TÜMBELSEN Çorum Şube Başkanı Nevzat Veldet, yaptığı basın açıklamasında, 2026-27 yıllarına yönelik yürütülecek 8. dönem toplu sözleşme süreci ile ilgili talepleri dile getirdi.
Ülkemizdeki gibi sınırları önceden çizilmiş bir toplu sözleşme düzeninin çalışma hayatına ilişkin bütün evrensel normlarda tanımlanan özgür toplu pazarlığa dayalı gerçek toplu sözleşmenin mantığına ve ruhuna aykırı olduğunu belirten TÜMBELSEN Çorum Şube Başkanı Nevzat Veldet, “Söz konusu bu aykırılık, uygulanmaya başlandığı 2012 yılından bu yana kamu emekçileri ve emeklilerine göstermelik bazı iyileştirmeler dışında ne ekonomik olarak ne de demokratik, sosyal ve özlük olarak hiçbir somut kazanım sağlamayan, ülkemizdeki adeta bir orta oyununa dönen sözde toplu sözleşme düzeninde açık bir şekilde görülmektedir. Şimdi sormak gerekir: Her iki yılda bir kurulan bu masada iktidar ile “yetkilendirdiği” konfederasyon arasında “danışıklı dövüş” misali orta oyunlar dışında evrensel toplu sözleşme hukukuna uygun herhangi bir ciddi bir tartışma olmuş mudur? “Yetkilendirilmiş” konfederasyon, gerçek enflasyon karşısında pula dönüşen ücretler için veya maaşlara eklenmeyen ek ödemeler için veya haksız ve hukuksuz bir şekilde işinden aşından edilen binlerce kamu emekçisinin iş ve yaşam güvencesi için veya kamu kurumlarını kendi çiftlikleri gibi yöneten atanmış bürokratların diğer keyfi uygulamaları için bir kere de olsa masaya gerçekten elini vurup, masadan kalkmayı da göze alıp emekçilerin örgütlü gücünü göstermeye hiç yeltenmiş midir” dedi.
Önümüzdeki sürece yönelik asıl ve öncelikli taleplerinin kamu emekçilerinin, genel bütçeye tabi kurumlarda merkezi olarak, belediyelerin ve tüm özerk bütçeli kurumlarda ise işyeri düzeyinde gerçek toplu sözleşme yapılabilmesini güvenceye alan grevli ve toplu sözleşme hakkını özgürce kullanacakları bir düzen olduğunu ifade eden Nevzat Veldet, “Grevi hakkını özellikle vurguluyoruz çünkü gerçek bir toplu sözleşme emekçilerin masada anlaşma olmaması halinde grev hakkını kullanabilme güvencesi olduğu taktirde gerçekten var olabilir. Evrensel olarak sendikal örgütlenme hakkımızın ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilen grevli toplu sözleşme temel hakkımızı kimseden istemiyoruz, çünkü biliyoruz ki hak verilmez alınır. Ekonomik, sosyal, demokratik ve özlük tüm haklarımızı gerçek bir şeklide korumak ve geliştirmek için tek yol Sendikaların da asıl sahibi emekçilerin birleşik ve güçlü mücadelesidir. Bu yüzden her açıdan oldukça sıcak geçeceği belli olan önümüzdeki aylarda yetkinin asıl sahipleri olan kamu emekçileri ve emeklilerini “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesi ile hep birlikte ortak mücadeleye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Nevzat Veldet, talepleri şöyle sıraladı:
“Grev hakkını içeren gerçek bir toplu sözleşme düzeni ile bununla bütünleşik bir şekilde yerel yönetimler başta olmak üzere tüm özerk bütçeli kamu kurumlarında işyeri düzeyinde, tarafların eşit koşullardaki pazarlığına dayanan, herhangi bir şarta, kısıtlamaya tabi olmayan özgür toplu sözleşme düzeni kurulmalıdır. Yerel yönetim emekçilerinin belediyelerdeki işyeri toplu sözleşmelerine müdahalelere son verilmeli bu amaçla 4688 sayılı yasanın toplu sözleşme hakkını fiilen kullanılmaz hale getirmeyi amaçlayan içeriği, kamu emekçilerinin toplu sözleşme ve grev hakkını herhangi bir şart ve kısıtlamaya tabi olmadan özgür biçimde kullanımını sağlayacak biçimde topyekûn değiştirilmelidir. Kamu zararı ve Sayıştay zimmetleri iptal edilmelidir. Kamuda tazminat veya başka adlar altında yapılan tüm ek ödemeler kazanılmış hak olarak aylık maaşlara dahil edilmeli, emeklilik ikramiye ve maaş hesaplarına sayılmalıdır.
