Dünyada krallıktan, cumhuriyete, demokrasiye kadar pek çok hükümet sistemi vardır. Her devletin anayasasında devlet sistemi tanımlanmış ve çerçevesi de çizilmiştir. Krala bağlılık yemini etmiş hükümetler ve onların çevresinde faaliyet gösteren parlementolar bile bulunmaktadır.
Dünyadaki hükümet şekillerini ve devlet sistemleri tek tek ele almaya, bir makale kapsamında imkan yoktur.
Mesela ülkemizdeki dindarlar, yıllarca ülkeye teokrasi getirecekler diye suçlandılar. Öyleyse teokrasi nedir?
Teokrasi, Tanrı adına devleti ve toplumu yönetme biçimidir. Seçimle geliyor olsa bile gücünü Tanrı’dan alır. Tanrı adına nasları ve hükümleri değiştirebilirler. Onun için devletin başındaki zat eleştirilemez, itiraz edilemez. Ancak itaat edilir ve saygı duyulur. Bu dünyadaki tek devlettir. Sadece Vatikan, teokrasi ile idate edilir. Ülkemizde bu sistemin özlemini çeken kimse yoktur.
Demokratik hükümet şekli, milletin temsilcisi sıfatıyla idarecileri seçmekte. İdarenin adalet ve eşitlik üzerine kurulmasını gerektiren konularda halkın söz sahibi olduğu seçime dayalı hükümet sistemidir. Bu konuda hiç bir dini kuralla sınırlandırılmaz. Seçilen parlamento, halk adına kanunları yapar, gerekli gördüğü yasalarda değişikliğe gidebilir. Ama unutulmamalıdır ki kanunları yapanlar da insanlardır. Onların da farklı arzu ve beklentileri olabilir. Ona göre de yasalarda farklı yansımalar görülebilir.
Demokrasinin en önemli kontrol mekanizması seçimdir. Dönem ne kadar uzun olursa olsun seçimde alınan ou oranına göre iktidar şekillenir, yeni yönetim ve yeni hükümet oluşur.
Demokrasilerin en büyük düşmanı bazen dışarıdan, bazen içeriden ortaya çıkabilir. Halkın tercihini beğenmeyen dış ve iç güç odakları, yönetimi ele geçirmeye çabalayabilirler. Bu konuda devletin daima uyanık olması, içeride beraberliği sürdürme azmindeolması gerekir.
Şeriat devleti de bir yönetim biçimidir. Yine ülkemizdeki dindarlar, isteklerini sıralarken hep şeriat devleti savunuculuğu ile suçlanmışlardır. Halkımız ahlaklı olmalı, gençlerimiz dindar yetiştirilmeli, toplumdaki ahlaksızlıklar önlenmeli, içki-fuhuş-hırsızlık, ahlaksızlık olayları önlenmeli, Türk aile yapısı sapık akımlardan korunmalı gibi insani teklifleri şeriatçılıkla suçladılar. Hatta bir zamanlar Cumhurbaşkanlığı makamına bile oturan bir zat: ‘Başörtüsüyle okumak isteyenler Arabistan’a gitsin. Onların burada yeri yok.’ bile diyebildi.
Fertlerin İslama uygun yaşama istekleri elbette bireysel tercihleridir. Onlar, inanç ve düşüncelerinden dolayı kınanamazlar. Bu düşüncede olmak hiç bir zaman şeriat devleti kurma çabasında olmakla suçlanamaz.
Dünyada şeriat devleti var mıdır? Varsa neresidir?
Bu sorunun cevabı zor? Zira dünyada İslami kurallarla devlet yöneten tek bir ülke yok. Mesela Suudi Arabistan, adı üzerinde Suud Krallığıdır. Yani Suud ailesi tarafından yönetilen bir krallıktır. Kim ne derse desin, kim ne teklifte bulunursa bulunsun, âyet ve hadiste ne buyurulursa buyrulsun, kralın iki dudağı arasından çıkan bir ferman hepsinin önüne geçer. Allah’ın buyuruğu değil, kralın fermanı geçerlidir.
İran ise İslam davasında değil, Şiiliğin üstünlüğü peşinde. O kafayla İslam âlemine önder olacağı iddiasında.
Onların dışında İslam âleminde şeriat uygulama iddiasında kimse yok. Yani müslümanları şu veya bu devletin özlemi içindeler diye suçlamak, ya cahilliktir ya da zorbalık ve hainliktir.
Dünyada tek şeriat devleti vardır. O da İsrail’dir. Anayasası Tevrat’a dayalıdır. Sistemi Tevrat Şeriatına göre kurulmuştur. Dünya ile ilişkileri Tevrat Şeriatı çerçevesindedir. Ülkesindeki insanlara, çevresindeki ülkelere bakışları, dostluk ilişkileri ve düşman seçişleri... hep Tevrat Şeriatı çerçevesindedir.
Ellerindeki Tevrat, aslı bozulmuş Yahudi karakteriyle boyanmış Tevrat’tır. İlahi kitap niteliği çok azdır. Onunla dünya düzenini bozmaya devam ediyorlar.
Bazıları İsrail’deki şeriat devletini görmezlikten geliyorlar. Hatta bölgenin tek demokratik ülkesi diye bize yutturmaya çalışıyorlar. Oysaki İsrail hükümetindeki parlamento, gösterişten ibaret. O da Yahudi Şeriatı çerçevesinde çalışıyor.
Öyleyse Teokrasi’yi, Şeriat Devletini ve Demokrasiyi yerli yerinde kullanalım. Bazılarını kişileri suçlama aracı olarak kullanmaktan kaçınalım.