Ülkemizin en önemli gündemi, tüm dünyayı etkisi altına alan ve tehdit eden, hayatı durma noktasına getiren, Covit 19 mikrobu ile mücadeledir. Akabinde ise ülkenin imarı, insanlarımızın huzuru, güvenliği ve refahı için, her alanda milli ve yerli projelerle kalkınma hamleleri yaparak, her türlü terörü bitirmektir. 

Zor bir süreçten geçmekte olan, ülkemizin kalkınması, insanlarımızın güvenliği için her alanda, ciddi hamleler yapmaya, hasımlarımıza karşı caydırıcı bir güç olmaya çalışan devletimize destek olmak, hepimizin de en asli görevidir. Devlet ve millet olarak, her türlü zorluklara göğüs gererek ülkesi, milleti ve mazlum halklar için bin bir zorluk ve engellemelere rağmen, yoluna devam ederken, içerden ve dışardan birilerinin gündem oluşturarak ülkemizin siyasi ve ekonomik istikrarını bozmaya hakkı yoktur. Bülent Arınç'ın durduk yerde lüzumsuz bir şekilde sara nöbetine tutulmuş bir hasta gibi yaptığı konuşma başta şehit aileleri olmak üzere hepimizi de derinden üzmüştür. Sayın Arınç konuşmasında, Selahattin Demirtaş'ın yazdığı "Devran" kitabından etkilendiğini, bu kitabın okunması gerektiğini tavsiye ederek, tahliye edilmelidir dedi. Hani Demirtaş'ın kim olduğunu, PKK terör örgütü ile nasıl bir göbek bağlarının bulunduğunu ve işbirliği yaptıklarını, binlerce masumun kanlarının ellerinde olduğunu bilmesek yahu bu adam ne kadar masummuş diyeceğimiz geliyor. Sayın Arınç "devran" kitabını okuduğu gibi "Son devrin din mazlumları" kitabını, yakın tarihimizde yaşanan olayları, istiklal mahkemelerinin nasıl karar verip, nasıl infazlar yaptıklarını, 1960 ve 1980 darbelerinin sebep ve sonuçlarını, 28 Şubat (1996) sürecinde yapılan zulüm ve gözyaşlarını, onca masum insanın yaşadıkları travmaları, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimini, şehitlerimizi, gazilerimizi, kimler tarafından tezgâhlandığını, amaçlarının neler olduğunu, 90 lı yıllardaki yüzlerce faili meçhul cinayetleri, PKK terör örgütünü kimlerin kurdurduğu ve her türlü desteği niçin verdiklerini, o kadar şehitlerimizi, konuşarak gündeme taşısaydınız sizi takdir ederdik.   

