Bazı kelimeler vardır, duymak istemeyiz. Hele neşeli bir zamanımızda bu tür kelimeleri kullananlara Şimdi sırası mı, ölümden bahsediyorsun, depremden bahsediyorsun diye kızarız, konuyu değiştir deriz.  Ama bir de bakarsınız ki, hiç beklemediğiniz bir anda gündeme oturur, enkaz yığınlarını görürüz. Enkaz yığınları arasında yavrusunun ''Anneciğim ne olur beni kurtar, canım çok yanıyor'' diye haykırışını duyduğu halde elinden gözyaşından başka bir şey gelmeyen anaları görürüz. Çocuğu ile beraber enkaz altında kalıpta önce çocuğunun çıkarılmasını isteyen ama kendi kolu engel teşkil ettiği için daha sonra çıkarılması gereken yavrusunun acısına dayanamayan babaların ''Ne olur tek yavrumu kurtarın da ona engel olan kolumu kesin'' diye kurtarma görevlilerine yalvarışlarını görürüz… Yarısı enkaz altında yarısı dışarıda kalan hayat arkadaşını kurtarabilmek için, çaresiz yardım isteyen erkekleri, kadınları görürüz… Bir tas sıcak çorba alabilmek, banyosunu yapabilmek, tuvalet ihtiyacını ortak WC'lerde giderebilmek için dakikalarca sıra bekleyen zavallı afetzedeleri görürüz. Afetlerden bir ay, iki ay sonra bile çadır alabilmek için çaba sarf eden garibanları görürüz. İlk etapta yetersiz çadır olduğu için, bir çadırda iki üç farklı ailenin kaldığını ve geçimsizliklerin başladığını görürüz. Enkaz yığınları arasında sahibini arayan kedileri, köpekleri görürüz… Şairin ifadesiyle;
''Gün değil, ay değil böyle her sene / Tenha sokaklara savruluşun ne / Seni arıyorum deli divane / Anne, anne, anne, anne'' diye annesini, babasını ve sevdiği insanları arayan o zavallıları görürüz… Bu bazen depremdir, bazen büyük bir yangındır, bazen de savaştır! Ülkemizin konumu gereği, bunları yaşamak durumundayız. Ama bu kadar ağır fatura ödemek zorunda değiliz. Bu birazcık bizlere bağlıdır.
Deprem ve Çorum: Kuzey Anadolu Fay Hattı: Türkiye'nin en önemli fay hattıdır. Genel deprem üzerine konuşan bilim adamları bu fay hattından konuşur. Doğuda, Doğu Anadolu Fayı ile kesiştiği Bingöl İli Karlıova üçlü birleşim noktasından başlar. Çorum İli sınırları (Osmancık-Kargı ) içerisinden geçer. Yaklaşık 1.000 Km uzunluğundadır. 1900 - 2000 yılları arasında 5,5 ve daha yukarı 36 deprem üretti. 5,5 - 8 arasında ve ortalama 10 - 15 km derinde ve sığ deprem üretir. Beş milyon yıldan beri aktiftir. KAF hattına yakın yerleşim birimleri daima risk altındadır. (Ayrıca Salhançayı Fayı - Mecitözü Fayı - Kırıkkale Fayı - Hamamözü Fayı - Almus Fayı - Ezinepazarı Fayı)
Deprem ve Sıvılaşma:
Bir yerden fay hattının geçmesi o kadarda tehlikeli değildir. Zira İstatistiği bilgilere baktığımızda faylanmadan meydana gelen hasarın sadece % 5 olduğunu; buna karşılık zeminden ileri gelen hasarın ise % 95 oldu-ğunu görmekteyiz. Çorum merkezde fay hattı yoktur. Ancak bu o kadarda önemli değildir. Aşağıda (b) maddesinde açıklanmıştır.
