Peygamberimiz; "Hayâ imandandır, hayâ imandan bir cüzdür" Buyurmuştur. Utanma duygusu, ar, mahcubiyet, edep ve hayâ, hoş olmayan bir olaydan sonra, kalpte meydana gelen bir sıkıntıdır. Hasan el Basri "Edebi olmayanın ilmi, sabrı olmayanın dini, iffet ve utanma duygusu olmayanında hakka bağlılığı olmaz"   
Bu konularda, eğitimcilerimize ve Diyanet camiasına büyük görevler düşmektedir.  En büyük sorumluluk ise anne ve babalarındır. Çünkü çocuk Allah'ını, peygamberini, dini ve ahlaki değerlerini, ar-ı, edebi, hayâyı ve utanma duygusunu öncelikle ailede öğrenir. Aile toplumun temel taşı olduğu gibi nesillerimizin, değerlerimize bağlı olarak yetişmelerinin de en büyük teminatıdır. Eğitimciler, çocukların ailede öğrendikleri ve gördükleri değerler üzerinden temellerini atarak binayı inşa etmeye çalışırlar. Eğer bir çocuk bu terbiyeyi ailede almadı ise eğitimcilerin işi biraz daha zordur. Eğer okul, aile ve çevre üzerlerine düşen sorumlulukları birlikte yerine getirirlerse istenilen netice daha kolay bir şekilde elde edilebilir. Geleceğimizin teminatı olan genç nesillerimizin milli, mânevî, dînî, ahlâki ve insanî değerlerimizle mücehhez olarak yetişmeleri konusunda aile, okul ve çevre üzerlerine düşenleri ne kadar güzel yerine getirirlerse, geleceğimizin teminatı olan genç nesillerimizden o kadar emin olabiliriz. Zira genç nesillerimizi yoldan çıkarmak için etrafları her türlü tuzaklar ağı ile örülmüş durumdadır.
Hayâ her kula nasip olmayacak kadar değerli bir hazinedir. Bu güzel duygu Allah'ın emrine mugayir davranmamadan tutunuzda, insanların hak, hukuk ve inanç değerlerine saygıya varıncaya kadar birçok davranış ar, edep ve hayâ ile ilgilidir. Hayâ elbisesini giymeyen insanlar utanma duygusundan mahrumdurlar. Bu tür insanlar yaşadıkları gibi inandığı için, yanlış davranışları doğru gibi algılayıp, kendilerinin haklı olduklarını göstermek içinde bir takım savunma mekanizmaları geliştirirler. Hakkı tanımaz, Allahtan korkmaz, kullardan da utanmazlar. Günümüz de görmek ve duymak istemediğimiz birçok şeylerde bunun canlı örnekleridir. 
Kâinatı insanlığın ve canlıların yaşayabilecekleri en güzel bir biçimde yaratan Rabbimiz, kâinatta ki yarattıkları içinde, insanı en mükemmel bir şekilde yaratmış, İmanıyla, utanma duygusuyla, edep ve güzel ahlakı ile de süslenebilme iradesi vermiştir. Peygamberler vasıtası ile insanlara iyiyi, güzeli, kötüyü, çirkini, âdâbı,  erkânı, insanı güzelleştirerek melekiyet özelliklerine büründüren veya insanı çirkinleştirerek helake götüren yolları da göstermiştir. Dolayısı ile Rabbimizin, Peygamberimiz vasıtasıyla ile bizlere öğrettiği edep, hayâ ve güzel ahlak, hiçbir zaman değişmeyecek olan dinimizin evrensel ilkeleridir. Zira Kur'an da "Âlemlere rahmet olarak gönderilen." Peygamberimiz ile ilgili "Gerçekten sen büyük bir ahlak üzeresin." (Kalem 5) buyrulmuştur. 
