Tasavvufi düşünce, İslam'ın temel ilkeleri doğrultusunda, ahlak esasları üzerinde, ibadetlere yoğunlaşmak suretiyle, nefsin her türlü kötülük ve günahlardan arındırılarak terbiye ve teskiye edilmesidir. 
Tasavvufî düşünceye göre; namaz, oruç gibi ibadetler kul ile Allah arasında gerçekleşen manevi bir iletişim bağı olup içtenlikle yapılıp, hayata yansıması gerekir. Tasavvufi düşünce çeşitli aşamalardan geçerek günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Peygamberimizin sâde ve mütevazı bir hayat sürdürmesi, dünya malına değer vermeyerek Allah yolunda harcaması tasavvufi düşüncenin özünü oluşturmuştur. 
Tasavvufi düşüncenin oluşumu ve gelişiminde ahlaki değerler, yaşama ve yaşatma isteği ön planda gelir. Müslümanlar yeni fetihlerle birlikte farklı coğrafyalarda değişik yaşam biçimleri ile karşılaşmışlardır. Bir takım farklı anlayış ve yorumlar yeni bir anlayışın ortaya çıkmasına zemin hazırlamış ve hicretin 2. Yılından itibaren olgunlaşarak Müslümanların hayatına girmiştir. Tasavvufi düşünce Bayezidi Bistami, Cüneydi Bağdadi, Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Abdul Kadir Geylani, Şahı Nakşibendî gibi mutasavvıflarla sistemleşerek kurumsallaşmıştır. Tasavvuf önderleri tasavvufi düşüncelerini Kur'an ve sünnete göre yorumlamışlardır. Bu düşünceye göre Yüce yaratanımız insana çok yakındır. "Ben insana şah damarından daha yakınım." (Kaf 16)   "Eğer kullarım beni sana soracak olurlarsa bilmiş olsunlar ki ben onlara çok yakınım. Onlarda bunu bilsinler, tövbe etsinler, ibadet etsinler, dua etsinler ki rahmetime kavuşan kullardan olsunlar." (Bakara 186)     İnsanda Allah'a salih ameller işleyip emir ve yasaklarına uymak suretiyle onun rızasını kazanarak onu yakından tanır ve yakınlaşır.
Şeyh veya mürşit, insanlara sohbet ederek doğru yola kılavuzlayan, ilim sahibi bir öğretici olup kendisine tabi olanları tasavvuf yolunda eğitip yetiştirerek ahirete hazırlayan bir önderdir. Tasavvuf veya tarikat Allah'a giden, cennete ulaştıracak olan bir yol anlamına gelir. Tabiri caizse yolcu taşıyan bir otobüs vasıta, otobüsün şoförü tasavvuf önderi, yolcularda tâbi olanlardır. Nasıl ki bir yolcu otobüsünün görevi yolcularını kazasız belasız gidecekleri menzile ulaştırmak ise tasavvuf önderinin görevi de kendisine tabi olanlara sahip çıkarak nefislerinin ve şeytanın şerlerinden korumak suretiyle, Allah'a giden yolda günah ve bulaşmadan gitmeleri gereken hedefe ulaştırmaktır. 
Tasavvuf kaynaklarında, tasavvufi hayata girmek için bir mürşitte bulunması gereken nitelikler şunlardır. Mürşit ilim, irfan ve yaşantısı ile örnek bir kimse olmalıdır. Tasavvuf eğitimini manevi bir ocakta (seyri sülük- kişinin iç dünyasına yönelerek benliğini her türlü olumsuzluklardan arındırarak) tamamlamış olmalıdır. İbadetlerini en güzel bir şekilde huşu içerisinde yerine getiren bir kimse olup, diğer mürşitleri kötülememeli ve küçük görmemelidir.