Yukarıdaki resmi üç şekilde yorumlayabiliriz
a)    Bir apartmanın 7. katında ikamet ediyorsunuz. Apartmanın zemininde, depremden önce kum taneleri birbirlerine sıkışık şekilde (1.kare). Depremle beraber suyun etkisiyle, kum taneleri hareket etmeye başlayıp, yeryüzüne doğru fışkırıyor (2.kare). Deprem bittikten sonra, su geri çekildi (3. kare). Kum taneleri daha çok birbirlerine yaklaştı ve zeminde çöküntü meydana geldi. Zemine uygun temel atılıp, bina inşa edilmemişse bu tür binalar yan yatacaktır. Bu binaların bazen camı bile kırılmayabilir. Genelde yaralı kurtulanların sayısı çoktur. Daha çok sabit olmayan eşyalar zarar verir.
b) Dağlık ya da tepelik alanlarda zemin hareketi büyütülmemektedir. Siyah ok işaretlerinin olduğu kayalık yerde, 6,8 şiddetinde deprem meydana geldiğinin farz edelim. Buradaki deprem dalgası küçük olmaktadır. Deprem merkezinden çok uzaklardaki akarsu, taşkın ovası, göl ya da deniz kıyılarında depolanmış alüvyon zeminler deprem şiddetini kat kat artırır. Deprem merkezine göre zeminin yumuşak olması nedeniyle, deprem dalgası daha büyük olup; aynı zamanda çok ağır hasarlara sebep olurlar.
c)    İnsan, sert zeminde koşarken daha rahat koşar. Bunun aksine yumuşak zeminde koşarken, ayakları geri ger gider. Depremde aynen buna benzer, sert daha az hissedilir, zararı az olur. Bunun aksine, yumuşak zeminde daha çok hissedilir ve verebileceği zarar daha çoktur. Bu sebeple, inşaatlar yapılırken zemine uygun binaların yapılması önem arz etmektedir.
Deprem ve Ovalar:
Ülkemizdeki ovaların oranı  % 5 'tir. Yerleşim olabilecek alanlar ise % 56 'dır. Biz % 56 'lık alanı bırakıp % 5 'lik alana hücum etmişiz. Yamaçlardaki sert zemine köylü vatandaşın yaptığı bir iki katlı kerpiç bina depremlerde ayakta kalırken, ovalardaki 7 - 8 katlı apartmanlar yerle bir olmuş ve biz bundan  yeterli ders almadan yıkılan binaları yine aynı yerlere yapmaya çalışmışız. Böylece en verimli araziler beton yığını olunca hem elimizden ekmek teknemiz gitmiş hem de  depremlerde daha çok zarar görmüşüz. Yumuşak zeminlere de yapılabilir ama maliyetler artar.
Deprem Öncesi Bilinmesi Gerekenler:
1.    Şehrimizi tanıyalım. (Türkiye'nin en önemli fay hattı olan 'Kuzey Anadolu Fayı' İlimiz İlçe sınırları içerisinden geçmektedir. Bu nedenle, Çorum İli İlçeleriyle beraber, birinci derece deprem bölgesinde (merkez ve bazı ilçeler 2 ve 3. derece) yer almakta olup, Afet İşleri Genel Müdürlüğü Uzmanlarından Ramazan Demirtaş 1996 yılında İlimizde verdiği  ''deprem'' konulu konferansta, İlimizin 1. derece olması gerektiğini ifade etmiştir. Kandilli Rasathanesi eski müdürü merhum Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara 'ya  2006 yılında, (ilimizde verdiği bir konferansta) Çorum'un birinci derecede yer alması gerekmez mi? diye bir soru yönettiğimde, konunun önemine binaen birinci derece gibi eğitim veriniz ( Madem   birinci derece gibi eğitim vermemiz gerekiyor o halde neden 1. derece olmuyoruz diye hep merak ediyorum!)  cevabını vermiştir. İl merkezinin genel olarak zemin açısından pek sağlam olmadığı uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. 
