Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Kenan Sırma, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, çocuk işçiliği ve çocuk haklarına yönelik duyarlılığın 23 Nisan ve 12 Haziran gibi sadece yılın belli günlerinde hatırlanması, yılın geri kalanında çocukların hakları ve çocuk işçiliğinin yeterince gündem olmamasının dikkat çekici olduğunu belirtti.
Her geçen yıl büyüyen çocuk işçiliği sorununun, çocukların temel haklarını ihlal ederken, onların sağlığı, eğitimi ve gelecekleri üzerinde yıkıcı bir etki yarattığını kaydeden Kenan Sırma,
“2025 yılında hala milyonlarca çocuk, eğitim hakkından mahrum kalarak tehlikeli ve sömürücü işlerde çalıştırılmaya devam etmektedir. Uluslararası İşçi Örgütü’nün (ILO) ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (CRC) belirlediği standartlara göre, çocukların korunması gerekmektedir. Ancak dünya genelinde milyonlarca çocuk, bu temel haklardan mahrum bırakılarak sömürülmekte ve istismar edilmektedir. ILO ve UNICEF’in güncel raporlarına göre:
160 milyondan fazla çocuk hala çocuk işçi olarak çalıştırılıyor. Bu çocukların yaklaşık 79 milyonu tehlikeli işlerde (madencilik, tarım, tekstil atölyeleri vb.) sömürülüyor. Sahra Altı Afrika, çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu bölge olarak öne çıkarken, Asya ve Latin Amerika’da da ciddi sorunlar devam ediyor. Kriz bölgelerinde ve mülteci kamplarında yaşayan çocuklar, çocuk işçiliğine en fazla maruz kalan gruplar arasında yer alıyor” dedi.
Çocuk işçiliğinin, genellikle yoksulluk, ailelerin ekonomik zorlukları, eğitimsizlik ve işçi haklarının ihlali gibi faktörlerin sonucu olarak ortaya çıktığını ifade eden Kenan Sırma, “Ülkede yoksulluk artışına paralel olarak çocukların, düşük ücretli ve tehlikeli işlerde çalışmaya zorlandığı bilinmektedir. Bu durum, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.
Çocuk işçiliğinin en trajik yanlarından biri, bu çocukların genellikle eğitimden mahrum bırakılmalarıdır. Çocuk işçiliği, en temel insan hakkı olan eğitim hakkını çocukların ellerinden alarak, onları kısır bir döngünün içine hapsetmektedir. Eğitimsizlik, yoksulluk ve işsizlik arasında sıkışıp kalan milyonlarca çocuk, kendi geleceklerini kurmak için gerekli olan araçlardan mahrum bırakılmaktadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre çocukların; eğitim, giyinme, barınma, sağlık gibi birçok temel hakları vardır. Çocuklar çalıştırıldıkları zaman bu haklarından mahrum kalırlar. Bu nedenle çocuk işçiliği aynı zamanda bir insan hakları sorunudur. Çocuk işçiliği emek sömürüsünün en sert biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır ancak çocuklar bu süreçte yalnızca emek sömürüsüne maruz kalmamakta, beraberinde istismar başta olmak üzere başka hak ihlalleri ile de karşı karşıya kalmaktadır. Çocuk işçiliği, çocukları çocukluklarını sağlıklı bir şekilde yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve yeteneklerini eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından zararlı işler olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle çocuklar için zihinsel, fiziksel, toplumsal ya da ahlaki açılardan tehlikeli ve zararlı işler, okula düzenli devam etmelerini engelleyerek okullarından erken ayrılmalarına yol açan işler çocuk işçiliği kapsamında değerlendirilmektedir” dedi.
