YKS maratonu sona erdi. Aylardır süren yoğun çalışma, stres, umut ve beklentilerin ardından sonuçlar açıklandı. Şimdi gençler için yeni bir dönemin kapısı aralanıyor: tercih süreci. Bu dönem yalnızca akademik bir karar verme süreci değil; bireyin kim olduğunu, ne istediğini ve nasıl bir yaşam hayal ettiğini sorguladığı önemli bir psikolojik eşiktir.
Tercih süreci, birçok öğrenci için sınav kadar hatta ondan daha da zorlayıcı olabilir. Çünkü bu aşamada belirsizlik artar, kaygılar tetiklenir, karar verme baskısı iyice hissedilir. "Ya yanlış yaparsam?", "Ya pişman olursam?" gibi sorular zihni kurcalar. Üstelik gençler sadece kendi seslerini değil; aynı anda ailelerin, öğretmenlerin ve sosyal çevrenin seslerini de duymaya çalışırlar. Bu sesler bazen yol gösterici olabilirken, bazen de bireyin kendi iç sesini bastırabilir.
İşte bu yüzden tercih süreci, yalnızca bir form doldurma işi değildir. Gençlerin kendilerini tanımaları, ilgi alanlarını, yeteneklerini ve değerlerini keşfetmeleri gereken bir dönemdir. Çünkü üniversite, yalnızca bir bölüm ya da kampüsten ibaret değildir; aynı zamanda bir yaşam biçimi, bir kimlik inşası ve bireysel farkındalık yolculuğudur.
Bu süreçte aileler önemli bir rol oynar. Çocuklarını en iyi tanıyan kişiler olduklarına inanarak iyi niyetle önerilerde bulunabilirler. Ancak "Bu bölüm daha garanti", "Şu üniversitenin çevresi iyi" gibi cümleler, farkında olmadan öğrencinin kendi kararlarını gölgelemesine neden olabilir. Oysa bu süreç, gençlerin kendi yollarını çizebilmeleri için bir alan açmayı gerektirir. Bu da uzun vadeli psikolojik iyi oluşları açısından son derece önemlidir.
Tercih yaparken yalnızca puanlara ve sıralamalara odaklanmak yeterli değildir. "Ben kimim?", "Neyi yapmak istiyorum?", "Hangi ortamda öğrenirken mutlu olurum?" gibi sorulara da dürüstçe yanıt aramak gerekir. Çünkü yaşam, sadece bir diplomadan ibaret değildir. Üniversite yılları, bireyin kendini yeniden inşa ettiği, dünyayla ilişkisini şekillendirdiği, yetişkinliğe geçişin temelini attığı çok özel bir dönemdir.
Unutulmamalıdır ki tercih bir son değil; bir başlangıçtır. Eksik ya da hatalı gibi görünen tercihler bile zamanla kişinin kendini daha iyi tanımasına ve yönünü yeniden belirlemesine vesile olabilir. Mükemmel tercihi yapmaya çalışmak değil; yaptığı tercihten nasıl bir yolculuk çıkaracağını fark edebilmek daha değerlidir.
Bu dönemde gençlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey yalnızca bilgi değil; anlayış, sabır ve psikolojik destektir. İç seslerini duyabilmeleri, kendilerini başkalarının beklentilerinden ayırarak görebilmeleri gerekir. Ayrıca gençlere karar vermeleri için zaman tanımak çok kıymetlidir. Tercihi bir yarışa dönüştürmek, acele ettirmek ya da başkalarının hikâyelerine göre hareket etmeye zorlamak, ileride hayal kırıklıklarına yol açabilir.
Pek çok öğrenci, "O bölümde okuyan çok mutluymuş", "Bu üniversiteden mezun olan hemen iş buluyormuş" gibi genellemelerle tercih yapmaya yönelir. Oysa her bireyin potansiyeli, yaşamdan beklentisi ve öğrenme biçimi farklıdır. Başkasının doğrusu, senin için en doğru seçenek olmayabilir.
Gençlere küçük ama etkili bir öneri sunulabilir: Tercih listesi yapmadan önce gözlerini kapatıp birkaç yıl sonrasını hayal et. Kendini nerede, nasıl bir ortamda, hangi işi yaparken görmek istiyorsun? Bu hayal, en az puan kadar yol gösterici olabilir. Çünkü yaşam doyumu sadece bir işe sahip olmakla değil, o işte kendini var edebilmekle yakından ilgilidir.
Üniversiteye başlamak da başlı başına yeni bir psikolojik uyum sürecidir. Yeni arkadaşlıklar, şehir değişiklikleri, artan sorumluluklar ve gelecek kaygıları beraberinde gelir. Bu nedenle tercih yapılırken yalnızca akademik değil, psikolojik hazırlık da önem taşır.
Ve son olarak: Tercih edilen bölüm ya da üniversite bir insanın tüm yaşamını belirlemez. Bugünün kararları, yarının esnekliğiyle şekillenebilir. Gençlerin kendi seçimlerinin sorumluluğunu alabilecekleri bir iç güç geliştirmeleri, kendilerine güvenmeleri ve değişim karşısında esnek kalabilmeleri her şeyden önemlidir.
Tercih dönemi, gençler için sadece bir akademik karar değil; bir kimlik inşa sürecidir. Bu sürece sevgiyle, anlayışla ve destekle yaklaşmak, onların psikolojik iyi oluşunu güçlendirecek ve geleceğe daha sağlam adımlarla ilerlemelerini sağlayacaktır.