Tüm kamu emekçilerine insanca bir ücret, iş ve yaşam güvencesi sağlayan çalışma koşulları ve düzeni ile sosyal hukuk devlet ilkesinin gereği olarak hukuka aykırı ve keyfi uygulamalara son verilmeli ve bu kapsamda tek taraflı yayınlanan KHK’larla bir gecede hukuksuz bir şekilde ihraç edilen kamu emekçileri tüm haklarıyla birlikte görevlerine iade edilmelidir. Emekçilerin zaten yetersiz olan ücretlerinin yıl içinde kademeli olarak daha fazla kesintilere neden olan vergi kesintilerine son verilmeli, mevcut düzende temel olarak ücretli çalışanlardan yapılan kesintilere dayanan gelir vergisi sistemi top yekûn değiştirilerek, emekçiler lehine adil ve adaletli bir vergi sistemi oluşturulmalıdır. Kamu emekçilerinin yıllık izinlerinin hafta sonuna denk gelen günlerinin toplam yıllık izin süresinden sayılmaması için düzenleme yapılmalıdır. 2023 Ocak ayında yürürlüğe giren 3600 ek gösterge düzenlemesinden yararlanmayan yerel yönetim emekçilerinin büyük çoğunluğunun yaşadığı bu adaletsizlik giderilmeli, bu amaçla istisnasız bir şekilde 1. dereceye gelmiş tüm kamu emekçileri 3600 ek göstergeye çıkartılmalı; mevcut durumdaki tüm ek ödeme oranları da kadro ve unvan farklılığı ile yetki ve sorumluluk ağırlığı temelinde kademeli bir şekilde yükseltilmelidir. Özellikle belediyelerde daha çok yaşanan belediye yönetimlerinin çalışanlara yönelik yandaşlık dayatmaları ve bu kapsamda “sadakate”, partizanlığa göre yapılan kadrolaşmaların önüne geçilmeli; iş alımlardan görevlendirmelere kadar liyakat, eğitim ve emeğe göre objektif kriterler uygulanmalı, mülakat uygulamalarına son verilerek tüm kurumlarda şeffaf ve tarafsız test usulü görevde yükseltme sınavları düzenli bir şekilde yapılarak tüm kamu çalışanlarının görevde yükselmeleri ve kariyer gelişimleri ayrımsız bir biçimde buna göre gerçekleştirilmelidir. Ülkemizde halen birçok belediyede çalışanlar aylık ücretlerini düzenli bir şekilde alamamakta bu nedenle ciddi mağduriyet içinde yaşamaktadırlar. Bu sorunun çözümüne ilişkin belediyelerin tekil çözümlerinin ötesinde tüm belediyeleri kapsayan kurumsal ve genel bir çözüm geliştirilmelidir. Zabıta ve itfaiye emekçileri yaptıkları görevlerin zorluğu ve özel nitelikleri göz önüne alınarak zabıta hizmetleri sınıfı ve itfaiye hizmetleri sınıfı şekilde iki ayrı özel sınıfta yer almalı, zabıta ve itfaiyecilere meslek statüsü sağlanmalı; maktu mesai gibi çalışma koşullarına bağlı yapılan tüm ek ödemeler belediye meclislerinde belirlenmeli ve itfaiyecilere yıpranma payı uygulamasındaki keyfiyete son verilmelidir. Sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi düzenlemelerine dahil edilmeyerek kadrolu ve güvenceli çalışma hakkı yıllardır gasp edilen belediye şehir tiyatroları emekçilerinin hepsi ayrımsız bir şekilde kadroya alınmalıdır. Yerel yönetimlerde çalışan uzman, mühendis, tekniker, teknisyen kadrolarında istihdam edilen kamu emekçilerinin kendi kadrolarıyla alakasız işlerde çalışmasına son verilmeli, bu emekçilerin hak ettikleri kadroya uygun işlerde çalışması güvenceye alınmalı, ücretleri arıttırılmalıdır. Yerel yönetimlerde çalışan “sanat tarihçisi” unvanlı kadrolarda bulunan emekçilere emsali personel ile aynı özel hizmet tazminatı, ek ödeme, arazi tazminatı ve ek gösterge hakları verilmelidir. Bu temel taleplerimiz ve işyerlerine özel tüm taleplerimizi kazanmak için tüm yerel yönetim emekçilerini ortak mücadeleye çağırıyoruz.”
(Haber Merkezi)





