Hıdırlık Tutkusu:
Hoca Kamil (Yöney)in anlattığına göre Şeyh Hacı Mustafa Efendi, Hıdırlık’a on beş günde bir gider, ziyarette bulunurmuş. Ancak şadırvandan ileri gitmez ve türbelere çıkmazmış. Ziyaretlerini türbenin kıble tarafındaki pencereden yaparmış. Sebebini soran bir müridine “Mescidin girişinde iki mübarek şehit daha yatıyor. Nasıl olur da ben onları çiğneyerek sahabelerin kabirlerini ziyarete gidebilirim?”diye cevap vermiş. Yıllar sonra cami ve türbenin bu günkü şekliyle inşası için temel kazılırken Şeyh Efendi’nin işaret ettiği noktada mumyalaşarak hiç bozulmadan kalabilmiş çok eskiye ait iki ceset bulunmuş. O zaman Şiranlı Şeyh Hacı Mustafa Efendi’nin kerameti anlaşılabilmiştir. İhsan Sabuncuoğlu, o mezarların günümüzdeki çifte merdivenin altında kalmış olduğunu belirtir.
Şeyh Efendi, Hıdırlık Şeyhi namıyla tanınan Abbas Efendi’yi de yanına alıp bir gün Suheyb-i Rumi türbesini ziyarete gider. Âdeti hilafına bu defa türbeye girip o mübarek sahabe kabirlerini ziyaret eder. Türbeden ayrılmadan önce Abbas Efendi’ye vasiyet niteliğinde şöyle der: “Ben, alemdar-ı Resul Hz. Suheyb-i Rumi’yi rüyamda gördüm. Onun işaretiyle Çorum’a gelip yerleştim. Hicaz’da ölmek isterim. Şayet Çorum’da ölürsem beni Suheyb-i Rumi’nin eşiğine defnedin.”
Bu, Hıdırlık’a son ziyareti olmuştur.
Son Haccı ve Vefatı:
Hıdırlık’ı son kez ziyaret ettiği sene yedinci haccını yapmak üzere Tokatlı hanımı ve dört oğlu ile birlikte yola çıkmıştır. Deniz yoluyla önce Cidde, ardından kara yoluyla Mekke’ye giderek Hac görevini tamamladıktan sonra Medine’ye Varıp Ravza-ı Mutahhara’da Hz. Muhammet (sav) i ziyaret etmek arzusundadır.
Şiranlı Şeyh Hacı Mustafa Efendi, niyetini gerçekleştirmiştir ama orda doyasıya kalamamıştır. Hastalığı nedeniyle fazla ziyarette bulunamamıştır. Ama Hicaz’da kalmak ve o topraklarda vefat etmek arzusundaydı. Bu niyeti ve duası Allah indinde makbul olmuş olmalı ki orada vefat etmiştir. Hz. Peygamber (sav)e komşu olmak istiyordu. Arzusuna uygun olarak Baki kabristanında Hz. Osman (ra)ın kabri yanına defn edilmiştir.
Bu defin işlemi, pek de kolay olmamıştır. Ahmet Kazancı hocamız, babasından naklen olayı şöyle anlatıyor:
Şiranlı Şeyh Efendi, hastalığı ağırlaşınca Osmanlı Birlikleri komutanına, kendisini Baki Mezarlığına defnetmesini vasiyet eder. Vefatından sonra yıkanıp kefenlenip Baki Mezarlığına defnedileceğini öğrenen Araplar, buna şiddetle itiraz ederler. İşin ileri boyutlara ulaşması üzerine komutan, bir teklifte bulunur.
-Bana izin verin. Vasiyeti gereği onu istediği yere kadar götüreyim. Siz de oradan alın, canınızın istediği yere defnedin.
Araplar, bu teklif kabul ederler. Komutan, tabutu Baki’ye kadar götürür. Tabutu yere indirirken ºöyle der:
-Ben, vasiyetini yerine getirdim. Sen de eğer gerçekten Allah dostu bir kimse isen kendi yerini seç.
Komutan, tabuttaki zata böyle seslendikten sonra askerlerini geri çeker. Bu defa Araplar devreye girerler. Tabuta sarılırlar ama bütün zorlamalarına rağmen yerinden oynatamazlar.
-Bu adamın yeri gerçekten burası olmalı, deyip çekilirler.
Tartışma, böylece sonlanmış olur. Bunun üzerine Şeyh Efendinin cenazesi, Baki Mezarlığına girdikten sonra sola doğru dönen yolda yirmi adım kadar ilerlendiğinde bir kabre defnedilmiştir.
Servetini eşine teslim eden, irşat hizmetinde harcamasından hoşnut olan gönlü zengin Tokatlı eşi de üç gün sonra Medine’de vefat etmiştir. Vasiyeti üzere Baki Mezarlığında eşi Şiranlı Şeyh Hacı Mustafa Efendi’nin yanına defn edilmiştir.
Şiranlı Şeyh Hacı Mustafa Efendi’nin vefat tarihi konusunda iki farklı tarih vardır. İhsan Sabuncuoğlu, Şeyh Efendi’nin torunu Hakkı Akyol’un beyanına dayanarak Rumi 1315/1899 tarihini vermektedir. Hamdi Ertekin de 1886 doğumlu olan oğlu Hacı Faik Efendi’nin o tarihlerde 20 yaşında olduğuna istinaden Şiranlı Şeyh Hacı Mustafa Efendi’nin vefat tarihinin 1906 yılı olduğunu iddia etmektedir. Bunun bir yazım hatası olduğunu tahmin ediyoruz. Zira aynı eserin birinci basımında 1899 yılında vefat ettiğini kaydetmiştir.
Şeyh Efendi’nin Medine’de vefatından sonra görevi, oğlu Hacı Faik Efendi’ye intikal etmiştir. O da 1925 yılında tekkelerin kapatılmasına kadar vazifesine devam etmiştir.
Şeyh Hacı Mustafa Efendi, zahiri ve batıni ilimlerde derinleşmiş kamil mürşitlerdendir. Keşif ve kerameti açık bir derviştir. Çok konuşmak yerine yaşayışıyla insanlara islamı anlatmayı tercih etmiş bir gönül insanıdır. Allah, rahmet eylesin.