Tiyatro, bir sahnede seyirciler önünde oyuncuların sergilemesi amacıyla hazırlanmış gösterilerdir. Farklı bir şekilde duyguların ve olayların hareket ve konuşmalarla anlatılmasıdır. Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatronun türü ister komedi olsun, ister drama olsun isterse müzikli tiyatro olsun izlemenin sonunda seyirciler tarafından alkışlanır. Senaryonun içeriği de alkışlanmakla birlikte alkışlanan, tiyatronun konusundan ziyade oyuncularıdır.
Tam dünya hali. Dünyanın her tarafında benzer şeyler yaşanmıyor mu? Kimisi eğlencelerle dolu bir hayat. Tıpkı komedi tiyatrosu gibi. Kimi yerde kan ve gözyaşı. Tıpkı Drama Tiyatrosu gibi. Kimi yerde festivallerle dolu bir dünya. Tıpkı müzikal bir tiyatro gibi.
Dünyada oynanan tiyatronun diğer tiyatro türlerinden bir önemli bir farkı var. Dünyadaki tiyatroda, sahnelenen oyununun da oyuncuların da alkışlayanı var. Burada menfaatinizi en güzel kim ifade etmişse onu alkışlıyorsunuz. Bu bazen oyuncular oluyor bazen sahnelenen senaryo.
Alkışlayanlar olduğu sürece tiyatrocular, oyunlarını oynamaya devam edecektir. Biraz da arz talep meselesi. Sonuçta bir ticaret değil mi? Alıcısı olmayan malın, satıcısı olmayacağı gibi. Kim ne derse desin alkışlanmak da nefsimizin hoşlandığı bir durum.
Alkışlanmanın başka bir anlamı daha vardır. Alkışlanıyorsanız yaptığınız iş doğru demektir. O zaman hız kesmeden devam edersiniz. Yuhalandığınız andan itibaren yaptığınız işten (tiyatrodan) zevk almaz bir süre sonra o işi bırakmak zorunda kalabilirsiniz.
Sahnede oynanan tiyatroya sanat derken dünyada oynanan oyuna neden sanat demiyoruz? Bu işin de oyuncuları, senaristleri, ışıkçıları, perdecisi yok mu? Her ne kadar isim konmasa da Savaş Sanatı adı altında kitap/kitaplar yazıldığı bilinmektedir. Hatta bu kitaplardan bir tanesinde Çinli filozof Sun-Tzu'nun yazdığı "Savaş Sanatı" adlı eserde 384 savaş teorisinden bahsedilmektedir.
Yakın tarihte İngilizlerin, Fransızların, Yunanlıların ülkemiz topraklarını işgal ettikleri nasıl aynı ise yine aynı ülkelerin (-ki buna Amerika'yı dâhil etmesek olmaz) Ortadoğu'da, Afrika'daki işgalleri aynı ürünün sonucudur.
Birileri işgal ederken birileri hep izlemişler tiyatro izler gibi. Varsın bize gelmesin de ne olursa olsun anlayışı ile birlikte sıcak yerlerimizde oturmayı hep yeğlemişiz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı içerisinde. Oysa yılanın tıynetinde vardır zehirlemek ya da boğmak. Sadece zamanı beklemektedir. Yılanın başını küçükken ezeceksin anlayışı sadece tiyatro izlemekten hoşlanmayan milletlerin kullandığı bir deyim haline gelmiştir.
Tiyatrodaki oyuncular hep mavi gözlü ve sarışındır. En önemli özelliği ise beyaz tenli olmasıdır. Kara gözlü, kara tenli insanları oyuncu olarak görürsünüz ama onlara hiç senaryoyu yazma imkanı verilmez. Çünkü onlar "Beyaz" değildir.
Mesela Aylan bebek olayını tiyatrolarında anlatırlar ama Aylan bebeği o hale getirenler hakkında hiçbir şey sergilenmez. Çekik gözlüler kendilerine göre daha az çekik gözlülere yaptıkları eziyetler tiyatro sahnelerinde canlandırırlar ama ne yapılması gerektiği sahnede pek oynanmaz. Sahne ışıkları hep başroldeki oyuncu üzerindedir. Sizi hep oraya yönlendirir ışıklar. Işıkların başrol oyuncusu üzerinde olmasından dolayı karanlık bölümde olan biteni göremezsiniz. Görmek isteseniz de ışıklar sizin karanlık bölgeyi görmenizi engeller.
Ben bu tiyatroyu izlemek istemiyorum dediğiniz andan itibaren tiyatro senaryosunu yazanlar, sizi sanat düşmanı olarak ilan edeceklerdir. Oysa zihnin arka planında sevmemenin ötesinde karşı gelmek vardır. Bu senaryoyu görmek istemiyorum demenin ötesinde de "Bizlere hep aynı senaryoyu gösteriyorsunuz" figanları vardır.
Senaryolara karşı gelmeniz sizin sanat düşmanı olmanız için yeterlidir. Bununla da kalınmaz diğer sanat dallarında ve sosyal medyalarında sizin ne kadar fanatik bir sanat düşmanı olduğunuzu yayarlar. Siz bile inanırsınız bir süre sonra tiyatro kaynaklı sanat düşmanlığınıza. Bir kasırga gibi sizi atarlar ve bir daha ne tiyatro izlersiniz ne de senaryoyu konuşabilirsiniz.
"Bizlere hep aynı senaryoyu gösteriyorsunuz" dediğiniz andan itibaren aslında siz artık senaryo yazmaya başlayacaksınızdır. Ama bütün mesele o cümleyi söyleyebilmekte.
Sihirli cümle: "Bizlere hep aynı senaryoyu gösteriyorsunuz"
Bu sihirli cümleyi söyleyen milletlerin genel özelliği ise geçmişten gelen ve kökleri sağlam olan bir medeniyet oluşturmuş olmalarıdır. Onlar tiyatro seyretmeyi hatta çoğu zaman da oynamayı sevmezler. Onlar daha çok perde arkasında tiyatronun senaryosunu yazmakla meşguldürler. Daha da ilginci senaryoyu öyle bir yazarlar ki izleyenleri ve oyuncuları uyuşturan cinstendir. Daha arka planlarının ne olduğunu asıl senaryonun ne olduğunu göstermezler.
Her zaman olduğu gibi sahne kapanır ve alkış tufanı devam eder. Siz de bu tiyatronun seyircisi iseniz tiyatro bittiğinde kâh ayakta alkışlamışsınız, kah oturarak alkışlamışsınız. Bunun pek de kıymeti yoktur. Alkışlamışsanız beğenmişsinizdir. Beğendi iseniz bu senaryolar yazılmaya devam edecektir. Alkışlamışsanız izlediğiniz tiyatronun senaryosunu gerçekte kim yazmış hiç bilemeyeceksiniz.
Sahi siz "Bizlere hep aynı senaryoyu gösteriyorsunuz" diyenlerden misiniz?
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…