Türkiye'de 14 mayıs seçimi yaklaştıkça dünya basınının da ilgisi oldukça arttı. Adeta düğmeye basılmış gibi her şeye ayar vermeye alışkın olan bazı dergiler peş peşe sahne almaya başladılar. Hiç de yabancı olmadığımız kapak ve başlıklarla Türkiye'ye ve Türk milletine düşmanlıklarını kinlerini bir kez daha sergilediler.
İngiliz merkezli The Economist dergisi 14 mayıs'da yapılacak seçimlere yer verdi ve 2023 yılının en önemli seçimi olduğunu yazdı. ''Erdoğan Gitmeli'', ''Demokrasiyi Kurtarın,, ifadelerini kullanarak Türk halkına talimat verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimi kaybetmesinin tüm dünyada demokratlara umut vereceğini, diktatörün seçimle gidebileceğini göstereceğini ifade etti. Kılıçdaroğlu'nun demokrasi için ve değişim için bir umut olacağını belirterek açıktan taraf olduğunu ve desteğini açıklamış oldu.
Alman Der Spiegel dergisi ise kapaktan verdiği haberde, Erdoğan yeniden seçilirse, ''ülke bir diktatörlüğe dönüşür ve huzurlu bir yaşam kalmayacağı gibi bir daha da seçimler olmayabilir'' diyecek kadar da ileri giderek Türkiye'yi ve Türk insanını aşağıladı. Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanını oturttukları koltuğun tepesindeki Hilal'i kırılmış ve koltuğu da parçalanmış olarak resmetti. Bu fotoğraf, Türkler için kutsal bir öneme sahip olan '' HİLAL'' in yok edileceği ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ' nin de parçalanacağı şeklinde yorumlanmasına yol açtı.
Fransız ''Le Point'' dergisi de Cumhurbaşkanını hedef almayı tercih etti.'' Erdoğan Kaos Riski'', ''Savaş Tehdidi'', ''Batı Nefreti'' manşetleriyle okuyucusunun karşısına çıktı. 
Yabancı basının seçimi bahane ederek, Cumhurbaşkanına hakaret etmesi, Türkiye'yi demokrasi ve özgürlük olmayan, yoksulluk içinde boğuşan bir ülke olarak göstermesi seçime müdahale olarak algılandı ve tepkiyle karşılandı.  
Bu emperyalist ve sömürgeciler, ''demokrasi, özgürlük ve refah gibi sihirli ve etkileyici sözcüklerle Afganistan' ı nasıl işgal ettiklerini, Suriye'de nasıl iç savaş çıkartıp işgal ettiklerini, Libya'da Kaddafi'yi, Irak'da Saddam'ı devirerek yüz binlerce insanın ölümüne sebep olduklarını ve petrole çöktüklerini bu milletin bilmediğini veya unuttuğunu sanıyorlar.
Hatta II. Abdulhamid'i de diktatörlükle suçlayarak, içimizdeki milliyetçi, vatansever ve muhafazakar din adamları ile birlik olup,'' istibdat gidecek hürriyet ve refah gelecek'' diyerek kandırıp Osmanlıyı yıkıp Türkiye'yi ve İstanbul'u nasıl işgal ettiklerini ve binlerce şehit vererek istiklalimizi kazanmak zorunda bırakıldığımızı da unuttuğumuzu sanıyorlar.Aziz kardeşlerimize hatırlatıyor ve diyorum ki: '' TARİH TEKERRÜR EDECEK Mİ?  
Bir de bilmedikleri ve bir türlü kavrayamadıkları şu gerçeği unutuyorlar: Türk milleti hiçbir zaman kendisine akıl verilmesini, yön gösterilmesini kabullenmemiş tam aksine Türk düşmanlarının söylediklerinin hep tersini yapmıştır. Türk milleti kendi aklıyla, ferasetiyle kendi kaderini belirleyecek demokratik olgunluğa sahiptir. Ülkemizin ve milletimizin hakkında hayırlısı olsun.
 '' AT'' ve ''KAAN '' 
Eski Türklerde ''At'' kutsal bir binek hayvanıdır ve onu ilk ehlileştiren de Türkler olmuştur. At o günün en yüksek ve en hızlı binek aracıydı. At, hızlı olması ve diğer hayvanlara göre yüksek olması nedeniyle Türklere güven ve hükmetme gücü kazandırmış ve at üstünde zaferden zafere koşmuştur. Atatürk diyor ki: '' İSTİKBAL GÖKLERDEDİR.'' Türkler ta o zamanlar istikbalin göklerde olduğunu ''Ata'' sahip olmakla göstermiş ve en hızlı binek ve savaş aracına sahip olmuştur. Bugün en yüksek ve en hızlı binek ve savaş aracı '' JET'' uçaklardır. En hızlı ve donanımlı savaş uçağı bugün süper güç olan Amerika'da bulunuyor. Ancak Türkler geçmişini hatırlayarak bugün yeniden yerli ve milli olan Jet savaş uçağını göklerde uçurmaya başladı. Adını da geçmişinden esinlenerek '' KAAN'' koydu. Türkler yenilmezliğinin bir nişanesi olan ''KAAN' ile göklerden dünyaya selam gönderiyor.