Peygamberimizin aile ocağı aynı zamanda bir mektepti. Bu mektep, kadın-erkek bütün Medinelilere açık idiyse de talebe olarak, öncelikle ümmühat-ı mü'minine aitti. Onlar buranın devamlı ve asli talebeleri idiler.      
Şifa adlı, muhacirundan, okuma yazma bilen bir kadını Peygamberimiz Hafsa annemize yazı ve bazı tedavi usullerini öğretmek üzere muallime olarak görevlendirmişti. Peygamberimiz hanımlarının yetişmesine gayret eder, hepsinin beraber olduğu akşam toplantılarında da onlara eğitici sohbetler yapar onlarda diğer mümine kadınları eğitmeye çalışırlar ve onların refakatinde bilgilenen diğer hanımlar da bilgi ve tecrübelerini başka kadınlara hatta Peygamberimizin vefatından sonra, herkese aktarmaya hazır hale gelmişlerdi. Peygamberimizin ev halkı, şehir dâhilinde ve haricindeki kadınları kabul eder, îtikâdî konularla ilgili Peygamberimizin talimini onlara bildirerek, din eğitimindeki rollerini yerine getirirlerdi. 
Peygamberimiz, ailede gördüğü veya işittiği menfi durumlara ise müdahale ederdi. Bir seferinde Hz. Âişe, kız kardeşi Esma ile otururken, Peygamberimiz içeri girer. Esma'nın üzerinde şeffaf sayılabilecek çok ince bir elbise mevcuttur. Peygamberimiz, Esma'yı görür görmez hemen dışarı çıkar. Hz. Âişe, Esma'ya: "uzaklaş, Resulüllah sende hoşlanmadığı bir şey gördü" der. Esma çıkar. Resulüllah tekrar gelince Hz. Âişe niçin çıktığını sorar. Peygamberimiz, müslüman bir kadının şu kadarı görülebilir" der ve elleri ile yenlerini tutup, parmaklara kadar kısmını örter, sonra da elleri ile şakaklarını örter. Sadece yüzünü açık bırakır. Dikkati çekmesi gereken husus ise Peygamberimizin hoşlanmadığı bu manzara karşısında hiçbir şey söylemeden, kırıp, dökmeden tepkisini sessizce göstererek yanlışı düzeltme yoluna gitmesidir. Peygamberimiz ailenin devamlılığı konusunda ise "Kadın eğe kemiği gibidir, doğrultmaya kalkarsan, kırarsın. Onu o hali ile bırakırsan istifade edersin" buyurarak haşin davranışlardan uzak durmakla beraber ilgi ve alakanın hiçbir şekilde kesilmemesi gerektiği hususunda ikazda bulunmuştur. Kadın, erkekten daha hassas, daha ince ve daha nezaketli bir mizaca sahiptir. Peygamberimiz bu telâkki ile "kadınları Cam'a benzetmiştir" 
Peygamberimiz, çocukların eğitimine ise daha çocuk doğar doğmaz başlayarak, çocuğun sağ kulağına ezanı, sol kulağına da kameti okuyarak şu mesajı vermiştir. Bilindiği gibi cemaatle kılınan tüm namazlarda önce ezan sonrada kamet getirilir. Cenaze namazlarında ise sadece sala verilir ve cenaze namazı kılınır. Çocuk doğduğu zaman sağ kulağına ezanın, sol kulağına da kametin okunarak üç defa isminin kulağına söylenmesinin anlamı şudur. Ezanın okundu, kametin getirildi sadece salan kaldı, dünyada ona göre yaşa.  Bu da dinimizde dini eğitimin ne kadar erken başladığını göstermektedir. Bazen bazı insanlarımızın oğlum veya kızım namaz kılmıyor, sözümü dinlemiyorlar, şu yanlış şeyleri yapıyorlar vb. serzeniş ve şikâyetlerine şahit oluyoruz. Eğer sen Allah (cc) Resulünü hayatında kendine örnek alarak çocuklarına zamanında yapman gerekenleri yaptın ise serzenişte bulunmaya hakkın var demektir. Yoksa sözlerin ne insanlar, ne da Allah (cc) nezdinde bir anlam ifade etmez. Cenabı Mevla "Kendinizi ve ehlinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz" buyuruyor. Zira onlar Yüce Yaratanımızın bizlere emanetleridir. Peygamberimizde "Çocuklarınızı yedi yaşında namaza alıştırın, on yaşından itibaren de düzenli kılmasını sağlayın" Peygamberimiz çocuklarınıza ilk öğreteceğiniz şeylerden biriside, Tevhit "Lâilâhe illallah" olmalıdır buyuruyor. Yine Peygamberimiz çocuklarınıza haram, helal mefhumlarını, saygıyı, sevgiyi, şefkati, edebi, âdabı ve sorumluluklarını öğretin buyuruyor. Ayrıca çocuklarımıza yüzme, ata binme vb. gibi diğer bilgilerin öğretilmesi de Peygamberimizin tavsiyeleri arasındadır. Sen bu görevlerini yaptın ise serzenişte bulunmaya hakkın var demektir ve zaten Allah (cc) indinde de bir sorumluluğun olmaz. Hz Nuh'un oğlu Yafes'te babasının onca çabasına rağmen inkârcılar arasında idi. Bazen böyle istisnalarda olabiliyor. İbn Şuayb, "Bir çocuk konuşmaya başlayınca Peygamberimiz 'El hamdülillahi'llezî lem yettehiz veleden ve lem yekûn lehû şerîkün fi'l mülki' ayetini o çocuğa yavaş yavaş yedi defa okuturdu" diyor. Anlamı ise; "Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, acizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah'a hamd olsun de ve tekbir getirerek O'nun şanını yücelt" (İsra 111) Peygamberimiz; "Bir erkeğin nikâhında iki kadın bulunur da, aralarında adâleti gözetmezse, kıyamet gününde bir tarafı felçli olarak diriltilir." (İbn-i Mace, Nikah, 47) Çünkü adalet, Kur'an'ı Kerim'in emridir: "Eşleriniz arasında adaleti sağlayamayacak olursanız, o zaman bir kadın ile iktifa ediniz. Bu şekilde adaletten sapmamağa daha yakın olursunuz." (Nisâ, 3) Allah katında aile reisinin değeri, eşine ve yakınlarına verdiği değerle ölçülür. Bu konuda Peygamberimiz: "En hayırlınız, aileniz için hayırlı olandır. Bana gelince ben, aileme karşı sizden en hayırlı olanınızım" buyurmuştur. 
   İnananlar her konuda olduğu gibi aile hayatında da ancak, Peygamberimizi örnek alıp, önder edinerek mutluluğu yakalaya bilir ve kurtuluşa ulaşabilirler. Çünkü Allah (cc) Kur'an da, "And olsun ki Resulün hayatında, Allaha ve ahiret gününe iman edenler ve Allah'ı çok ananlar için çok güzel örnekler vardır" (Ahzâb, 21); "Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan da vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir" (Haşr, 7) buyurulur. Allah (cc) Resulünü tüm hayatımızda ne kadar kendimize örnek alabilirsek o kadar mutlu bir yuvaya sahip olabiliriz.