Bu ülkede meclis başkanlığı, başbakan yardımcılığı, avukatlık yapmış Arınc'ın son açıklamaları gerçekten bizleri çok şaşırtmıştır. Aynı zamanda sen bir hukukçusun Sayın Arınç, bir dava ile ilgili hukuki görüş, sanığın yazdığı hikâye kitabına bakarak mı oluşur? Arınc'ın burada, yargının siyasal sonuçlar üzerinden hareket ederek, sonuca varması talebi var açıkça. Siyasal sonuçlarından hareketle bir adli sürecin aba altından sopa gösterircesine değiştirilmesi talepleri samimi talepler olabilir mi? Dava dosyasını bile hiç incelemeden, sanığın yazdığı bir hikâye kitabına bakarak kamu görevlilerini tehdit de neyin nesi? Hâkimler ve savcılar önlerine bir dosya geldiğinde, dosyaya, delil ve belgelere değil de adli sürecin oluşturacağı siyasal sonuçlara mı bakacaklar? Herkes dava dosyasını okumak zorunda değildir ama dava dosyasını okumayanın da, dava dosyası hakkında konuşma hakkı yoktur. Hele de dava dosyasının devam ettiği bir süreçte.
Selahattin Demirtaş'ın kardeşi Nurettin Demirtaş şu anda dağda. Cemil Bayık ve Murat Karayılanın yanında, PKK üst düzey yöneticileri ile birlikte. Dağda olduğunu ve eli kanlı bir terörist olduğunu bilmeyen yok. Diğerleri gibi Nurettin Demirtaş da Kandil'de, askerimize, polisimize sıkılacak kurşunların planlarını yapıyor. Arınç durduk yerde Haber Türk'e bağlanarak, hiç gündemde yokken Demirtaş'ı gündeme taşıması bir tesadüf olabilir mi? Kullandığı ifadeleri hatırlayalım: "Demirtaş 3-4 yıldır tutuklu. Tutukluluk cezaya dönüşmemeli. Demirtaş ile bizim 1-2 görüşmemiz oldu. Cezaevlerinde isyanlar, açlık grevleri olmuştu. Demirtaş'ı tanımak veya onu yargılamak için onun yazdığı 'Devran' isminde kitabı var. Ne olur onu alıp okuyun. Ben okudum. Belki Demirtaş hakkındaki kanaatinizi değiştirmeyeceksiniz ama Kürtler ve Kürtlerin yaşadığı travmalar üzerinde kafanızda çok şeyler değişecek. Ben Başbakan yardımcısı iken çözüm sürecinde bazılarının tahliyesi sağlanmıştı. Bunun da tahliyesi olabilir. Yargıçlar, mahkemeler, savcılar özgürlükçü düşünsünler..." dedi ve hem gündemi bir kez daha değiştirdi hem de siyaseten can çekişen Hadep'e can suyu verdi.

15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden 5 yıl geçti. 251 insanımızı şehit verdik, binlercesi elini, kolunu, ayağını, gözünü kaybetti. 5 yıl içinde darbeye direnen bu kahramanlarla ilgili onlarca kitap yazıldı. Bülent Arınc'ın bu kahramanlardan hiç birinden bahsettiğini duymadık. Mesela Ömer Halis Demir'den bir kez olsun bahsetmedi. Ama her ne hikmetse ya ihraç edilmiş hainlerden, ya da 53 vatandaşın katliam emrini veren eli kanlı Selahattin Demirtaş'tan bahsediyor. Kitabını okuduğumuzda Demirtaş'la ilgili düşüncemiz değişmese bile Kürtlerle ilgili düşüncelerimiz değişecekmiş.

Bizim Kürt kardeşlerimiz ile zaten bir sorunumuz yok ki. Bizim sorunumuz eli kanlı PKK'lı teröristlerle. Bülent Arınc'ın terörü destekleyen HDP' lilerle ve terörist PKK'lılarla ilgili düşünceleri değişmişse orasını da bilemeyiz. Arınç, Demirtaş'ın salıverilmesini istiyor. Canlı yayında öyle diyor. Dahası, Demirtaş'ın suçsuz yere hapiste yattığını belirtiyor. Bunu bizzat Yasin Börü, Eren Bülbül ve binlerce şehitlerimizin annelerinin gözlerinin içine bakarak söylemesini isterdim. Yazıklar olsun! Demirtaş'ın kızı Delal, 17 yaşına girerken babası cezaevinde olduğu için üzülüyor ve ne büyük bir dram diyorsunuz ya Sayın Arınç; Delal 'in babasının verdiği talimatla, Hendek olaylarını düzenleyenlerin 15 yaşında katlettiği Yasin Börü'nün hiç 17 yaşını göremeyeceğini biliyor musunuz? Demirtaş'ın talimatıyla sokağa çıkanlar, yardım dağıtan Yasin'i önce bıçaklarken, sonra kurşunlarken, yetmeyip balkondan atıp bir de üzerinden arabayla geçip katlederken de üzüldünüz mü?

Asıl amaç, Zalimlerin karşısında, mazlumların yanında olan, Türkiye'nin lider ülke olmasını hazmedememektir. Birileri, Arınç gibi zavallıları rahatça kullanabiliyor. Sayın Arınç, Demirtaş ve avanesinin PKK terör örgütü ile el ele, kol kola, omuz omuza yaptıkları zulümleri görmeyecek kadar kör, unutacak kadarda ahmak değiliz. Yüce Rabbimiz bunlara fırsat vermesin.