Eskiden refah seviyesi bugüne göre daha düşüktü. Bugün ki kadar bolluk yoktu. İmkanlar kısıtlıydı. Her istediğimizi alamaz, her istediğimizi giyemezdik ve nimetlere ulaşım bugün ki gibi kolay değildi. Teknoloji bu kadar gelişmemişti, hatta ulaşım bugün ki gibi yaygın kolay ve hızlı değildi. Buna rağmen insanlar daha çok şükrediyorlardı ve bu kadar doyumsuz değillerdi. Günümüzde bir şükürsüzlük, bir doyumsuzluk almış başını gidiyor. Hiçbir şeyden mutlu olmuyoruz, hiçbir şeyi beğenmiyoruz. Her yapılan iyi şeye bir kulp takıyoruz. Hep bir yerinde eksiklik arıyoruz. Unutmayalım ki, nefsin istekleri bitmez. Çünkü insan ihtiraslıdır. İhtiraslı insan şükretmeyi de bilmez. İhtiraslarımız, susayan bir insanın tuzlu su içmesine benzer. İçtikçe daha çok içmek ister.
Bir şükürsüzlük ki, sormayın! Peki, hal böyle iken acaba bizi yaratan ve sayısız nimetlerle donatan yüce Rabbimiz bu konuda bizlere neler öğütlüyor bir bakalım. 
Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yeyin, eğer siz yalnız Allah´a kulluk ediyorsanız O´na şükredin. (Bakara; 172) 
Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size nimetlerimi artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Benim azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim; 7)
Hamd, Allah(c.c)ın yaptığı ve bize nimet olarak sunduğu her şeyi bilmek ve onu övmektir. Bütün bu nimetleri bize veren Allah’a borcumuzu ödemek için şu üç şeyi yapmalıyız: 
-Zikir: Her işe besmele ile başlamaktır. Besmele hayrın anahtarı şerrin kilididir. Besmele ile başladığımız her işimiz hayırla sonuçlanır. 
-Fikir: Faydalandığımız bütün bu nimetleri kullanırken bu nimetlerin nasıl yapıldığını, kimden geldiğini bilmek ve düşünmektir. Aynı zamanda bu nimetlerin kıymetini değerini anlamak ve bilmektir. 
-Şükür: Her nimetin şükrü kendi değeri ve büyüklüğü kadar olmalıdır. Şükür, sözle söylemekle kalmamalıdır. Davranışlarımızla, ibadetlerimizle, zekatımızla, yardımlarımızla ve Allah yolunda harcayarak göstermeliyiz. Bu yardımları yaparken verilen nimetin değeri o nimetin büyüklüğü kadar olmalıdır. 
Şükür, öyle güçlü bir eylemdir ki, insanı iyi insan yapar ve güzelleştirir. Bize mutluluğun kapısını açar. Şükür, strese ilaç gibi gelir. İnsanı daha olumlu davranmaya iter. Neşeli, hoşgörülü ve cömert yapar. Şükretmeyi bilen insanlar sıkıntıları aşmada daha başarılı olmaktadırlar. Şükür, kendimizi daha iyi hissetmemizi, affedici olmamızı, mutlu olmamızı sağlar ve bizi tevazuu sahibi bir insan yapar.
Şükür, Allah'ın cömertliğine karşı en güzel kabul ve teşekkürdür. Şükür kalplerin şifasıdır. Bize verilen nimetin kadrini kıymetini bilmek ve kanaat sahibi olmaktır. Şükürsüzlük hastalığına yakalananlar bencillik ve doyumsuzluk içinde boğulurlar. Sürekli tüketmek, zevk ve sefa peşinde koşmak insanı ruhsuzlaştırır. Oysa şükür, insanı yaşatır ve ayakta tutar. Şükür bir iyiliksever hareketinin adıdır aslında. Elde ettiğimiz şeylere şükretmek, elde edemediğimiz ve ulaşamadığımız şeylere de sabretmek, düsturumuz olmalıdır. Sürekli kendisinden üstün olan insanlara bakarak benim neden yok diye hayatı kendine zehir etmek yerine, biraz da kendisinden alt seviyedeki insanlara bakarak şükretmek ve mutlu olmak mümkündür. Şükür nimeti çoğaltır, şikayet ise dertleri çoğaltır. Güller arasında diken var diye şikayetçi olma, dikenler arasında gül verdiği için Allah’a şükret. Şükür, ihtiraslarımızın, hırslarımızın ve bunlardan doğacak zararlarımızın sigortasıdır. 
Allah(c.c) Kur'an'da 66’ya yakın ayette insanlara verdiği tüm nimetler için şükretmelerini, nankörlük etmemelerini öğütlüyor. Sıkça tekrarladığı şu uyarılara kulaklarımızı kapatamayız: Allah’a şükredin / Umulur ki şükredersiniz / Ne az şükrediyorsunuz / Şükredenlerden ol! / Şükredenlerden misiniz? / Yine de şükretmeyecekler mi? / Şükretmeniz gerekmez mi? 
Toplumsal hayatımızda da, yapılan bir iyilik, yardım, güzel bir söz ve davranış sonunda o kişiye teşekkür etmek iyi insan olmanın gereğidir. Ne yazık ki bugün insanlarımızın çoğu teşekkür etmeyi bir zayıflık ve acizlik olarak görüyor ve çoğu teşekkür etmeyi aklına bile getirmiyor. İşte bu halimize çarpıcı bir örnek: 
“Başkent Hastanesi'nden çıkarken kucağında çocuklu bir adamın geldiğini gördüm. Kapıyı tuttum. Adam yüzüme bile bakmadan geçti. Bir saniye bir şey unuttunuz! dedim. Neyi dedi. “Teşekkür etmeyi” dedim. (Nihat Aytürk, İnsan Sanatı) 
Bana göre hayatta mutlu olmanın reçetesi şudur: 
''Elde ettiğin şeylere ŞÜKRET! elde edemediklerine de SABRET!