2013-2014 Eğitim-Öğretim yılında pilot olarak on ilde başlatılan ve kısa sürede toplumumuzun teveccühünü kazanan, 4-6 Yaş Grubu Kur'an Kursları Öğretim Programı Türkiye genelinde yaygınlaştırılmıştır. İstenilen ise, Kur'an kurslarının zorunlu hale getirilmesi değil, D. İ. B. 4-6 yaş Kur'an kurslarını tercih eden velilerin çocuklarının da zorunlu olarak düşünülen okul öncesi eğitimi almış kabul edilmeleridir.                                                                                                             
Birkaç gün önce CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in olayı mecrasından saptırarak, D. İ. Başkanlığı'nın okul öncesi Kur'an Kursları ile ilgili, zehir zemberek açıklamalarına şahit olduk: "Diyanet okul öncesi eğitim birimleri kuruyor. Okul öncesi eğitim Diyanet'in işi mi Milli Eğitim'in işi mi? Sübyan mekteplerini kurmuşlar, zorunlu yapmaya çalışıyorlar. Bu kafayla, orada işte bilimin B'si, fiziğin F'si, matematiğin M'si de olmuyor üniversiteye gidince. Çocukları bütün dünya nasıl yetiştiriyorsa öyle yetiştirmek varken bir ortaçağ zihniyetine yönelmenin, bunu kurumsallaştırmaya çalışmanın ne bu Cumhuriyet'e ne bu millete faydası vardır…"
Şeyh Sadi Şirazi; Vaktiyle Sultanlardan birisi vezirlerini çağırarak "Ne icap ediyorsa yerine getirin ben Hızır'ı görmek isterim" der. Onlarda her tarafa tellallar çıkararak, kim Hızır (as) bularak sultanımıza getirirse bin akçe altın verilecek diye ilan ederler. Bir zat gelerek kendisine kırk gün mühlet verilirse Hızır as' ı bulacağını vaat eder. Ancak bir şartı vardır. ''Bu sarayda siz ne yiyor ve içiyorsanız bir mislini de bizim eve göndereceksiniz.'' Sultan isteğin yerine getirilmesini emreder. Kırk gün sonra görevliler gelerek hadi bakalım derler. "Hızır Nere de" O da ''Bu sultanla benim aramda bir meseledir, Saraya gidelim'' Sultan Hızır ın nerede olduğunu sorar. "Sultanım, ben hayatımda Hızır (as) ı hiç görmedim. Fakirlik canıma tak etmişti. Kırk gün senin gibi yaşamak istedim ve böyle bir vaatte bulundum. Umarım ki senin asaletin ve sultanlığının izzeti benim gibi bir fakiri hoş görür" Sultan kızarak "bizi aldatmak olur mu" Baş vezire: Şimdi buna ne ceza verelim? Sultanım emir ver, onu parça parça edelim, her parçasını da bir sokak başına dikelim. Böylece kimse sultana yalan söylemeye cesaret edemesin. O anda, orada masum genç bir delikanlı peyda olur ve 'Her şey aslına dönecektir. Aslı aslına nesli nesline HÛ'' der. Sultan ikinci vezire: Bu adama ne ceza verelim? Bunu idam ettikten sonra parçalarını dibekte dövelim ve kurda kuşa yem edelim ki herkese ibret olsun. Yine o delikanlı, ''Her şey aslına dönecektir. Aslı aslına, nesli nesline HÛ'' der. Sultan üçüncü vezire sorunca, o da "Baş vezir ve diğer vezir güzel söylediler. Elbette sultanı kandırıp kırk gün oyalamak bir vebaldir. Bana sorarsanız sizin sultanlığınıza yakışan, af ile muameledir. Affetmek Peygamberlerin sıfatıdır. Siz onu affedin ki Allah da sizi affetsin. Size de bu yaraşır. Yine o delikanlı, ''Her şey aslına dönecektir. Aslı aslına nesli nesline HÛ'' der. Üçünde de o delikanlının aynı sözleri söylemesi sultanın dikkatini çeker ve gence sorar: Sen kimsin? Vezirlerimin üçü de farklı cevaplar vermesine rağmen sen her defasında da aynı sözleri tekrarladın, neden böyle söyledin? O delikanlı da; Sultanım, baş vezirin bir kasabın oğludur. Babası devamlı et parçalayıp böldüğü gibi, baş vezirde asalım, keselim, parçalayalım dedi. İkinci vezirin bir aşçının oğludur. Babası dibek dövdüğü gibi o da asalım, dövelim dedi. Ama üçüncü vezirin bir vezir oğludur. Asaletli faziletli kâmil bir insanın evladıdır. Vezir ararsanız üçüncü vezirindir. Ben ise aramakta olduğunuz Hızır'ım. Sana nasihatim şudur ki, baş vezirini saraya kasap başı, ikinci vezirini de saraya aşçıbaşı yap. Üçüncü vezirin ise haddini, hukukunu bilen kâmil bir insandır. Onu da baş vezir yap. ''Her şey aslına dönecektir Aslı aslına nesli nesline HÛ'' dedikten sonra gözlerden kaybolur. 
