Hayatta bazı şeyler vardır ki geriye dönüşü veya telafisi mümkün değildir veyahut ta çok zordur. Evlenmeye karar verildiğinde eş seçimi konusundaki verilen kararlarda bunlardan birisidir. 
Evlenenler kız veya erkek bütün gençler; birbirlerine uygun, birbirlerine benzer ölçülere sahip olan ve birbirlerine yakışan eşler seçmelidirler. Uyumsuzluk ve denksizlikten dolayı yürümeyen ve yıkılan aile yuvaları da az değildir. Bunlara işin başında iken dikkat edilmesi gerekir.  Hiç bir kimse şimdilik bir evlenelim anlaşamazsak boşanırız diyemez. Hiç kimse bir başkasının onuru ile oynama ve hayatını karartma hakkına da sahip değildir. Hukuken öyle boşanmakta kolay bir iş de değildir. Bazen yıllarca sürebilmekte ve taraflardan birisi veya her iki tarafta mağdur olabilmektedir. Birde işin içinde çocuk varsa daha da zorlaşıyor ve ayrıldıktan sonrada problemler miras taksimidir, tazminattır, nafakadır devam edip gidiyor. 
Evlenme çağına gelindiğinde şartlar müsait ise evlenme konusunda acele edilmelidir ama evlenecek kişi konusunda enine boyuna düşünüp araştırılmadan, artıları eksileri hesaplanmadan hemen karar verilmemelidir. Dinimiz mihr, çeyiz, takı vb. konularda kolaylaştırmayı ve sadeliği emrederken eş seçimi konusunda ise dikkatli olmayı tavsiye etmektedir. Peygamberimiz; "Yüce Allah, bir kadınla mal varlığından dolayı evlenen bir kimseyi kendi haline bırakır. Bir kadınla yalnızca güzelliğinden dolayı evlenen bir kimse, kadında hoş olmayan şeyleri de görebilir. Bir kadınla dindarlığından dolayı evlenen bir kimse için, Yüce Allah bütün özellikleri bir araya getirir" Buyurmuştur. Dînî ve Ahlâki değerlere sahip olmayan bir insanın kafasının bir kısmı boş demektir. Yaşamın en asli konusu olan dînî ve ahlâki değerler ile bağlantısı olmayan bir insanın; hayatını paylaştığı kimsenin ve eşinin haklarına saygı göstereceğine dair hiçbir garantisi de yok demektir. Bir insanın karşısındakinin haklarına riayet edebilmesi için öncelikle Allah'a (cc) Peygamberine, âhiret gününe şeksiz ve şüphesiz olarak inanması ve kul hakkının ne demek olduğunu bilmesi gerekir. Dînî değerlerine sahip olan bir insan, hiçbir zaman dinsiz bir eşle anlaşamaz ve mutlu bir yaşam da sürdüremez. Ondan dolayı dinimiz müşrik (inkârcı) bir kimse ile evliliği yasaklamıştır. "İman etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin" (Bakara 221) ayeti kerimesi nazil olduğu zaman Hz Ömer müşrik olan iki hanımını da boşamıştır. Evli karı-kocanın eğer ikisi de dinsiz olurlarsa ya da dinin emirlerine ilgileri yoksa birbirlerine tahammül etmeleri de mümkün olabilir. Bundan dolayı kadınların sadece müslüman erkeklerle, erkeklerinse yabancı olarak yalnızca Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanlarla evlenebilmeleri kuralı getirilmiştir.
Kendisini tamamen ahirete yönlendirerek çocuklarını ve eşini ihmal ve mağdur etmeyi de dinimiz hoş görmemiştir. Zira dinimiz alın terini ve emeği övmüş tembelliğe ve miskinliğe kesinlikle yer vermemiştir. Hatta Peygamberimiz çoluk çocuğunun rızkını temin etmek için çalışan ebeveynin çalıştığı sürelerde amel defterlerine nafile ibadet sevabının yazıldığını bildirmiştir. Hz Ömer de mescide her girdiğinde orada devamlı ibadetle meşgul olanları görür ve kendilerine nedenini sorar. Onlarda "bizler âbitleriz devamlı ibadet ederiz" derler. Hz Ömer peki rızkınız diye sorduğunda ise "bizler Allaha tevekkül eden insanlarız Allah veriyor" derler. Hz Ömer ise "sizler tevekkel değil teekkel (tembel) insanlarsınız. Hadi bakalım ibadet zamanı ibadetinizi yapınız, çalışmanız gerektiği zamanlarda da çalışarak, yeryüzünde rızkınızı arayınız" demiştir. Bir gün de üç sahabe Hz Âişe validemize gelerek, Peygamberimizin ibadetlerini sorarlar, verilen cevaptan sonra da "bizim ibadetlerimiz Allah Resulünün ibadetleri yanında devede bir kıl mesabesinde" diyerek "biri derki, vallahi ben bundan sonra geceleri devamlı namaz kılacağım. Diğeri "vallahi ben tüm günlerimi oruçlu geçireceğim" Bir diğeri "bende vallahi hiç evlenmeyeceğim" derler. Bu haber Peygamberimize ulaşınca onları çağırttırarak: "Bazı kimselere ne oluyor ki, şöyle demişler. Ben gecenin bir kısmında nafile namaz kılıyorum, bir kısmında da uyuyup dinleniyorum. Günlerin bazısında nafile oruç tutuyorum, bir kısmında da tutmuyorum. Bildiğiniz gibi evliyim de. Kim benim sünnetimi terk ederse benden değildir." (Nesai Nikâh 4) buyurmuştur. Eş seçilirken soyundan, malından ve güzelliğinden daha ziyade dindarlığına ve güzel ahlâk sahibi olmasına dikkat edilmelidir. Peygamberimiz de: "Sen dini güzel olanı seç ki huzur ve bereket bulasın" yine "Dindar bir kadın Kocası ona hak olan bir şey emredince hemen itaat eder. Kendisine bakınca (edebi, temizliği, samimiyeti ve sıcaklığı ile) huzur bulur. Bir şey yapmasını isterse yerine getirir. Yanında olmadığı zamanlarda sadakatle namusunu ve malını korur" "Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. Benim sünnetimden biri de evliliktir. Kim beni severse benim sünnetimi yerine getirsin." buyurmuştur. 
İslam ümmetinin çoğalması için evlenip yuva kurmak da ayrı bir fazilettir. Bunun bir de ahiretteki netice ve müjdeleri vardır. Bu konuda da Peygamberimiz : "Evleniniz, çoğalınız; çünkü ben ahirette sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı övüneceğim" buyurmuştur. Cenabı Mevla bizleri üstesinden gelemeyeceğimiz şeylerle imtihan etmesin ve hakkımızda her şeyin hayırlısını versin.