2.    Evimizi tanıyalım. (Eşimizi yanımıza alıp; satın alacağımız daireleri araştırırken,  boyasına, cilasına, fayansına, çevre düzenlemesine dikkat ettiğimiz kadar, ''bu bina acaba ne kadar depreme dayanıklı yapıldı, kim yaptı, yapan müteahhittin eski yaptığı dairelerde bir problem çıktı mı?'' gibi soruları hiç hesap etmiyoruz. Bunu anlamak için mühendis olmaya gerek yok. Basit şeylere bakmak suretiyle, belki alacağımız daire hakkında  önemli ipuçlarına ulaşabiliriz. ''Testinin içinde ne varsa, dışına o sızar'' demiş Mevlana. Yangın tahliye merdivenine baktığınızda bile bir şeyler görebilirsiniz… Ayrıca; evimizin etrafındaki ihata duvarından, komşu dairelerin çatısına kadar olası depremlerdeki riskleri düşünmek zorundayız) 
3.     Ailemizle afetler hakkında sohbet edelim. Zaman zaman tatbikatlar yapalım. (Özellikle çocuklarımızla, onları korkutmadan ve anlayacakları şekilde afetler ve depremler hakkında konuşmalıyız. Basit basit tatbikatlar yapmalıyız.  Zira ''Söylersen unuturum, gösterirsen yarısını hatırlarım ama yaptırırsan hiç unutmam  (olası afetlerde de uygulamaya çalışırım)'' demiş Konfüçyüs. Gelişmiş ülkelere baktığımızda, çocuklarına  anasınıfında değil ana kucağından itibaren şarkılarla, türkülerle ve oyunlarla afetleri, depremleri anlattıklarından, toplumda temel afet bilincini oluşturmuşlar ve olası afetleri en az zararla atlatmaktadırlar. Bizim ne eksiğimiz var. O halde bizde niye olmasın! Anasınıflarında zaman zaman   depremi oyunlaştırarak, (masayı ters çevir, minderi at vb.) çocuklarla oynuyoruz. Bunun  çok etkili olduğunu İlimizde meydana gelen depremlerde  gözlemledim. Zira birçok veli deprem sonrası, bu noktada teşekkür etti.) 
(Sürecek)
4.    Binanın elektrik ana şalterini; su, gaz ana vana yerlerini ailemizle beraber öğrenelim. (Özellikle kalabalık apartmanlarda yaşayan insanlar elektrik ana şalterini, su, gaz ana vanalarının yerlerini bilmediklerine şahit oluyoruz. Olası depremlerde veya başka afetlerde bizim kaldığımız dairenin dışında bir yangın tehlikesi veya su basma olayı meydana gelebilir. Kapıcı veya apartman yöneticisi binada bulunmayabilir. Bizler daha önceden bunların yerini bilmiyorsak, yerini bulmak için zaman geçer ve zarar görebiliriz. Bunun için ailemizle beraber yerlerini öğrenip, ayrıca buraları ikaz işaretleriyle göstermeliyiz) Bir başka ifadeyle, bakan değil, gören olalım! 
5.    Evimizi, işyerimizi sigorta yaptıralım. Maalesef bu noktada hepimiz ihmalkârız.
6.    Çocuklarımızla bir deprem sonrası nerede buluşacağımızı bilelim. (Bu buluşma yerinin tespiti çok önemli.   Zira  ''Yağmurlu havada gülenle ağlayan belli olmaz'' der bir düşünür. Özellikle her ikisi de çalışan eşler daha dikkat etmeli. Farz edelim, biz Kocatepe İlköğretim okulunda çalışıyoruz. Eşimiz de Fen Lisesinde. Çocuğumuzda 23 Nisan İlköğretim Okulunda birinci sınıfa devam ediyor. Kışın öğleden sonra havanın erken kararmaya başladığı zamanki teneffüste 6,8 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Ortalık ana - baba günü. Herkes kendi derdine düştü ve böyle bir ortamda çocuğumuz korkuyla, ağlayarak eve geldi. Bir baktı ki apartman yan yatmış. Anne- babayı kaybetme korkusuyla, daha büyük panikle, ağlayarak rast gele deli divane döner. Anne - babasını kendi başına arar. Hâlbuki anne- baba evde olmadığı için zarar görmemiştir. Belki de çocuk aklıyla çalıştıkları okula gitmeye çalışır. Anne- baba da zarar görmemişse hemen çocuğun okuluna, orada bulamayınca eve gelir, bakar apartman yıkılmış. O da deli divane yavrusunu aramaya başlar karanlıkta. Ama o ortam içerisinde bulmak ne mümkün. 
