Kur’ a-ı Kerimin gönderiliş amaçları ile ilgili olarak bir önceki yazımızda, Kur’an ın önemle üzerinde durarak mesajlar vermeye çalıştığı konulardan birisinin de peygamberlerin verdiği mücadeleler, helak olan kavimler ve helak olma nedenleriydi.
Bu yazımız da ise Peygamberlerin yakınları ile ilgili imtihanları ve Cenabı Hakkın Peygamberlerin dilinden vermiş oldukları mesajlar olacak inşeAllah. “ Siz sorumsuz olarak yarattığımızı ve hesap vermek üzere tekrar diriltilerek yeniden bize döndürülmeyeceğinizi mi zannediyorsunuz?” (Müminun 115) “ Siz iman ettik demekle imanın gereklerini yerine getirmeden ve imtihana tabi tutulmadan cennete gireceğinizimi zannediyorsunuz” (Ankebut 2) bu konuda dünya ve ahiret dengesinin iyi kurulabilmesi için çok sayıda ayet vardır. Mülk 2 de ise; “Hanginizin daha iyi amel işleyip işlemediğiniz hususunda sizi imtihan etmek için hayatı ve ölümü yarattık” buyurulmaktadır. Dinimiz da dünya ve ahiret dengesi vardır. Bir müslüman için olmazsa olmaz dünya ve ahiret dengesidir. Peygamberimizde akıllı insanı tarif ederken “Akıllı insan odur ki dünyası için ahiretini, ahireti içinde dünyasını terk etmeyen kimsedir” buyurmuştur.
Bu dünyada ki hayatımızda her insanın sorumlulukları ve bir imtihan süreçleri vardır. Kur’an-ı Kerime baktığımız zaman, Peygamberlerin bile çok ağır imtihan süreçlerinden ve süzgeçlerinden geçtiklerini görürüz. En ağır imtihan sürecinden geçenlerden biriside Hz Eyyüp Peygamberdir. Yatsı namazlarının sonunda okunan âmenerresulü ’nün son ayetlerinde de geçtiği üzere diyoruz ki “Allah’ım bizleri altından kalkamayacağımız şeylerle ve yakınlarımızla imtihan etme”. Peygamberimizin, ashabının çektikleri çilelere, sıkıntılara ve diğer peygamberlerin yaşadıklarına, tabi tutuldukları imtihanlara baktığımız zaman gerçekten de dile kolay. Cenabı Mevla’ nın bunları Kur’an-ı Kerimde bizlere anlatması iş olsun diye değildir. İş işten geçerek ölüm kapıya dayanmadan ibretler alın, dersler çıkarın ve gereklerini yapın mesajıdır. Müminun sur.99, 100. De “Nihayet onlardan birine ölüm gelince, Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim işlerimde salih ameller yapayım’ der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek) bir berzah vardır” Ayeti Kerimelerde de görüldüğü üzere dünyaya bir defa geliyoruz, her şeyimiz kayıt altına alınıyor ve bir daha geriye dönüşte mümkün değil. İsra Sur. 71-72 de de işaret edildiği üzere dünya ahiretin tarlasıdır. Kur’an-ı Kıssalar sunulurken, Kur’an-ın ifadeleri, ortaya koyduğu sahnelerde, insanın yaratılış amaçları, sorumlulukları ile birlikte edebî gaye ile birleşerek insanın ruhuna sanat güzelliği ile hitap ettiğini de görürüz.
Peygamberlerin imtihan süreçlerine baktığımız zaman bir kısmının hanımıyla ve ya evlatları ile imtihan olduklarını görürüz. Bunlardan birisi de Lût Peygamberdir. Kavmi sen peygamber falan değilsin. Eğer peygamber isen söyle Allah’ına bize nasıl bir musibet verecek merak ediyoruz diyerek âdeta belalarını isterler ve azap üzerlerine gelir. Hz Lût, peygamber olarak vazifelendirildiği zaman, kendisine îmân eden Fevât ismin de bir hanımı vardı. Bu hanım yirmi sene sonra vefat eder. Onun vefatından sonra Vâhile isminde Sodomlu bir kadın ile evlenir. Fakat Vâhile münafık bir kadındır. Kavminin, imansızlık ve ahlâksızlıkları konusunda putperestlerle gizlice iş birliği yapar. Bir akşam vakti, kavmini helâk etmekle vazifeli melekler, insanlar suretinde evlerine gelince, Vâhile bunu hemen giderek inkârcı olan kavmine haber vererek, Lût Peygambere ihanet eder ve böylece o da kavmi ile birlikte helâk olur. Hanımı ve oğlu ile imtihan olan Peygamberlerden birisi de Hz Nuh tur…Nûh suresi onun tevhit mücadelesini anlatır. Yoldan çıkmış, çok zalim ve azgın olan kavmi inanmadıkları gibi ona mecnun diyerek taşlamakla tehdit etmişlerdir. (Şuarâ 116) Hz Lutda olduğu gibi başlarına geleceğini bildirdiği azabın bir an önce gelmesini (Hûd 32) istemişlerdir. Uzun mücadeleler sonunda kavminin putperestlikten vazgeçmediğini görünce inanmayanları cezalandırması için Allah’a dua eder. (Şuarâ 118-119), Duası kabul olur ve inkârcı kavminin tufanla helâk edileceği bildirilir. (Hûd 36-39). Geminin inşası bitince boğulmasına hükmedilenler dışındaki aile fertleri ve iman eden diğer kimseler gemiye bindirilir. Nûh ve ona inananlar kurtulurken eşi ve en küçük oğlu inanmayanlarla birlikte boğulur (Hûd 40-47). “Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, ‘Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma’ diye seslendi” , “O, "Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi. Nûh, “Bugün Allah'ın rahmet ettikleri hariç, O'nun azabından korunacak hiç kimse yoktur dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu (Hut 42,43) Nûh, Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin va'din elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin. Allah, ‘Ey Nûh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim’ dedi. Nûh, "Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi.(Hud 45,46,47) Hz Nuh’un hanımı ile ilgili de; “Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lût'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: 'Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!' denildi.”(Tahrim 10) Tufan sona erince, “Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte olanlara bizden selâm ve bereketle gemiden in ilahi emri gelir” (Hûd 48) Nuh Suresinde;1. Şüphesiz biz Nuh’u, kavmine, "Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar" diye peygamber olarak gönderdik. 2. Nûh, şöyle dedi: "Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım." 26. Nûh, şöyle dedi: "Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!"27. "Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler." 28. "Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır." Kur’an da kıssalardan hisseler çıkarıp ibretler almamız, sorumluluklarımızı yerine getirmemiz, istenmiştir. Çekilen çilelerden sonra Allah’ın yardımının önceki peygamberler ve ümmetlerine geldiği gibi müminlere de geleceğinin müjdesi verilmiştir. Yeter ki Allah’a güvenelim ona kul olmaya çalışalım ve onun iradesine tam teslim olalım. O zaman her konuda Allah’ın nusretinin üzerimize sağanak halinde yağdığını bariz bir şekilde görürüz.
Kimilerinin evveliyatı iyi olur. Daha sonra şeytanın tuzağına düşerek, heva ve heveslerinin peşinden koşarlar. Kimilerinin de sonu iyi olur. Cenabı Mevla bizleri kendisine kul, Peygamberimize de ümmet olarak, kıssalardan hisseler çıkararak gereklerini yerine getirebilme gayreti içerisinde, evveli ve sonu iyi olan kullarından eylesin.