Toplumun kahir ekseriyeti vasat insanlardan oluşur, kendileri ve aileleri dışındaki dünya ile ilişkileri menfaat temellidir, günübirlik yaşar, deyim yerindeyse biraz sürü psikolojisiyle hayatlarını sürdürür, öyle etliye sütlüye karışmaz, ileriyi fazla düşünmezler. O yüzden başkalarının dertleri onları fazla germez, mesela bir afet durumunda ya da bir savaşta acı çeken insanları gördüklerinde üzülür, ah vah ederler ama bu çok uzun sürmez, bir müddet sonra kendi rutinlerine dönerler.
İnsanların az bir kesimi başkaları için risk alır, fedakarlık yapar, yine çok azı sürekli kötülük düşünüp, sinsi planlarla meşgul olur. Zira insan vicdanı bazen arınmak, rahatlamak ister, o yüzden kötüler bile bazen iyilik yaparak kendilerini rahatlatır, rehabilite olurlar. Hayata veda ettiğinde arkasında iyi bir isim bırakmak ister, ben öldükten sonra hakkımda kim ne derse desin diye düşünmez. Beka içgüdüsünün gereği bu böyledir, hiçbir insan arkasından kötü anılmak istemez.
Ama İsrail toplumu bunun istisnasıdır. İsrail'e, kazınması gereken zehirli atık, safra dememiz laf olsun diye değil. Çünkü böyle halkının ezici çoğunluğunun kötü olduğu bir başka toplum dünyada yok. Yüzyıllar boyu aşağılanıp horlanmanın, ikinci sınıf insan muamelesine maruz kalmışlığın bunda etkisi nedir, ne kadardır bilmek zor ama maruz kaldıkları bu muameleden dolayı insanlığa karşı büyük bir nefret biriktirmiş olduklarını söylemek mümkün.
Nesilden nesile aktarılarak sosyal gen haline geldiği için "Yahudi gibi" diye şöhret bulan bu özelliklere, işledikleri hangi fiillerinin sebep olduğu Kuran-ı Kerim'in muhtelif surelerinde anlatılır. O nedenle Yahudilerin bu özellikleri bir kader değil, kendi eylemlerinin tabii bir neticesidir.
İsrail'de yapılan kamuoyu araştırmalarına göre nüfusun yüzde 85'i, Gazze'de yapılan katliamı yetersiz buluyor ve burada yaşayanlarının tamamı Gazze'yi terk edinceye kadar saldırılara devam edilmesinden yana. Yine aynı araştırmya göre yüzde 54'ü ise Gazze'de hiçbir canlı kalmayıncaya kadar katliamın sürdürülmesini istiyor.
Böyle bir insan topluluğu olabilir mi? 21 ay boyuınca en iyimser tahminlere göre yüze 70'i çocuk ve kadın olmak üzere 100 bini aşkın kişi öldürülmüş, en az 200 bin kişi -eğer aldıkları yaralardan ölmezlerse- bundan sonraki hayatlarını ampute edilmiş, yani el ayak, göz kulak gibi bir ya da birkaç organları olmadan yaşayacak şekilde yaralanmış. (Ölüm rakamının 400 bin olduğunu iddia eden ciddi kuruluşlar da var.)
Bütün bunlara rağmen İsrail halkının neredeyse tamamına yakını yapılanı yeterli görmüyor. Ancak yüzde 10 gibi bir oran bu vahşete karşı çıkıyor ama onların da yöneticiler üzerinde hiçbir etkileri yok, hatta İsrail'in ne kadar özgür, demokrat (!) bir ülke olduğunu göstermeye yaradıkları için varlıkları işe bile yarıyor. Böyle bir halk, böyle bir toplum olabilir mi? Öldürmekten, kan döküp, parçalanmış ceset, yakılıp yıkılmış binalar görmekten vahşi bir zevk alan 8-10 milyonluk bir millet olabilir mi?
Bez çadırların, teneke barakaların üzerine sığınak delici bir iki tonluk bomba atan bir asker, bunun için emir veren bir komutan düşünülebilir mi? Yemek dağıtım yerlerinde bir kepçe çorba alabilmek için ellerindeki boş tencereleri uzatırken ezilen o çocukların çığlıklarıya alay eden, gıda dağıtacağız diye topladıkları insanların üzerine ateş açan askerlere alkış tutan bir halk olabilir mi? Maalesef olabilirmiş, bunu gördük ve yazık ki görmeye devam ediyoruz.
Sırf koltuklarını koruyabilmek için bu vahşete göz yuman vicdansızlar, yarın öldürecek Filistinli kalmadığında aynısının kendilerine yapılacağından emin olabilirler. İnsandan çok korku filmlerinde yer alan tuhaf yaratıklara ya da masallardaki zombilere benzeyen bu 10 milyon yaratık, onların kanını da içmeden durmayacak, bunu görecekler. Gazze'yi, Kudüs'ü bu katil sürüsünün önüne atmakla kurtulamayacaklar.
Batının liberal demokratları, bütün bu hunharlığı işleyenlere değil de kendi topraklarını savunanlara terörist demeye devam ediyor. Bu terör şebekesine siyasi, askeri, ekonomik, istihbarat ve medya desteği sağlayarak, devam eden soykırımdan hiç bahsetmeyip, ateşkesin İsrailli esirlerin salıverilmesi şartına bağlı olduğunu söyleyen Batı, insani bütün niteliklerini kaybetmiş, kötülüğün merkezi olmuş bir dünyadır.
Bizdeki batıcılar da, bu süreçte yaşanan bütün kötülüklerin tek sorumlusunu Hamas olarak görmeye devam ediyorlar. Hiçbir fikir, düşünce ışıltısı taşımayan o sığ yazılarından birinde, "Hamas'ın 7 Ekim 2023'te düzenlediği ve 378 (344 sivil ve 34 güvenlik görevlisi) kişinin ölümüne yol açan saldırısının ardından, Ortadoğu büyük bir felakete sürüklendi" diyen sosyalist eskisi Oral Çalışlar gibi.