      Yalnız daha önceden bir deprem sonrası evimiz zarar görürse, evin yakınındaki parkta, cami bahçesinde veya okul bahçesinde beklemesi gerektiğini, kendilerinin de sağ olmaları durumunda en kısa zamanda mutlaka oraya geleceklerini öğretmeleri ve tatbikatlarla pekiştirmeleri durumunda çocukların zarar görme riski daha az olacaktır. Çünkü buralar merkezi yerler olacağı için, güvenlik görevlileri tarafından kontrol altında bulundurulacak ve yavrumuzun başına olumsuzluk gelmesi önlemmiş olacaktır. Zira 17 Ağustos depremi sonrasında, görülüp de bir daha bulunamayan ve aranan birçok insanın resimlerinin yer aldığı broşürleri resmi daire kapılarında gördük.
7.    Özellikle küçük çocuklarımıza, il dışından bir yakınımızın telefonunu ve adresini ezbere bilmesini öğretelim. Ve kolye şeklinde üzerinde taşımasını sağlayalım. (Örneğin, siz Adana ilindensiniz ve Çorum'da görev yapıyorsunuz. İlimizde yıkıcı bir deprem meydana geldi. Eviniz yıkıldı ve siz eşinizle beraber enkaz altında kalıp, hayatınızı kaybettiniz. Ama o anda anasınıfına giden çocuğunuz okulda olduğu için, kurtuldu. Acı haberi alan Adana'daki yakınlarınız en kısa sürede Çorum'a geldi. Küçük çocuğunuzu sahiplenmek için. Felaketin boyutu büyük olduğu için, ortalık ana baba günü, herkes şokta ve yüzlerce çocuk toplanma merkezlerinde muhafaza altına alındı. Adana'dan gelen yakınınız çocuğu hemen bulamaz. Saatlerce, belki birkaç gün tüm merkezleri dolaşmak zorunda kalır. Ama o küçük çocuk, bir yakının telefonunu ezbere bilirse veya kolye şeklinde bir şeyde varsa, bir görevliye söyler o da yakınıza bildirir ve çocuğunuz, Çorum'da falanca okulda muhafaza altında der ve buluşmaları kolay olur.)
8.    Yataklarımızı, soba, pencere yanına kurmayalım. (Deprem anında soba üzerinize yıkılabilir ve kısa sürede yanmanıza sebep olabilir. Pencereler patlayarak size zarar verebilir)
9.    Evimizde, işyerlerimizde yanıcı, parlayıcı, patlayıcı maddeler varsa onları muhafaza altına alalım.
10.    Basit ilk yardım kurallarını öğrenelim ve çocuklarımıza öğretmeye çalışalım. (İlkyardım doğumdan ölüme kadar herkesi ilgilendiren bir konudur. İlk yardımı bilmek için, illa da doktor olmak gerekmez. Seminerlere katılarak veya kitaplardan dikkatli okuyarak basit ilkyardım kuralları öğrenilebilir. Kime ne zaman, nerede lazım olacağı belli değildir. 17 Ağustos depreminde birçok vatandaş, basit ilk yardım yapılamaması nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Örneğin, insanda 5 - 6 kg kan vardır. Bunun 1 - 1,5 kg kaybettiği zaman hayati tehlike başlar. Yaralı, kanayan bölgeyi bağlayıp hiç gevşetmezse, kangren olur. Hiç bağlamazsa bu seferde, kan kaybından hayatını kaybedebilir) 
11.    Eşyalarımıza  (vestiyer, gümüşlük, ayna, dolap, televizyon vb.) biraz çeki düzen verelim. 17 Ağustos depreminde en çok zarar veren eşyaların arasında sabit olmayan vestiyer ve camlı kar dolapları gelmektedir. 6- 6,5 şiddetindeki bir depremde bina yıkılmayabilir ama muhtemelen rast gele duran vestiyer ve kar dolapları yıkılır. Vestiyer çıkış kapısını kapatır. Yatak odalarındaki kar dolapları üzerimize düşebilir.