Eğitimde çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi çok sayıda düzenlemenin çocukların eğitimden uzaklaşmasını ve işçi olarak çalışma yaşamına sürüklenmesine neden olan sonuçlar ortaya çıkardığını dile getiren Sırma, “Bugün sayıları 2 milyona yaklaşan stajyer-kursiyer-çırak sömürüsünün artması, çocukların ‘çırak’, ‘stajyer’ kimliğiyle çalıştırılmasının, dolayısıyla çocuk emeği sömürüsünün önünü daha da açmıştır. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine göre, 2024’de çalıştırılan çocuk sayısı 869 bine yükselirken İş Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisinin verilerine göre sadece 2024 yılında 71 çocuk çalıştırılırken hayatını kaybetmiştir. Türkiye’de meslek liselerinin büyük bölümü birer eğitim kurumu olmaktan çok fabrika gibi işlerken, çocuk ve gençler ‘çırak’ ya da ‘stajyer’ kimliğiyle işçi gibi çalıştırılıp emek sömürüsünün sınırları zorlanmaktadır. Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) bünyesinde çalışırken resmi verilere göre en az 12 çocuk hayatını kaybetmiştir. Yasal olarak tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çocukların çalıştırılması yasak olmasına rağmen, MESEM bünyesinde çalıştırılan çocuklar/gençler iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye devam etmektedir. İSİG verilerine göre 2013-2025 yılları arasında 766 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Türkiye’de son yıllarda derinleşen ekonomik kriz nedeniyle yoksul nüfus hızlı bir şekilde artmaya başlamıştır. Bu durum özellikle çok çocuklu ailelerde çocukların eğitimden uzaklaşarak çalışma hayatına katılmak zorunda kalmasına neden olmaktadır. Çocuk işçiliğinin giderek yaygınlaşmasının temelinde ekonomik kriz nedeniyle yaşanan hayat pahalığı ve hane gelirlerinde yaşanan dramatik azalmanın belirleyici etkisi bulunmaktadır. Çocuk işçiliği her şeyden önce bir insan hakları ihlali olarak görülmek zorundadır. Kendi seçimleri olmaksızın, zorla veya zorunlu olarak çalışan çocuklar, en temel hakları olan çocukluklarını yaşama, sağlıklı beslenme, eğitim hakkından yararlanma ve geleceğe hazırlanma haklarından mahrum bırakılmaktadır” şeklinde ifade etti.
Kenan Sırma, Eğitim Sen olarak önerilerini ise şöyle sıraladı:
“Yapılması gereken ilk iş çocuk işçiliğinin kesin olarak yasaklanması, çocuk işçi çalıştıran işletmelere ağır yaptırımlar uygulanmasıdır. Çocuk işçiliğine eğitimden kopma, yetişkin işsizliği ve yoksulluk gibi hususlar neden olduğundan öncelikle bu alanda gerçekçi ve bütünlüklü politikalar üretilmesi gerekmektedir. Çocuk işçiliği ile mücadelede yapılması gerekenlerden biri çocuk işçiliğini acil çözülmesi gereken bir sorun kabul etmek ve somut bir eylem planı hazırlamaktır. Çocuk hak ihlallerinde cezasızlık son bulmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalıdır. ILO’nun da tavsiye ettiği gibi önce kısa dönemde, kabul edilemez istihdam biçimlerinde çalışan çocuklara (kölelik, uyuşturucu ticareti vs.), ağır ve tehlikeli işlerde çalışanlara (maden ve taş ocaklara vs.) ve en korumasız gruplara (12 yaşın altındakiler ve kız çocukları) ulaşılmalıdır. Ayrıca bu dönemde, çalışan çocuk işçilerin çalışmaktan alıkonulana kadar iş yerinde korunması da sağlanmalıdır. Eğitim ve okulun çocuk işçiliğini sona erdirmek açısından de en etkili araç olduğu açıktır. Hem temel eğitim hem de mesleki eğitim yaygınlaştırılmalı, eğitim çağındaki çocukların çalıştırılması yasaklanmalı, başta yoksulluk olmak üzere çocukları çalışmaya iten toplumsal nedenleri ortadan kaldıracak politikalar benimsenmelidir. Çocuk işçiliği ile mücadelede, yoksul ailelerin çocuklarını çalışma hayatından alıkoyup okula gönderilebilmesi için, bu ailelere yönelik ekonomik ve sosyal destek politikaları hayata geçirilmelidir. Çocuk işçiliğinin en önemli nedenlerinden olan yoksulluğu ortadan kaldırıcı, ailelerin ve toplum ekonomik sorunlarına çözüm üreten politikalar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. Orta ve uzun dönemde ise çocuk işçiliğinin tüm boyutları ile sona ermesi konusunda somut politikalar oluşturulmalı ve mümkün olan en kısa süre içinde uygulanmalıdır.” (Haber Merkezi)