Mutasavvıflara göre Allah'a ulaşmanın yolları sayısızdır. Herkesin yöntemi farklı olabilir. Ama ölçü Kur'an ve sünnet olup Allah'a yönelmektir. Kur'an da "Bizim yolumuzda mücadele edenleri biz hedeflerine ulaştırırız." (Ankebut 69)  Tasavvuf yolunda kural ve yöntemler farklı olsada ortak payda Allah'ı anmak e Allah'a doğru, yapılan manevi yolculuktur. Tasavvufun hedefi ilahi hakikatlerin gönül dünyasında tecelli etmesini sağlamaktır.  Seriyyüs Sakati "Kişini irfanı arttıkça ameli çoğalır." İbrahim Ethem "Nimet ve refahın kapısını kapatıp, ölüme hazırlanma kapısını açmadan salih insanlar derecesine ulaşılamaz." Zunnûn'u Mısri ise Zayıf insan kimdir sorusuna "Allah'a giden yolu bilmeyen ve öğrenmek içinde çalışmayandır."
Tasavvufta esas olan, Allah ve Resulünü her şeyden çok sevip, onun iradesine teslim olmak, dünya ve dünya malına sevgi ve tamah etmemek, Kur'an-ın emirlerini hayat nizamı olarak görmek, hayatını ona göre şekillendirmek, sıkıntıya düşerim diye korkmamaktır. Tasavvuf yolu ibadetleri en güzel bir şekilde huşu içerisinde yerine getirip gereklerini hayata yansıtmak, züht ve takvaya ulaşmaktır. İbadetlerini zamanında yapmak, Allah'ı hatırdan hiç çıkarmamak, Emri Bil Maruf Nehyi Anil Münker görevini en güzel bir şekilde yapmak, sevdiğini Allah için sevip, buğuz ettiğine yine Allah için buğuz etmek, sabırlı olmak gibi ahlaki ve ameli konular bu yolun esaslarını teşkil eder.
   İslam'ın, dünyanın birçok ülkesindeki farklı kültür ve medeniyetlerine mensup insanlarına ulaşmasında mutasavvıflar önemli bir rol oynamışlardır. İslamiyet'in Balkanlar, Hint yarım adası, Horasan ve Kuzey Afrika'ya yayılmasında mutasavvıfların payları büyüktür. Özellikle orta Asya ve Balkanlarda Ahmet Yesevi çok etkili olmuş ve tasavvufi düşüncesi daha sonraki tüm tasavvufi oluşumların nüvesi, mayası ve ana kaynağı olmuştur.
Tasavvufi düşüncenin, Osmanlı İmparatorluğunun kurulup 3 kıtaya hükmeden, her yere adalet ve hakkı götüren bir cihan devleti olmasında da önemli rolünün olduğunu görmekteyiz. Osmanlı İmp. Kurucusu Osman Gazi, mürşidi kâmili Şeyh Edebali'yi ziyarete gider. Yatma vakti gelir. Yer yatağı hazırlanır, Allah rahatlık versin denilerek çıkılır. Sabah yatağın hiç bozulmadığını görünce, Osman Gazi sen hiç yatmadın mı? Sorusuna o da, odada ki Kur'an-ı göstererek Allah'ın kelamının bulunduğu bir odada ayaklarımı uzatıp nasıl yatabilirim cevabını verir. Mutasavvıflar Osman Gazinin o geceki Kur'an-a hürmetinden dolayı onun nesline 600 yıla yakın Kur'an-ın bayraktarlığını yaparak hizmet etme şerefiyle ödüllendirdiği şeklinde yorumlamışlardır. Şeyh Edebali, Osman Gaziye vasiyetinde şöyle der:
Ey oğul sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu unutma: insanı yaşat ki devlet yaşasın 
Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın!
Ama: bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârında savrulur gidersin.
İnsanlar vardır. Şafak vaktinde doğar akşam ezanında ölürler. 
Öfkenle nefsin bir olup aklını yenmesin.
Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın!
Ey oğul ananı, atanı, büyüklerini say
Bereket büyüklerle beraberdir. 
İnancını kaybedersen yeşilken çöllere dönersin.
Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.