12.     Otomobilimizin deposunda, en az 200 - 250 Km mesafe gidebilecek şekilde yakıt bulunduralım.(Ambulanslar yetersiz kalabilir. Bu durumda yaralıyı kendi aracımızla Kırşehir ilindeki hastanelere götürebiliriz.)
13.    İmkânlar nispetinde, el feneri, düdük (her odada olmalı)  ışıldak, kibrit, nakit para, araca uygun şarj aleti, çadır bulunduralım.
14.    Kullanımını bilmek şartıyla yangın söndürme cihazı bulunduralım.
15.    Aracımızın yedek kontağını, çıkışa yakın bir yere sabitleyelim. (vestiyer yıkılır, çanta dolap altında kalır ve kontağı bulamayız)
Deprem Sırasında Bilinmesi Gerekenler:
1.    Panik yapmayınız ( veya en aza indiriniz) çığlık atmayınız ve koşmayınız. Derin nefes alarak sakinleşmeye çalışınız. Sarsıntı dalgalarının ritmini takip ediniz.
2.    Deprem olurken, ayakta durmayınız. İmkân varsa oturunuz. (Büyük bir depremde ayakta durmak çok zordur, baş dönmesi yapabilir. Ayrıca; felç olma riski olabilir)
3.    Pencerelerden, raflardan, avizelerden uzak durunuz.
4.    Çömel - kapan ve tutun kuralını uygulamaya çalışınız.
5.    Yüzünüzü, başınızı düşebilecek eşyalara karşı koruyunuz.
6.    Balkonlardan atlamayınız ve buralarda beklemeyiniz.(Binada yıkılacak, ilk bölümler arasında buralar gelir. Çünkü buralar binanın zayıf bölümleridir.)
7.    Asansör kullanmayınız.(Şayet asansör içerisinde depreme yakalanmışsanız, tüm düğmelere basarak ilk durduğu yerde asansörü terk ediniz)
8.    Merdivenlere ve çıkışlara rast gele koşmayınız ve oralarda durmayınız. (Merdivenler binada daha çok zarar görecek bölümler arasında olup;  aynı zamanda kalabalık bir ortamda bilinçsiz olarak kaçılırsa izdiham meydana gelebilir. Bina ayakta kalmasına rağmen merdivenler çökebilir ve toplu ölümler meydana gelebilir. Marmara depreminde buna benzer olaylar yaşandı.
9.    Kriş - kolon bağlantısı altına saklanmayınız. (Yıllar önce deprem anında kriş/kolon altına saklanın diye öğretilirdi. Bunlar yıkıldığı zaman zararının daha çok olduğu görülünce bu uygulamadan vaz geçildi)
10.    Kapı eşiklerine saklanmayınız. (Kapı eşikleri de çok güvenli olmadığından, tavsiye edilmemektedir)
11.    Binayı 10 - 15 saniye içerisinde terk etme imkânız yoksa kaçmaya çalışmayınız.( Bir deprem anında, apartmanın 8'nci katında bulunanda kaçmaya çalışıyor, birinci katında bulunanda. Sekizinci kattan kaçmaya çalışan vatandaş en fazla altıncı kata kadar kaçabiliyor ve muhtemelen burada mahsur kalıyor veya merdivenlerin çökmesi neticesinde hayatını kaybediyor. ''Savaşlarda savaşanlardan çok, kaçanlar ölür''  diye bir atasözümüz var. Depremlerde aynen buna benziyor. Depremlerde bilinçli olarak korunanlardan çok,  bilinçsiz olarak kaçanlar zarar görüyor )
12.    Şöminelerden, ocaklardan, tuğla ile örülmüş yerlerden uzak durunuz.
