ÖZÜR
Gazetemizin dünkü sayısında köşe yazarımız Nurettin Karaca’nın “KOLAY PARA KAZANMA HASTALIĞI” başlıklı makalesi bir diğer köşe yazarımız İbrahim Ateş adıyla yayımlanmıştır. Nurettin Karaca’nın “KOLAY PARA KAZANMA HASTALIĞI” başlıklı köşe yazısını sayın Karaca ve Ateş’in affına sığınarak tekrar yayınlıyoruz.
Nurettin Karaca, İbrahim Ateş ve okurlarımızdan özür dileriz.
Çorum Hakimiyet Gazetesi

Günümüzün en büyük hastalıklarından birisi kolay yoldan para kazanmaya çalışmaktır. Piyango, bahis oyunları, kripto para, faiz, tefecilik, stokçuluk bunlardan bazıları...
Piyangonun yılbaşı çekilişi için belirlediği ikramiye, kısa yoldan ve kolayca zengin olmak isteyenlerin hayallerini süslüyor. Peki, şans oyunlarından para kazananların mutlulukları ne kadar sürüyor? Sonları ne oluyor?
Bir dönem kendini şanslı hissedenler farkında olmadan kendi sonlarını hazırlıyorlar. Kazandıkları paralarla düzenleri ve hayatları tamamen değişen; kimisinin hayatını kaybettiği, kimisinin önceki durumundan daha kötüye gittiği bilinen gerçeklerdir. İşte onlardan biri…
20 yıl önce piyango biletine ikramiye çıkmış bir adam yaşadığı baraka tipi bir evde donarak öldü. Hiç evlenmeyen adamın hayatı 20 yıl önce aldığı piyango biletine büyük ikramiye çıkmasıyla değişti. Bir anda zengin olan adam, köyünde bir ev yaptı ancak, zamanla parası bitince ona komşuları bakmaya başladı. Yeşil kart sahibi olan adam, devletten aldığı yaşlılık maaşıyla geçimini sürdürürken kısa bir süre önce de evi yandı. Köylüler aralarında topladıkları paralarla evi tamir ettirdi. Kimsesi olmayan adam bir gün barakada donarak öldü.
Bu hastalığa yakalanmış birisi şöyle anlatıyor: 
''Para kazanma hırsı beni o kadar sarmıştı ki tüm zamanım bahis oyunlarıyla geçiyordu. Neyim var neyim yok bahis oyununa yatırıyordum. Bazı zamanlar çok büyük kazançlar elde ediyordum. Bu beni çılgınca harcamaya ve sürekli oyuna sevk ediyordu. Bir zaman sonra elimde neyim var neyim yok bu yolda kaybettim. Artık başkalarından borç alarak bu işi yapmaya başladım. Nihayet bir an geldi ki artık kimse bana borç para vermiyordu. '' yine mi bahse yatıracaksın'' diyorlardı. İşte o an anladım ki bunun sonu yok ve ben o andan sonra bu illetten kurtulmayı başardım.''
Bu hastalık bazı insanlara her şeyi emek harcamadan elde etme isteği ile yavaş yavaş bulaşıyor. Kopya çekerek sınıf geçmek, torpille işe girmek, sıra beklemeden işini halletmek gibi davranışlar bir zaman sonra dayanılmaz istekleri, çok para kazanma ve harcama arzularını tetikliyor ve insanı paranın esiri haline getiriyor. 
Bu aynı zamanda psikolojik bir hastalıktır ve insana aradığı mutluluğu getirmemektedir.
''Parayla saadet olmaz'' şarkısını yıllarca dinlerken; parayla saadet olacağını ispat etmeye çalışmak boş bir hayal ve uğraş olsa gerek. Eskiden para azdı, hayat şartları bugüne göre daha zordu ama mutlu insanlar çoğunluktaydı ve parayla saadet olmayacağına inanmışlardı. Bugün ise her şey eskiye göre daha bol ve daha gelişmiş olmasına rağmen mutsuz insanlar çoğunlukta ve hala ''parayla saadet olur'' sözünü ispat etmek için çırpınıp durmaktadırlar. Bir psikoterapist şöyle diyor:
''Para ve servet arzusu ve buna bağlı olarak biriktirme hastalığı, karakter bozuklukları, psikolojik hasarlar ve davranış bozukluklarını beraberinde getiriyor.'' Bu tür insanlarda bireysel verimlilik ve çalışma arzusu düşer, ihtiraslarını ve zevklerini erteleyemez, kendine güveni azalır ve sınırsız tüketme ve kazanma arzusunu yenemez.
Oysaki biz Müslümanlar için bu günümüzde o kadar da kolay değildir. Helal ve harama riayet ederek kul hakkına girmeden, kamu malına zarar vermeden, kimseyi dolandırmadan, malın kusurunu gizlemeden, faize, stokçuluğa, açgözlülüğe kapılmadan, yalan söylemeden işimizi yapmak ve rızkımızı temin etmek zordur. 
Geçici dünyayı kazanalım derken ebedi olan öteki dünyamızı mahvetmek akıl karı değildir. Onlar yapıyor ben neden yapmayayım, ya da artık düzen böyle çalışıyor, başka türlü ayakta kalamazsınız gibi İslam dışılığı normal ve meşru görmek, helal haram demeden, para gelsin de nereden nasıl gelirse gelsin demek çok vahim bir hatadır. Dünyevi bakımdan köşeyi dönmek mi yoksa uhrevi olarak köşeyi dönmek mi tercih bizlerin değerli okuyucular.