Zor zamanlarda sıkıntıya, acıya ve meşakkatlere katlanma, soğukkanlılıkla mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme anlamına gelen "Sabır" ruhun bir melekesi olup, insani güzel bir davranıştır.
Nefse ağır gelen, tahammül gücünü zorlayan şeylere ancak sabırla katlanılabilir. Allah'ın emirlerini yerine getirmek, dinin hoş görmediği, nefsin istek ve arzularına karşı koyabilmek, bazen elde olmadan başa gelen ve insana elem, keder ve sıkıntı veren bela, musibet ve âfetlere karşı koyabilmek ve tahammül göstererek üstesinden gelmek zordur ama ilacı ise sabırdır. Kemale ermenin ve erdeme ulaşmanın yolu da bu güzel haslettedir. Bazen insanlar ellerinde olmadığı halde istenmeyen sıkıntılı durumlarla ve acılarla karşılaşarak mallarını ve yakınlarını kaybedebilmektedirler. Böyle durumlarda şeytanın vesveselerine ve şeytanlaşmış insanların tahriklerine kapılmadan, hakkın iradesine tam teslim olarak sabretmekten başka yol yoktur. Sabır bilenler için kıymetli bir değerdir. Atalarımız "Sabır acıdır, fakat sonucu tatlıdır" demişlerdir. Peygamberimiz; "Sana sıkıntı veren şeylere karşı sabretmende sayısız hayır vardır"  "Sabır cennet hazinelerinden bir hazinedir" "Sabır bir ışıktır" buyurarak musibetler ve felaketler karşısında sabırlı olmamızı tavsiye etmiştir. Bazen tedbir alınmasına rağmen kulun iradesini aşan sıkıntı ve felaketlerle karşı karşıya kalınabilmektedir. Yapılacak şey ise şikâyet etmeden Cenabı Mevla'dan sabır ve metanet dilemektir. Kur'an da peygamberlerde dâhil insanların imtihana tabi tutuldukları bildirilir. "Ant olsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmek suretiyle imtihan ederiz, sabredenleri (cennetle) müjdele! O sabredenler kendilerine bir musibet geldiği zaman biz Allah'ın kullarıyız ve biz ona döneceğiz, derler." (Bakara 155-156) Kardeşleri Yusuf'u kıskanarak kuyuya attıklarında, Yakup (as) "Bana düşen güzel bir sabırdır" (Yusuf 18) Kur'an'ı Kerimde Hz. İbrahim'den de oğlu İsmail'i kurban etmesi olayı anlatılırken "Şüphesiz bu onun için apaçık bir imtihandı" (Saffat 106) buyurulur
Kur'an da her peygamberin değişik bir özelliği öne çıkarılmış ki onlardan dersler çıkaralım, ibretler alalım ve bizlerde yanlışlar yaparak isyana düşmeyelim diye. Sabır denildiği zaman Hz. Eyyüp akla gelir. Onun çok ağır bir imtihana tabi tutulduğunu ve Kur'an-da onun sabır örneği olarak takdim edildiğini görürüz. Hz. Eyyüp, İslam kaynaklarına göre Urfa bölgesinde yaşayan, sayısız malı mülkü ve birçok evladı olan, kendi toplumuna gönderilen bir peygamberdir. Rabbinin bir imtihanı sonucu sağlığı da dâhil, her şeyini kaybetmiştir.  Fakat o hiçbir zaman Allah'a bağlılığını kaybetmeyerek ibadete devam etmiş, uzun süren sıkıntılı döneminden sonra sınavını tamamlayarak, Cenabı Hakkın lütfu ile yeniden malına, mülküne ve sağlığına kavuştuğu gibi birde hanımı ile birlikte kendilerine ömürleri kadar bir misli daha ek ömür bahşedildiği müjdesi verilmiştir. Rivayetlere göre şeytanın Yüce Rabbimize, Eyyüp (as) ile ilgili ona mal, mülk, servet, evlat ve sağlık verdin tabîki inanıp ibadet edecek, birde elinden alda bak gör