13.    Mutfak, (Şunu bilmeliyiz ki, biz bu korunma önlemlerini daha çok Japonya'dan almışız. Ancak; onların mutfakları deprem hesap edilerek dizayn edilmiştir. LPG tüpleri, buzdolapları, dolap kapakları vs. sabitlenmiş olup,  olası depremde düşmez. Bizde ekseri çoğunlukla  kap- kacak ne varsa üzerimize gelebilir. Bunu hesap etmekte fayda var) banyo, kiler, WC de hayat üçgeni oluşturulacak uygun yerlerdir. (Buralar yıkılsa bile dar alan olması nedeniyle, yükseklik meydana gelecek ve sivil savunma ekipleri önce yükseklik olan alanlardan kurtarmaya başlayacaktır. Bu sayede daha erken bize ulaşma imkânı doğabilecektir. Aynı zamanda buralarda su bulunacağından, bilhassa yaz günlerinde patlayan borular toprağı nemli hale getirecek ve su ihtiyacımızı belirli bir süre karşılayabilecektir. Çünkü insanın böbreği 40-50 saat geçtikten sonra zarar görmeye başlar))
14.    Çamaşır makinesi, çelik kasa, kanepe, koltuk vb. ağır eşyaların yanında cenin vaziyeti (çocuğun anne karnındaki gibi)  alınız. (Bu sayede hem az yer kaplarız hem de, iç organlarımızı daha rahat koruyabiliriz.)
15.    Çıplak ayakla kaçmayınız. (Muhtemelen ortalarda cam kırıkları olacaktır)
16.    Durum müsait olup ta kaçmanız gerekiyorsa tutunarak kaçınız.
17.    Ailenizle aynı yerde korunmaya dikkat ediniz. ('Acılar paylaşıldıkça azalır. Sevinçler paylaşıldıkça çoğalır' der büyüklerimiz. Bu bağlamda;   bulunduğumuz bina yıkılır veya yarı hasarlı olurda içeriden çıkma imkânımız olmazsa ve çocuklarımızın çığlığı yan odalardan gelirse daha çok panikleriz. Acaba yavrum ne halde diye… Fakat yanımızda eşimiz ve çocuklarımız varsa acı olur ama birazcık daha farklı olur. Belki fırsat olursa motive etme imkânımız bile olabilir. Veya son anında yanında bulunmamız bile bir teselli kaynağımız olabilir)

        Deprem Sonrasında Bilinmesi Gerekenler:

1.    Panik ortamını en aza indirerek bilinçli hareket etmeye çalışınız. Çünkü panik en az deprem kadar tehlikelidir. Aşırı bir şekilde panikleyen insan ne yapacağını şaşırır. Tabiri caizse eli ayağı tutuşur. Bilinçsiz hareket eder
2.    Tahliyeye başlamadan önce binanın dışında içinden daha çok tehlike olup olmadığına bakınız. Deprem sonrası hemen kendimizi dışarı atmaya çalışıyoruz. Özellikle yağmur yağıyorsa,  çatı saçakları altında, balkon altında bekliyoruz. Artçı bir deprem olması durumunda hasarlı baca çatıdan uçabilir, kiremit düşebilir. Bir diğer husus bina yıkıldığı zaman genelde yüksekliğinin yarısı kadar alana yayılır. Bununda hesap edilmesinde fayda vardır
3.    Dışarı çıkış yolları açık mı?
4.    Alternatif çıkış yolları açılması gerekiyor mu?
5.    Yangın veya başka riskler var mı? 
6.    Fısıltı haberlere asla itibar etmeyiniz.(Fısıltı haber depremden daha tehlikelidir. Öncüsü olmayan bir depremin nerede, ne zaman, hangi saatte olacağını hiç kimse bilemez. Önemli olan depremlerin olması değil olduğunda bizleri nasıl bulacağıdır. Hazırlıklı mı yoksa vurdumduymaz mı? 