Sayın Özgül Özel senin soy ağacını ve geçmişteki atalarının kimler ve neler yaptıklarını söyleyecek yanımızda Hızır (as) yok ama atalarının geçmişte bu mazlum millete nasıl zulmettiklerini biliyoruz. Bizler atalarımızdan o zulümlerin nasıl yapıldığını dinleyerek büyüdük. Senin gibi düşünenlerin daha yakın tarihte, 28 Şubat döneminde bu müslüman millete reva gördüğü zulümleri de unutmuş değiliz ve "Aslı aslına nesli nesline HÛ'' diyoruz. Belli ki siz 28 Şubat'taki fabrika ayarlarına geri dönmeyi arzuluyorsunuz. Ekser çoğunluğu müslüman olan bir ülkenin dini değerlerine çağ dışı diye saldırmaya ve ötekileştirmeye daha ne kadar devam edeceksiniz? İslam'ı, Kuran'ı öğretmek Ortaçağ zihniyeti öyle mi. Siz hiç değişmediniz, anlaşılan değişmeyeceksiniz de. Anadolu Müslümanlığı diye takdim ettiğiniz dininizde size hayırlı olsun. "Leküm diniküm veliyedin" Siz Atomu parçalayıp, yapay zekâyı keşfedip, İHA-Sİ HA'lar yapacaktınız da çocukların Kur'an dersleri mi engelledi? 80 yıldır heykel dikmekten başka ne yaptınız bi deyin hele Allah aşkına? Müslümanların kutsal değerlerine olan bakışınızın değişmediğini ve değişmeyeceğini biliyorduk, itiraf etmiş oldunuz. Özgür Özel, kimse sana çocuğunu Kur'an Kursuna gönder demiyor, çocuğunu istediğin yere gönderir, istediğin gibi de yetiştirebilirsin, Ama bu Milletin çocuklarına da karışma. 
   Çocuklarımıza okul öncesi ana sınıfından itibaren değerler eğitimi kapsamında olan, Allah ve peygamber sevgisini, doğruluğu, dürüstlüğü, yardım severliği, kardeşliği, vatanseverliği, nezaket ve görgü kurallarını, sabrı, aile birliğine önem vermeyi, adil olmayı, duyarlı olmayı, sorumluluğunu bilmeyi, hoşgörülü olmayı, misafirperverliği, büyüklere saygıyı, küçüklere sevgiyi, merhametli olmayı, beden-kalp ve gönül temizliği gibi davranışları bir hayat tarzı olarak öğretmenin sizce hangi mahsurları var acaba? Bunlardan niye korkuyorsunuz. Bizler biliyoruz ki gençlerimizi ancak manevi değerlerini öğreterek sahip çıkabilir ve kötü niyetli insanların tuzaklarından koruyabiliriz. Kalp ve gönüllerinden Allah sevgisi-korkusu ve dini değerleri çekip alır veya vermezseniz ortaya sorumsuz, bencil, sadece kendisini düşünen, gelecek endişesi olmayan, olaylara sadece dünya penceresinden bakan, hedefsiz ve ilkesiz bir gençlik ortaya çıkacaktır. Din sadece bir kültür değil aynı zamanda bir hayat tarzı ve yaşam biçimidir. Bunun için temel eğitimi küçük yaşlardan itibaren verilmelidir.
   Din ilk insan Hz. Âdemle var olmuş ve kıyamete kadarda var olacaktır. Baskı ve zulümlerin olduğu dönemlerde bile insanlar mabetsiz ve mabutsuz olmamışlardır. Uzun yıllardır bir türlü doğru düzgün rotasını bulamayan dini değerlerimiz, ülkemizin normalleşmeye başladığı bu süreçte, doğru istikametini bulmaya başlamıştır. Bunlar ülkemiz adına yapılan en hayırlı, hayati ve kalıcı hizmetlerdendir. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.