HABER/YORUM:EROL TAŞKAN
Şu yalan dünyada Çorum’un gülleri bir bir solup giderken, zihinlerimizde bıraktıkları izler de, gönlümüze nüfuz eden masumlukları hâlâ taptaze duruyor.

2 Ahmet 1 İsmet göçtü bu diyardan. Bize göre ağır bir yükün altında tamamladıkları hayatlarında, gönlümüze güzel hatıralar ve muhabbetler bıraktılar. 

Bir garip çelişkinin de baş aktörleriydiler şu fani hayatlarında. Bugün tanımı zihinsel engel olarak tarif edilen durumun dünki adı ne yazık ki deli idi. Kimisinin deli gözüyle gördüğü bu isimler, kimilerinin gözünde ise veli mesabesinde oldu her zaman. 

Bugün toplumun engellilikle ilgili farkındalığı ve bakış açısı düne göre daha düzeyli olarak tarif edilse de, dünün vicdan sahipleri gönlü deniz derya kadar geniş olan merhamet sahiplerinin bakış açısı hiçbir zaman eksik kalmadı. Bugün çıta atladığımızı söylediğimiz durumda bile, engelliliğe Hak nazarından bakanların seviyesine ulaşabilmiş değiliz. 

Ağzında sigarası olduğu halde, ikinci yedeğini kulağının ardından eksik etmeyen Ahmet ağabeyi kim unutabilir ki? Hafif yarılanmış göz kapakları ile her daim uyku mahmuru gibi duran gözleriyle hatırladığımız Ahmet ağabey, gözünün gördüğü hiçbir çöpü meydanda bırakmadığı gibi, nedeni bilinmeksizin açık dükkan kapılarının kapatırdı. 

Sanki dükkanın maaşlı personeli gibi davrandığı işyerlerine girer, çöpü alır çöp bidonuna boşalttıktan sonra yerine bırakır. Yaz günü dahi olsa, açık kapıyı da mutlaka kapatırdı. Çorum’un en tanınan siması olarak aldığı ünü, belki onun umurunda değildi. Son yıllarda rahatsızlığı nedeniyle gözler uzak olarak halası ve kardeşleriyle yaşayan Ahmet ağabey, 2017 yılında aramızdan ayrıldı. 

İki Ahmet’ten diğeri Ahmet ağabey de bu diyardan muhabbet izleri bırakarak göç eyleyenlerden. Biraz aksi, biraz nakıs gibi bir duruşu vardı. Vardı diyordum ama aslında ne nakıs ne de aksiydi. Hayatın kendine yüklediği yükü hafifletip, çevrenin zararlarından korunmak adına üzerine maskelediği nakıslık ve aksiliğin altında kimsenin tahmin bile edemeyeceği kadar yufka bir yürek, yine kimsenin tahmin edemeyeceği kadar merhamet ve cömertlik vardı.

Eline geçen 3-5 kuruşu garip guraba bildiklerine harcamaktan geri durmaz, çarşı Pazar gezdiği her yerden yetim çocuklar için alışveriş yapardı. Kendisinin haral dediği çuvalın içine istiflediği oyuncak, elbise ve daha neleri varsa, haral dolunca kendisini köye götürecek hatırlı bir tanıdık bulup, biriktirdiklerini garip dediği, yetim dediği kim varsa dağıtır gelirdi. 

Sanki kadrolu işi varmışçasına, gün doğmadan  ayağa dikilen Ahmet ağabey, abonesi olduğu bazı işyerlerinin malzemelerinin kaldırım üzerine yerleştirilmesine mutlak yardım eder, eline tutuşturulan paranın miktarına bakmadan bereket versin diyerek cebine atardı. 

Ulu Cami ve arasta çevresini mekan tutup, ömrünün çoğunu buralarda tamamlayan Ahmet ağabey, gönüllerde bıraktığı hürmetli hatıraları ve sır gibi yaşantısıyla çekip giden gül yüzlüler kervanına katıldı.
Bir de İsmet geçti şu fani dünyanın girdaplarla dolu yollarından. Kendine has tavırlarıyla adeta İsmet tarzının kitabını yazdı. Beline taktığı sopası montunun ardından belirli ola ola dolaştığı çarşı pazarda, birilerine aba altından sopa gösterse de, kimseye ne bir zararı ne de bir rahatsızlığı dokunmadı. 

Çocuklarla kitap okudu Çocuklarla kitap okudu

Ulu Mezarlık Ulu Cami arasında dokuduğu mekik, kimisince boş bir uğraş gibi gözükse de, onun dünyasında ne anlam taşıdığını tam olarak öğrenebilmiş değiliz. Son günlerini hastalığın pençesinde ve tedavi çabasıyla geçiren İsmet, pek çok kimsenin bilemediği zehir gibi hafızasıyla şahit olanları şaşırtmayı da ihmal etmedi. 

Vaktiyle kimi insanlar zihinsel engellilerini dört duvar arasına hapsedip, sanki utanılacak bir şeymiş gibi toplumdan saklarken, 2 Ahmet ve 1 İsmet’in aileleri, hiçbir zaman evlatların zihninde örülü olan duvarları, O’nun bedeninin etrafına örüp onları hapsetmedi. 

Çorum’un gülü oldular, bu aziz şehrin hayatına renk kattılar. Kendi üzerlerine yüklenen ağır yüklere rağmen, tüm garipliklerine ve yoksunluklarına rağmen, gönüllerde yer etmeyi başarıp bu şehrin her bir yanına izlerini bıraktılar. 

Bugün hayatta olup, onların miraslarını devralanlara sağlıklı ömürler, aramızdan yıldız gibi kayıp gidenlere rahmet diliyorum. İyiki tanıdık, iyiki iki kelam edip dost hanelerine adımızı yazdırabilmiş olmanın umuduna sarılıyorum. Onların gönüllerinde yer tutmanın, Allah katında yer tutabilmeye vesile olduğu inancıyla, göçüp gidene rahmet, kalanlara uzun ömürler ve muhabbet diliyorum.