…Diye söze başlıyor Yunus Emre ve devam ediyor:
"İnsan odur alçak dura, Ayık odur yola vara.''  
Eğriliği koyasın, doğru yola gelesin, 
Kibri, kini çıkarıp insandan nasip alasın.
 Çıkar gönlündeki kini, kin tutanın yoktur dini. 
Sevgi olunca dünya eksiklikler biter, düşmanımız kindir bizim. 
Ne güzel söylüyor değil mi? anlayana ve dinleyene… Lakin bu kibir hastalığı öyle bir beladır ki insanın yakasına bir yapışınca asla bırakmaz. Ona yakalanan iflah olmaz.
 Kibirli davranarak insanlara yüzünü dönme, yerde çalımlı çalımlı yürüme! Çünkü Allah kibirle kasılan, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürürken ölçülü, yürü! Konuşurken sesini ayarla, bağırarak konuşma! Unutma ki seslerin en çirkini, avazı çıktığınca bağıran eşeklerin sesidir. (Lokman;18, 19) 
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaratamazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. Bunlar Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir. (İsra; 37) 
Kibirli Kibirli insanın alametleri şunlardır: 
- İçeri girince herkesin ayağa kalkmasını ister. 
- Arkasından gelen olmazsa bir yere gitmez 
- Din büyüklerini ve alim insanları ziyaret etmez. 
- Yanında başkasının oturmasını istemez. 
- Başkasının doğrusunu kabul etmez. 
- Zayıf ve hastalıklı insanlardan kaçar. 
- Zenginlerin davetine gider ama fakirlere gitmez. 
- Evinin ve kendisinin işlerini başkasına gördürür. 
- Pazar ve market alışverişine çıkmaz. 
- Önce başkasının kendisine selam vermesini bekler. 
- Kendinden önce konuşulmasını ve yürünmesini istemez. 
- Eski elbise giymez. Sürekli elbise değiştirir.
İyi insan Allah?ı tanıyan haddini bilen, kendini bilen kimsedir. Kibirli insan, kendinden habersiz, kendini bilmeyen insandır. Kibirli insan yürürken çalımla yürür. Oturuşuyla kalkışıyla diğerlerinden farklı olduğu mesajını verir. Kendi benliğinin dışında her şeye kapalıdır. Bu tür insanlara asla laf anlatamazsınız. Onun dediğinden onun yaptığından daha iyisi yoktur. Hep kendisinin dinlenmesini ister ama başkalarını hiç dinlemez. Malına, mülküne, makamına, gücüne o kadar güvenir ve beğenir ki hiçbir gün kaybedeceği aklına gelmez. Kibirli insan kimseyle paylaşmayı pek sevmez, kimseyle kolayca anlaşamaz ve derin bir yalnızlığa mahkum yaşar. Etraflarındaki kalabalığa aldanmayın gelip geçici menfaatçilerdir.
''AKADEMİK KİBİR'' diye bir tabir duydunuz mu? İşte onlardan bazıları, ilmi ile kuru kuruya övünenlerdir. Başkalarıyla paylaşmayan ilim sahipleridir. Onların ilminin insanlara bir yararı yoktur. Başkalarının ilmine, bilgisine ve çalışmalarına burun kıvırırlar. Tek doğru onların bilgisidir. 
''EKONOMİK KİBİR'' deyimini gücü zenginliğinden malından mülkünden gelen bazıları için kullanmak mümkündür.  Bu bazıları her şeyi ve herkesi parayla satın alacaklarını sanan, başkalarına tepeden bakan ve insanları kullanmayı seven tiplerdir.
''BÜROKRATİK KİBİR'' sahibi bazıları ise, devletin makamını kırk takla atarak torpil ile elde etmiş, süslü püslü giyinmeyi seven hiçbir vasfı olmayan, ne devlete ne millete yararlı bir iş yapma amacı gütmeyen koltuk ve lüks araç bağımlısı kibir abidesi boş tenekelerdir.  
''POLİTİK KİBİR'' tabiri ise; seçilmişlere, günümüz siyasetçilerinden bazılarına çok uyuyor. İster bir partinin üst kademe yöneticisi olsun, ister milletin vekili olsun, ister bir ilin yerel yöneticisi olsun, ister bakan olsun bu bazıları ''her yer benden sorulur'', ''ben ne dersem o olur'', '' her yeri ben yöneteyim'' benden habersiz kuş uçmaz'' gibi kibir, büyüklenme ve bencillik duygusu içindedirler.
Özetle, kibir kör bir kuyudur, içine düşen bir daha kurtulamaz. Kibrin sonu çırpına, çırpına kör bir kuyuda yok olmaya benzer. Kibir, ne kadar kötü huy varsa hepsini barındırır. İnsan vücuduna sinsi bir şekilde giren bir virüs gibidir. Kibrin ilacı, tevazuu, hoşgörü ve alçak gönüllülüktür. Bencilliğimizden sıyrılıp Hakk'a kul olabilmek Ona şükretmektir.