Son zamanlarda sıklıkla karşılaşır olduğumuz ve her geçen gün artarak devam eden ŞİDDET olayları toplum huzurunu ve düzenini tehdit etmeye devam ediyor. Eğer topyekün bu şiddet hastalığına bir çare bulunmazsa ve ilgililerce gereken tedbirler alınmazsa, gelecekte altından kalkılması zor olan daha vahim olaylarla karşılaşacağımız gün gibi aşikar görünüyor.
Daha önce sıklıkla karşılaştığımız kadın dövme, doktor dövme ve öğretmen dövme olaylarına en son yaşadığımız ve peşpeşe tanık olduğumuz hakem dövme, avukat döğme olayları da eklenmiş bulunuyor. Çok daha detay ve teknik bilgiler psikolog ve sosyologlar tarafından açıklanabilir fakat bütün bu toplumsal sarsıntılarımızın sebeplerini basit bir şekilde şöyle açıklamak mümkün. 
Önce iş aileden başlıyor. Aile içi geçimsizlikler ve babanın anneye ve çocuklara şiddet uygulaması veya annenin çocuğuna şiddet uygulaması. Sevgi ve saygıdan uzak yetişen bu çocuk büyüdüğünde ve  toplumda bir birey olarak yaşamaya başladığında potansiyel bir şiddet uygulayıcısı oluyor. İkincisi okulda verilen eğitimlerin bireylere sevgiyi, saygıyı, merhameti, öfke kontrolünü ve kurallara uymayı öğretmekte yetersiz kalması. Üçüncüsü kanunların caydırıcı olmaması ve kurallara uyulmaması. Son olarak da televizyonlardaki tartışma proğramları, şiddeti körükleyen diziler ve proğramlar olarak özetleyebiliriz.
Öfke, zamanla bastırılmış olumsuz duygu ve düşüncelerin veya yaşadığımız ruhsal problemlerin sonucu olarak ortaya çıkar. Fiziksel ve psikolojik bazı rahatsızlıklar sonucunda insanın öfkelenmesi bir yere kadar normaldir. Normal olmayan öfkenin aşırı boyutta olması ve kontrol edilememesidir. Bunların çeşitli nedenleri olabilir. Kişinin eğitim seviyesi, inanç ve ahlaki değerleri, toplumdaki statüsü, yaşadığı aile ortamı ve çevresi öfkenin kontrol edilememesinin nedenleri arasında sayılabilir.
Öfkemizi kontrol edemeyişimiz, toplumsal ilişkilerimizde telafisi mümkün olmayan bir sürü problemler yaşamamıza sebep olmaktadır. Trafikte yol verme yüzünden araçtan inip avazı çıktığı kadar bağıran, küfür eden insanlarla karşılaşıyoruz. Araba park etme konusunda çıkan tartışmalar neticesinde bir diğerini bıçakla ya da silahla öldüren insanlarla sıkça karşılaşıyoruz. Kırk yıllık arkadaşların siyasi bir tartışmadan ve sinirlerine hakim olamamaktan kaynaklı kavgalarına, küslüklerine şahit oluyoruz. Karı-kocanı n en önemsiz bir konuda dahi tartışırlarken bir diğerinin aşırı öfkesi sebebiyle cinayetler işlendiği yuvaların dağıldığını duyuyor ve görüyoruz. Eminim ki birçok insan sinirleri geçtikten sonra pişman oluyor ve ben bunu nasıl yaptım deme durumuna düşüyor. O halde bu tehlikeli virüsten kurtulmanın bir yolu bulunmalı.
Öfke kontrolü, öfkelendiğimizde sağduyulu, anlayışlı, olumlu ve makul bir davranış biçimi sergilemektir. Bunu başarmak için:
- Empati kurma becerisini geliştirmek yani karşımızdakini anlamaya çalışmak. Sen değil ben diyebilmek.
- Kalbimizde sevgiye daha fazla yer ayırmak.
- Bencillikten kurtulmanın yollarını aramak. 
- Sağlıklı iletişim becerimizi geliştirmek. 
- Sabırlı olmayı öğrenmek.
- İki kişi birden öfkelendiğinde birinin öfkesini yutması sorunu çözer.
- Sinirliyken susmak sorunu çoğu zaman çözer.
- ''Olmuş ile ölmüşe çare yok'' atasözüne kulak vermek.
- Bulunduğunuz ortamı değiştirmeyi denemek. 
- Kendi hatasını  kabul etmek ve karşısındakini affetmeyi başarabilmek.
İyi insan, tüm canlılara merhamet eden, acıyan, şefkat gösteren ve insanlar hata yaptıklarında affedebilen kimsedir. Sadece insana değil tüm canlılara merhametli olmak gerekir. Hatta zor zamanlarda bile affetmeyi ve hoşgörülü olmayı bilmektir. Öfke, nefret, kin ve düşmanlık önce insanın kendisine ve en yakınındakilere zarar verir. Affedebilmek büyük bir erdemdir. Çünkü affetmek zordur, zor olanı başarmak ise erdemliliktir. Mevlana'nın söylediği gibi: ? Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar.? Geçmişte bize yapılmış bir kötülüğü hiç unutmayıp, sürekli kafamızı bununla meşgul edip kin ve nefret beslemek bizi sürekli rahatsız eder. Affedici olmak zayıflık olarak görülmemeli ve istismar edilmemelidir.
O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (Al-i İmran; 134)
 ''Müminlerin emiri Hz. Ali'ye sordular. Hangi adam daha savaşçıdır? 
Hz. Ali: Kızdığı zaman öfkesine hakim olan, tutabilendir.'' Dedi. Çünkü insanın öfkesi geçtiği zaman pişmanlık duyar. İnsanın mükemmelliği ve aklı, öfkelenmemesindedir.
Peygamberimiz buyurmuştur ki: ''Pehlivan rakibinin sırtını yere getiren değil, öfkesini yenebilendir.''
''Öfkeyle kalkan zararla oturur.'' ve  ''Keskin sirke küpüne zarar verir.''