7.    Yetkililerin uyarısına uyunuz.
8.    Su - elektrik - gazı kapatınız. Önce gazı, daha sonra elektriği, suyu vs. kapatınız
9.    WC - küvet deliğini kapatınız. Özellikle alt katlarda deprem sonrası evleri su basması olabilir
10.    Kapıları dikkatli açınız.
11.    Ailenize, çocuklarınıza depremle ilgili doğru bilgi veriniz. Bunu verebilmek için, zamanında doğru bilgi öğreniniz. Onları anlamaya çalınız. Çünkü onlar daha çok korkabilir ve bir daha olacak mı diye sık sık soru sorar. Yeter, sus artık, bir şey olmaz demeyiniz. Olabilir ama şu şekilde hareket edersek zarar görmeyebiliriz veya en az zarar görürüz şeklinde cevap veriniz.
12.    Öğrencilerinizin korkuyla durmadan soracakları soruları sabırla dinleyiniz. Özellikle yatılı okullardaki idarecilerin, öğretmenlerin, diğer görevlilerin bilhassa böyle durumlarda çocuklara anne- baba şefkatiyle yaklaşmaya çalışması gerekmektedir.
13.    Geçici barınma yerlerini güvenli alanlara kurunuz. 7' i katı terk edip, hemen evin kenarına çadır kurmayınız
14.    Arabanızı ihtiyaç kadar kullanınız. Ana yolları çok mecbur kalmadıkça kullanmayınız. Ana yollar acil araçlar içindir.
15.    Telefonları asla meşgul etmeyiniz. 5-10 dakika içinde hatlar kilitlenir. İnsanlar yakınlarına ulaşamaz. Korku, endişe, panik had safhaya çıkar.
16.    Biraz tok gözlü olmaya çalışalım.  Keşke ihtiyacımız kadar almayı alışkanlık haline getirebilsek. Çünkü gerisi tekrar dağıtılacaktır. Japonya'da bir depremden sonra devlet birebir yardım dağıtmıyor. Her şehirde depolar mevcut olup; depoların birinde ekmek, diğerinde battaniye, su vb. var. Böyle olunca; devlet sadece depolara ulaşımı sağlayacak ana yolları acil açıyor ve vatandaşına hangi depoda,  hangi malzemenin gösteren kroki dağıtıyor. Bir bayan tüm depoları gezer ama bir şey almaz. Bu durum; incelemelerde bulunmak üzere Japonya'da bulanan Türk yetkilinin dikkatini çeker. Tercüman aracılığı ile bayana  'Neden hiç bir şey almadınız?' diye sorar. Cevap muhteşemdir. ''Efendim bana sadece su bardağı lazımdı, onu arıyorum bulamadım, başka bir şeye acil ihtiyacım yok'' der. Bakıyoruz; adamların dini bize uymuyor, dili bize uymuyor ama küçük yaştan itibaren aldığı eğitim takdire şayan. Çünkü halkıyla yazılı olmayan sosyal bir sözleşmesi var. Bir hata yaparsa halkın kendisini dışlayacağından korkuyor ve bardağı bulamayınca,  çayı, şekeri kapıyım demiyor.


         Birde aynı depoların bizde olduğunu ve afet sonrası kendimizin o depodan nasıl malzeme alacağını düşünelim. Eğer Japon bayanın yaptığını yapamıyorsak, bir yerlerde hata yapıyoruz demektir. İstanbul'da afetlere hazırlık olarak 260 adet konteynırın içerisine malzeme konduğunu ama bunlardan bir kısmının içerisindeki malzemelerin çalındığını basından okuduk…

         Özeti: ''Türkiye ikinci bir 6 Şubat'ı kaldıramaz'' (Murat Kurum Bakanımız) O halde buyurun topyekün bilinçlenmeye ve gereğini zeminden zirveye kadar yapmaya ve ''Depremle Yaşamak'' kitabımı okumaya. Benden temin edebilirsiniz. 6 Şubat ve diğer afetlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifalar diliyorum. Rabbim devlete zeval vermesin.