla hazine-i hassadan 80.000 kuruşluk ek tahsisat ile dönen Şeyh Abbas Efendi, caminin inşaatının tamamlanmasını sağlamıştır. Kapı, minber, mihrap ve kürsü de mahalli imkanlarla yapılmıştır. Şeyh Abbas Efendi’nin şahsi gayretleri ve müritlerinin destekleriyle caminin batısına bir tekke inşası da gerçekleştirilmiştir.
Çorum’un Sancak Oluşunda ve Hıdırlık
Camiinin Tamamlanmasındaki Gayretleri:
Şeyh Abbas Efendi’nin Hıdırlık’ta göreve başladığı yıllarda Çorum, kaza olarak Yozgat sancağına bağlıydı. 1864 yılından beri süren bu cezalandırmayı ortadan kaldırmak ve Çorum’u tekrar sancak statüsüne yükselterek Ankara vilayetine bağlamak için Mevlevi Şeyhi İzzet Dede’nin girişimleri yarıda kalmıştı. 1894 yılında Çorum’un ileri gelenleri toplanarak bu girişimin sürdürülmesine karar vermişler ve bu işi takip için Şeyh Abbas Efendi’yi İstanbul’a göndermişlerdir.
Şeyh Abbas Efendi, İstanbul’a gidince ilk iş olarak başvuru evrakını bulmaya çalıştı. Mevlevi şeyhi İzzet Dede’nin saraya teslim ettiği evrakı Dahiliye Nezareti Memurin-i Mülkiye Komisyonu reisi Sadık Beyin masasında buldu. Durumu, Çorumlu Hacı Hasan Paşa’ya bildirdi. II. Abdülhamit Han’ın yaveri Hacı Hasan Paşa ve sarayda nüfuzlu Hacı Ali Paşa ile Hünkar İmamı olarak bilinen hocası Hafız Raşit Efendi’nin yardımlarıyla Çorum’un sancak olma talebi, Sultan II. Abdülhamit Han’a arz edilmiştir. O yıllarda bölgede Ermeni olaylarının artması ve ashab-ı kiramdan Suheyb-i Rumi’nin kabrinin Çorum’da bulunması da sancak fikrini destekleyince padişahtan ferman alınarak Çorum’un 1894 yılında sancak olması gerçekleşmiştir. Şeyh Abbas Efendi, bu fermanı Ankara vilayetine götürmüş ve elden teslim etmiştir. Haber Çorum’a ulaştığında kaymakam Rüştü Bey, ilk sancak beyi/ mutasarrıf olarak görevine başlamıştır.
Yunanlılara Karşı Gönüllü Toplayışı:
Şeyh Abbas Efendi, sadece Hıdırlık Camiindeki göreviyle yetinmemiştir. Devrinde çıkan her toplumsal olayda ön safta yer almıştır. Bu bağlamda 1897 yılında Yunanlılarla Osmanlı Devleti arasında çıkan savaşa katılma girişimi söylenebilir. Şeyh Abbas Efendi, biraz da Çorum’un sancak olmasına teşekkür mahiyetinde, Yunanlılara karşı gönüllü asker toplamaya başlamıştır. Zamanında 93 harbine amcası Ömer Efendi Çorum’dan, babası Süleyman Efendi de Sivas’tan gönüllüler toplayarak destek vermişlerdi. Şimdi görev sırası, Şeyh Abbas Efendi’dedir. O da Hıdırlıktaki sancağ-ı şerifi çekerek Saat Kulesi meydanında gönüllü toplamaya başlamıştır. Burada kaydolan altmış kişilik gönüllü birliğiyle Samsun Limanı’ndan İstanbul’a hareket etmiştir. Uğurlama töreninde terennüm edilen şu mısralar, Çorum’da yıllarca tekrarlanmıştır:
Hıdırlık şeyhi al sancağı çekti yürüdü
Samsun dağlarını al yeşil bayrağa bürüdü.
Samsun’dan hareket eden gönüllü kafilesi İstanbul’a varınca Hassa Müşiri Mehmet Rauf Paşa, onları daha önce teşekkül etmiş olan Çorum taburuna teslim etti ama Şeyh Abbas Efendi’yi cepheye göndermedi. 17 Mayıs 1897’de Yunanlılara karşı şiddetli bir saldırı başlatarak Dömeke Kalesi’ni ele geçiren Osmanlı ordusunun içinde, bu gönüllüler de canlarını ortaya koyarak savaşmışlardı. Savaş sonunda Çorum taburu İstanbul’dan gelirken sırma işlemeli üç ipek sancak getirmişlerdi. Kışlada teslim alınıp Hıdırlık Dergahına gönderilen bu üç sancak, dualar ve ilahiler eşliğinde, büyük bir saygıyla tekkeye yerleştirilmiştir.