Yine mi o kadından aldın?
Evet…
Alma demedim mi sana, geçen aldığın çökelek sünmedi. Unuttun mu?
Nedir insanı bir ortama iten şey? Ayakları mı, aklı mı, duyguları mı? Nedir bu tarif edemediğimiz çekim gücü? Neyi arar neyi sorgularız da böyle anlamsız gibi görünen şeyler yaparız? Bize göre bir anlamı olan birçok şey neden başkaları için lüzumsuz, gereksiz ve boş gelir?
Yine o pazara gitsem, onun yanından geçerim. Alsam da almasam da… Çalışmak, çabalamak, umut, nasip, kısmet kavramlarının ete kemiğe bürünmüş halini görmek isterim. Bağırmadan, çağırmadan, sessiz sedasız, kendi kendine…  İddiasız, gösterişsiz, pazarın en alelâde köşesinde tek başına… Kalabalığın içindeki yalnızlığı görürüm. Onu orada, işinin başında görmek rahatlatır beni. En azından geçerken laf atar, takılırım. Hiç ihtiyacım olmadığı halde yarım kilo katık, yarım kilo çökelek alırım.
Faydası olduğuna inandığımız şeyler alırız. Fayda denen şey sadece protein, karbonhidrat ve vitaminlerle mi ifade edilir? Aldığınız zaman, paranızın iyi bir yerlere gittiğini düşündüğünüz alış verişler olmaz mı hiç? Aynı malı satan onca tezgâh varken, ayağımın neden buraya çektiğini kimseye anlatamam. Anlatmayım da…  
Geçen verdiğin çökelek sünmedi!
Ağzımın söylediğine kalbim inanmıyordu. Şu kadına söylenecek laf mıydı bu! Her birinin, hayatın şamarları sonucu oluştuğu anlaşılan yüzündeki çizgilerini kapatmaya çalışan gözlüğün üzerinden baktı. Boyu kısa olduğu için, sanki tepeden ve üst perdeden sesleniyormuşum gibi oldu. Biraz eğilip aynı hizaya geldim. Nasıl olur gibi birkaç söz söyledi. O saygı duyduğum insanın, karşımda eğilip bükülmesine göz yumamazdım. Olsun, önemli değil, olur böyle şeyler deyip toparlamaya çalıştım. Bu sırada bir miktar katığı elime tutuşturdu. Bunu al dedi. Yok, olmaz dedim. Kusurumuza bakma dedi. Ne kusuru! Dedim…
Bir tanıdık, hiç giymediği bir ayakkabısını bana verdi. Numarası da uymuş, ayağıma da olmuştu. İlk giydiğimde ayakkabı dikiş yerlerinden açıldı. Ayakkabının piyasa değeri pahalı denebilecek düzeydeydi. İyi bir tamirci önerdiler. Tabi ayakkabı pahalı olunca tamirci de ayakkabı kadar iyi olmalıydı! Selâmın aleyküm - Aleyküm selam, tanıştık. Tamirci, dükkâna baktığınızda tüm şehrin işini görüyor gibiydi. Tezgâhın üzerindeki tamirlik ayakkabı yığınından, kendisini görmeniz mümkün değildi… Bin çift ayakkabının altından kafasını çıkarıp, ayakkabıya baktı. Uzun süre sıcakta kalıp kuruduğunu ve haliyle açılmasının normal olduğunu söyledi. Haftaya gel dedi. İki hafta sonra gittiğimde henüz eli değmemişti. 
İyi usta bulmak bu devirde zor. Nazı çekilir, yolu gözlenir… Haftaya gittiğimde ayakkabı hazırdı. Giydim. İki gün sonra yine açıldı. Yine götürdüm. Böyle bir ustaya da olmadı demek zor! Dedim… Evirdi çevirdi, alıcı gözüyle bir daha baktı. Hım dedi, düşündü… Mesele bunun tabanında. Tabanı değiştireceğiz. Tamam dedim. İşini rahat rahat yapsın diye bir ay sonra gittiğimde tamirciyi dükkânda yine zor buldum. Ayakkabı sayısı bin beş yüz olmuştu. Elim değmedi, halime baksana! dedi… Usta haklı! İyi usta olmanın cilveleri bunlar. Tamam, ne zaman geleyim? Önümüzdeki hafta dedi. Tamam dedim. Ayakkabım emin ellerdeydi. Bu işlemin sonunda pahalı bir ayakkabıya sahip olacaktım. Gerisi boştu. Ustanın nazına cazına katlanılırdı… 
Bir ay daha sonra yine tamircideydim. Ayakkabı yine hazır değildi. Elindeki işlerin çokluğundan, ayakkabıya uygun taban bulamadığından bahsetti. Anladığımı, sıkıntı olmadığını söyledim. Bu sırada gide gele yan dükkânlarla da tanıştık. Bir terzi ve bir sucu… Onlar da iyi insanlar. Kapılarının önündeki sokak kedilerine olan ilgileri görülmeye değerdi. 
Bir ay daha sonra gittiğimde, ayakkabıya uygun tabanın bulunduğu müjdesini aldım. Sevindim… Bundan sonrası kalıba konmaya kalmıştı. Bunun için uygun makine olmadığından, başka bir dükkâna gitmişti ayakkabı. Usta bir haftaya kadar işlemin tamamlanacağını söyledi. Tamam dedim.
Bir ay daha sonra gittiğimde usta, ayakkabının halâ kalıpta olduğunu söyledi. Mühim değil dedim. Dışarıdaki kediler çok güzeldi. Birisinin adı Bestami! Onunla da tanıştık ahbap olduk. Terzi, sucu… Yeni arkadaşlarım olmuştu. Burada bulunuş amacım olan ayakkabıyı unutmuştum. "Ayakkabıyı iyi birine verseydin bari"  diye espri yapıyor, birlikte gülüyorduk... 
Kısmetse o ayakkabı bana gelir! Haftaya yine gideceğim. Heyecanlıyım! Bestami' yi göreceğim…