Edep İslam'ın güzel saydığı söz ve davranışlardır. Edep ve hayâ Allah'ın emirleri doğrultusunda peygamberimizin sünnetine uygun bir şekilde yaşamaktır. Hiçbir zaman eskimeyecek ve pörsümeyecek olan edep, hayâ ve güzel ahlak Kur'an da öğretilen ve peygamberimizin sünneti ile tatbik edilen yaşam tarzıdır. Edep insanlara karşı bütün davranış ve muamelelerinde terbiyeli, dürüst ve güzel ahlaklı olmaktır. Peygamberimiz: Güzel ahlaklı ve güler yüzlü olmayı, hayırlı işlerde yarışmayı, cömert olmayı ve kimseye eziyet etmemeyi, Müslüman olmanın gereklerinden saymıştır.   Kur'an da "Ey insanlar kendinizi ve ehlinizi yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennem ateşinden koruyunuz." (Tahrim 6)  Rabbimiz, çocuklarımızı da razı olacağı bir edep ve terbiye ile yetiştirerek korumamızı buyuruyor. Her insan çocuklarının her türlü hak ve hukukundan, eğitim ve öğretiminden, ahlak ve terbiyesinden, ar ve edepli yetişmesinden sorumludur. Anne ve babanın çocuklarına bırakacakları en büyük miras onları güzel ahlâkî meziyetlere sahip olarak yetiştirmektir. Peygamberimiz hayâ ile sükût iman ağacının iki dalı, çirkin söz ile yalan beyanda münafıklığın iki budağıdır." Buyurmuştur. Peygamberimiz :"Hayâ imandan bir cüzdür. Utanmıyorsan dilediğini yap." Hayâ elbisesi insanları güzelleştirirken, başkalarına örnek teşkil ettiği için hayra vesile olmasına da sebep olur. Yanlış ve çirkin bir iş ise sıkıntı ve şerre götürür. Hayâ, özellikle Allah'tan utanma duygusu, imanın kuvvetinden ve sağlamlığından ileri gelir. Bu nedenle peygamberimiz "Hayânın azlığı küfürdür." ve "Hayâ imandandır." (Buhari) Allahtan gereği gibi utanmamak insanı küfre kadar götürebilir ve tehlikeli bir yoldur. Peygamberimiz "Hayâ imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca parçaları darmadağın olur. Her dinin bir ahlakı vardır. İslam'ın ahlâkı da hayâdır." (İbn Mace) 
"Edep, kişinin kendi nefsinden utanması, hayâ etmesi, iffetli olması ve yalnız olduğunda da günahlarından sakınmasıdır. Hayânın bu kısmı, nefsin erdemlerinden ve ahlakın güzelliğinden ileri gelir." (Mâverdi) "Seni tesbih ve tenzih ederiz. Sana hakkıyla ibadet edemedik" diyen meleklerin hayâsı, aziz ve celil olan Allah'tan hayâ ettiği için kanadını kapayan İsrafil'in hayâsı ve ümmetinden hayâ ettiği için evden çıkın diyemeyen peygamberimizin hayâsı gibi değişik hayâ örneklerini görmemiz mümkündür. Cüneydi Bağdadi'ye bu derecelere nasıl ulaştınız diye sorarlarda: "Rabbimin azametini hiç hatırımdan çıkarmadım, çıkarmam. Ondan hayâ eder, günahlardan kaçınırım."    İbn Ata "En büyük ilim hayâdır. Hayâ duygusu giderse o kimse de hayır kalmaz." Ar ve edep sahibi olmak haksızlıklar karşısında susmak ve sessiz kalmak anlamına da gelmez. Kur'an-ı Kerim de kötülükler ve haksızlıklarla mücadele etmediğinden dolayı helak olan kavimlerin olduğunu görürüz. İyilik ve güzellikleri öngörüp, kötülüklerle mücadele etmek Müslüman'ım diyen herkesin üzerine Allah'ın bir emridir. 
Şair; "Ehli irfan meclisinde arayıp kıldım talep/ Her hüner makbul imiş; İlla edep, İlla edep" Hayâsızca yalan ve iftiraların havada uçuştuğu günümüzde, Rabbimizden; Kuran ve sünnete uygun bir şekilde, üzerine düşen sorumlulukları en güzel bir şekilde yerine getirme gayreti içerisinde olan, edep ve hayâsını koruya bilen, kullardan olmayı dileriz.