nasıl isyan edecek dediği (şeytan insanlara sadece vesvese verir. Allah musade etmediği sürece zarar veremez) Rabbimizin de biz onları alsak da o yine isyan etmez dediği, şeytanın birde bana musade edin, onu ben sınayayım, bakın nasıl isyan edecek demesi üzerine, Allah (cc) şeytana, Hz. Eyyüb'ü imtihan konusunda musade ettiği ve bunun üzerine şeytanın, Eyyüp(as) ın hayvanlarının içerisinde çok şiddetli bir ses çıkararak, ölmelerine sebep olduktan sonra, Hz. Eyyüb'e gelerek, "Allah bütün mallarını elinden aldı" Hz. Eyyüp gayet sakin "Verende o alanda o mülkün sahibi Allah'tır." cevabını verir. Hz. Eyyüb'ü isyan ettiremeyen şeytan, onun çocuklarının helakine de sebep olur. Yine isyan ettiremeyince de, namazda secdeye vardığı bir sırada burnuna üflediği, ondan dolayı hastalanarak sağlığının gidip uzun yıllar çile çektiği, fakat Allah'a hiç isyan etmediği, sabrettiği, şükründen ve ibadetinden bir şey eksiltmediği bildirilir. Hanımı Leyya hatun "Sen duası makbul olunan bir zat'sın. Sana şifa vermesi için Allah'a dua etsen olmaz mı?" deyince 'Biz uzun yıllar nimet içinde yaşadık. Bırak da birazda sıkıntı içinde bulunalım' der. (İbn-i Asâkir 3. 96) Eyyüp (as)a en ağır gelen ve onu derinden yaralayan şey ise yanına ziyarete gelen iki arkadaşından birinin diğerine "Eyyüp büyük bir günah işlemiş olmalı ki uzun yıllardır bu hastalığı çekiyor. Allah ona acıyarak ondan bu hastalığı kaldırmıyor. Bunda bir hayır olduğunu bilseydi, bu illeti ona eriştirmezdi" der. Eyyüp (as)ın bu sözleri işittiği zaman, bundan daha ağırına giden bir söz olmamıştır. (Ahmet b. Hanbel- Ezzühd s.54) Eyyüp (as) dua ederek "Allah'ım (musibetlerden önce varlıklı olduğum zaman) sen benim bir aç 'ın yerini bildiğim halde, tok olarak sabahlamadığımı, bir çıplağın yerini bildiğim halde, üzerime gömlek giymediğimi bilensin, sana ibadet etme takatimi ve gücümü kaybettim. Allah'ım sana ibadet edebilecek kadar bir sağlık istiyorum" der. Kur'an'da "Eyyüb'ü de (an) hani Rabbim 'Başıma bu dert geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin' diye niyaz etmişti. Bizde onun bu duasını kabul etmiş, kendisindeki o zararı gidermiş, tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir hâtıra olmak üzere hem kendisine hem de ailesine,  (fazladan) ek bir ömür bahşetmiştik" (Enbiya 83-84) "(Resulüm!) Kulumuz Eyyüb'ü de an o Rabbine doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti. Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek şifalı bir su (dedik)" (Sad sur. 41-42) 
Eyyüp (as) bu sudan içer ve yıkanarak sağlığına kavuşur. Yüce Rabbimiz ona sağlığını, güzelliğini, gücünü, mallarını ve evlatlarını tekrar fazlasıyla verdiğini bildiriyor. Yeter ki biz ona kullukta kusur etmeyelim. Sabır müminin güç kaynağı ve imanın koruyucusudur. Allah'ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmak, ağır imtihan süreçlerinden geçmek, nefse ağır gelir ama sabır ve tahammül gösterebilirsek mükâfatı da büyüktür. Sabır iman ve ibadetlerin, ilim ise hikmet ve bütün faziletlerin başıdır. Deprem de mallarını ve canlarını kaybeden kardeşlerimize sabır ve metanet diliyorum.