Çok şükür kar yağdı, her taraf beyaz örtüyle kaplandı.  
Türkiye'nin gündemi; kar doğal olarak. 
Yazarlara malzeme çıktı bol bol. 
Görsel ve sanal basın-yayın da kar gündemli çıkıyor son günlerde ağırlıklı olarak. 
Hele kar için biçilen sıfatlar var ki; söyleyenin/yazanın baktığı/gördüğü yerden olunca ne diyebilirsiniz buna. 
Kar çilesi, kar kâbusu, kar esareti, kar felaketi, kara kış, beyaz kâbus hayatı durdurdu gibi… 
Aziz okuyucular, insan çevresiyle vardır ve yaşar.  
Çevre, insanın hemcinsleriyle birlikte bastığı topraktan, teneffüs ettiği hava, başının üzerindeki gökyüzü, esen rüzgar, taş, kaya … doğal olan ne varsa hepsi. 
Tarih boyunca insan, çevresiyle iyi geçindiği, dost olduğu sürece sorun yaşamamış; herkes işine bakmış, düzen doğal akışında sürüp gitmiştir. 
Ne zaman ki, sosyolojik sapmalar başlamış, fiziksel yasalar delinmeye çalışılmış, psikolojik(inanç) sorunlar çıkmış, orada, o andan itibaren dengeler bozulmuş, sonu hercü merce varan akıbetler yaşanmıştır. 
Denge nasıl bozuluyor, çok basit bir örnek verelim; su yatağında akıp dururken ne maksatla olursa olsun onun yatağına müdahale ediyorsunuz. 
Dereyi tersine akıtmaya çalışırsanız, düzenin kurucusu hesabını bir gün sorar. Nitekim örnekleri sık sık doğal afet adı altında görüyoruz. 
Kış geldi mi yetkililer uyarıyor; önleminizi alın, sürücüsünden yayasına, mahalli idarecilerinden vatandaşa kadar hazırlıklarız ne ise, yapın, diye. 
Bizde en kolay şey, sıkıntılı zamanlarda sorumluluğu başkasına atmak, bir şeyleri hep birilerinin görevi olarak görmek. 
Kardeşim, başına gelen şeyin gelmemesi için, sen ne yaptın? 
Elbette üzerine düşenleri imkânları ölçüsünde yapanlara, sözümüz yok.   
** 
Hal-i hazırda kış mevsiminin tam ortasındayız.  
Uzun zamandır dört gözle beklediğimiz kar kapımızı çaldı. Öyle çaldı ki; yurdun pek çok yöresine göre son 50-60 yılın, Çorum bazlı son 20 yılın en yoğun kar yağışını gördük. 22 Ocak 2022 itibarıyla başlayan beyaz rahmet, kimilerine göre de beyaz felaket, beyaz çile, beyaz kâbus ya da beyaz esaret oldu. 
Açıkçası ben, "tatmayan bilmez" ön kabulüyle empati yapıyor, yukarıdaki cümleleri sarfedenleri yadırgamıyorum, yargılamıyorum pek çokları gibi. 
12 saat kar ve tipi altında kalmış, ekmeğini tır şoförlüğünden çıkaran birisi böyle dese de, kurtulunca emin olun beyaz rahmet de demiştir.  
Kar demek soğuk demek. 
Şehirlerin varoluşlarında baraka tipi, derme çatma evlerde yaşayan yerli ve yabancı uyruklu kardeşlerimiz var. Kar kütlesiyle evinin bir bölümü çökme tehlikesi geçirebilir, çatısı akabilir, yakacağı yeterli olmayabilir.  
Ülkemiz sınır boylarında çadırlarda yaşayan mülteci kardeşlerimiz; kar onları es geçmedi. 
İşte böyle. Tuzu kuru bir kısmımız için kar elbet  güzel, bolluk, bereket, rahmet anlamı taşır.  
Ama soğuktan zatürreye yakalan, kaza yapıp ölen birisinin ailesi için bireysel olarak karın, farklı bir anlamı vardır. 
Başta Kızılay olmak üzere vakıf, dernek gibi yardım kuruluşları boş durmadı, yolda kalmışlara yiyecek, içecek ve yakıt takviyesi yaptılar, zor durumda olanlara gıda ve yakacak katkısında bulundular/bulunuyorlar.  
Devletin karla mücadele ekiplerine ne demeli. Esas onlar takdiri ve taltifi hak ediyorlar. Risk altında çalıştılar/çalışıyorlar, bunlar sayesinde yolda kalmışlara ulaşılıyor. 
Gönül ister ki, ekonomik, sosyal ve altyapı açısından seviyemiz yükselsin, duyarlılığımız artsın da kardan/soğuktan etkilenenler sayısı minimuma insin. 
Kar, kâr olsun. 
Bütün bunlarla birlikte içinde yaşadığımız dünya, tabiatı gereği bize hep güllük-gülistanlık, her gün düğün ve bayram kutlaması gibi geçmez. İyilik ve kötülükleri, kolaylık ve zorlukları ile birlikte bir bütün. İnşirah suresi son ayetleri hatırlayalım. 
Kara kışın herkes için beyaz rahmete dönüşmesi dileğiyle.. 
Vesselam.