Daha önceki birçok yazımızda Balkan coğrafyasının neresi olduğuna, nereden başlayıp nerede bittiğine dair tespitler ve tanımlar sunmuştuk. Ancak özellikle demokrasi dönemi Balkanlar için kullanılan yeni bir tanım/kavram ortaya atılmıştı: "Batı" Balkanlar!
Doğusu hakkında herhangi bir tez ya da yaklaşım geliştirilmeyen ancak Avrupa'nın doğusu için kullanılan ve coğrafi olarak hemen hemen alakasız konumlarda bulunan 6 Balkan ülkesi için kullanılan bu kavramın iç yüzü geçtiğimiz günlerde yapılan Avrupa Birliği Balkanlar Zirvesi ile ortaya çıktı. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki sadece Yugoslavya sonrası "From" denilen Makedonya ismi üzerinden sırf Yunanistan'ı memnun etmek için dayatılan "Kuzey Makedonya" ismi dahi Yugoslavya ismine tamamen zıt bir coğrafi konumu ortaya çıkarmıştı. Güney Slavya anlamına gelen Yugoslavya'nın en güneyindeki ülkeye "kuzey" demek kadar tutarsız bir politika söz konusu.
AB'nin tutarsız politikaları bundan ibaret değil. Avrupa Komisyonu'nun Balkanlar için hazırladığı yeni eylem planında Türkiye ve Kosova vatandaşlarına Balkan ülkelerine girişlerde "vize zorunluluğu" getirilmesini istemesi/dayatması AB'nin ikiyüzlülüğünü bir kez daha gösterdi. "Batı Balkanlar" diye tanımladığı ülkeler içerisinde yer alan Kosova'ya vize serbestisi ve AB'ye kimlikle seyahat izni verileceğini ilan ettiği memorandum kararı üzerinden çok geçmeden -ki Kosova bu son yapılan zirvede yer aldı- yeni karar şaşkınlıkla karşılandı. Sebebi de çok açık: Sırbistan ile yaşanan plaka krizinde Albin Kurti riyasetinde Kosova, AB'nin dayatmalarına kayıtsız kalmamış ve egemenlik haklarını savunmuştu. Bunun üzerine Sırbistan ile uzlaşı görüşmelerini yürüten AB Yüksek Komiseri Josep Borrell, Kosova'yı açıktan tehdit etti ve AB'ye üyelik müzakereleri başta olmak üzere kimlikle seyahat etmek gibi başlıkların kapatılacağını söylemişti. 
Geldiğimiz noktada AB, Balkan ülkeleri üzerinden yeni bir zemin hazırlamaya çalışıyor. Son yapılan zirvede alınan kararların uygulanması halinde yeni krizlere şahitlik edeceğiz. Bosna-Hersek'teki mevcut siyasi yapının sıkıntıları hemen her gün kriz ve çatışmaya sebep verecek nitelikteyken, Kosova'nın kuzey bölgesi başta olmak üzere tanınırlığı üzerinden dahi Sırbistan ile kavga halindeyken, Kuzey Makedonya'daki Müslüman/Türk varlığı tarihsel tartışmaların kıskacındayken Türkiye'ye Balkanlar üzerinden "Berlin Duvarı" örmek ne pragmatist bir politikayla ne de diplomatik girişimle izah edilemez.
Balkan ülkelerinin kendi içlerinde ve yine tarihsel plandan başlamak üzere komşu ülkelerle ilişkilerinde meydana gelen her sorunda arabulucu olan Türkiye'ye çekilmek istenen bu set kimsenin faydasına olmayacaktır. Arnavutluk ve Sırbistan'ı, Kosova ile Sırbistan'ı, Arnavutluk ile Kuzey Makedonya'yı, Bosna-Hersek'teki Sırp ve Hırvat unsurları bir araya getiren, sorunu kriz aşamasından çatışma aşamasına geçmesini engelleyerek sükunete erdiren Türkiye'ye, AB'nin mülteci ve göç politikası bahanesiyle böyle bir girişimi dayatmasına kayıtsız kalınamaz. Başta Srebrenista olmak üzere Balkanlar'da akan kanın çoğu yerde müsebbibi olan AB, Rusya-Çin tehdidi üzerinden Türkiye'siz Balkanlar hayali yeni çatışmaları önlemeyi değil, yeni akacak kanlara sebep olacaktır. 
AB'nin dayatmaya çalıştığı bu politika oryantalist bakış açısıyla kurgulanmış ve Balkanlar'ı Birinci Dünya Savaşı öncesi şartlara çeken bir yaklaşımdır. Balkan Savaşlarından başlamak üzere Müslüman/Türk varlığını Balkanlar'dan atmaya çalıştıkları hepimizin malumuyken, bu çalışmaları yeniden başlatmak hastalıklı tutumun en net yansımasıdır. 
Bugün Gümülcine'de, Filibe'de, Prizren'de, Radoviş'te ve daha nice Balkan beldelerinde var olan, kimliğini ve inancını koruyan Müslüman/Türklerin her şeye rağmen yaşadıkları topraklarını tutmaları, nöbete devam etmeleri AB'nin yeni politikasına cevap niteliğindedir. Kuzey Makedonya'nın doğu bölgesinde yer alan Bekirli köyünde yaşayan sadece 4 Yörük dahi Balkanlar'daki Müslüman/Türk varlığının silinemeyeceğini, her türlü engellemelere rağmen yaşayacağını tüm dünyaya göstermektedir.
Sonuç yerine; Türkiye henüz geçtiğimiz haftalarda Bosna-Hersek ve Sırbistan ile bırakın vizeyi pasaportu dahi kaldırmışken, kimlikle seyahat anlaşması imzalamışken ve bu girişimin diğer Balkan ülkeleriyle de kurulacağını açıklamışken AB'nin karşı hamlesinin "Türkiye'den Balkanlara seyahat edeceklere vize uygulamasını" Balkan ülkelerine dayatması umuyoruz ki ilgili ülkelerin yetkililerince karşılık bulmaz. Yetkililer AB'nin dayatmasına uyarlarsa halklarını karşılarına alacaklardır. 
Açık Balkanlar girişimi hali hazırda devam ediyorken, Türkiye'nin bu girişime tam desteği masadayken AB'nin çektiği bu kartı yanından takip edeceğiz. 
Vesselam…