FATİH BATTAR

9 yıl önce 29 Mart yerel seçimlerine ilişkin çalışmalarını yürütürken Kahramanmaraş Keşdağı'nda geçirdiği helikopter kazasında hayatını kaybeden şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu için Muhsin-i Tavır Derneği tarafından düzenlenen programda konuşan AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, Yazcıoğlu’nun FETÖ’nün gerçek yüzünü gördüğü için öldürüldüğünü söyledi.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının 9.yıl dönümü nedeniyle Muhsin-i Tavır Derneği tarafından bir anma programı düzenlendi.

Turgut Özal İş Merkezi Belediye Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansa AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, Belediye Başkan Yardımcısı Turhan Candan, Muhsin-i Tavır Derneği Başkanı Fatih Yücel, STK temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.

Programda AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ yakın arkadaşı şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nu anlattı.

Yazıcıoğlu’nun Ülkücü hareketin bir numaralı ismi olduğunu belirten Özdağ; “Ülkücü hareketin önemli isimleri vardır. Alparslan Türkeş kurucusudur ama Alparaslan Türkeş’ten sonraki en önemli ismi Muhsin Yazıcıoğlu’dur. Yazıcıoğlu Ülkü Ocakları’nın bir numaralı ismidir.” dedi

Yazıcıoğlu ile 1975’li yıllarda tanıştığını belirten Özdağ; “Muhsin Yazıcıoğlu’nun demokrasiye, millet iradesine ve egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğuna inanan dürüst ve ilkeli bir siyasetçi olduğunu belirten Özdağ, “Demokrasiye ve millet iradesine o kadar çok inanıyordu ki; 1995 Genel seçimleri sonrasında şahsı ve partisi adına yapılan iktidar ortağı olma tekliflerini, Başbakanlığın Merhum Necmettin Erbakan’ın hakkı olduğunu beyan ederek reddetmiştir. Ve hiç bakanlık almadan Refah Partisi, Doğruyol Partisi koalisyonunu dışarıdan destekleyerek millet iradesinden yana olduğunu ortaya koymuştur. Kendisini yakından tanımış, 40 yıla yakın arkadaşlık yapmış, aynı idealler uğruna siyaset yapma fırsatı bulmuş biri olarak diyorum ki; merhum Muhsin Yazıcıoğlu kahraman bir insandı. Muhsin Başkan, sana binlerce rahmet olsun. Yazıcıoğlu gibi siyasetçilerin çoğalmasını temenni ediyorum. Geçmişe, ebediyete göç etmiş tüm siyasetçileri de rahmetle anıyorum” şeklinde konuştu.

‘ERDOĞAN’I SEVER, ARKASINDA DURURDU’

Yazıcıoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile arasında iyi bir sevgi bağı olduğunu anlatan Özdağ, ‘Yazıcıoğlu’nun katili Erdoğan’dır’ diyen FETÖ’cülere inat Yazıcıoğlu’nun her zaman Erdoğan’ın arkasında olduğunu ve kendisini çok sevdiğini söyledi.

Yazıcıoğlu ile Erdoğan’ın Almanya seyahatinde yaşananları açıklayan Özdağ; “Yazıcıoğlu’nun katili Erdoğan’dır şeklinde bir algı oluşturmak istediler. Yazıcıoğlu FETÖ’cülerin kendisini dinlediğini öğrenmişti. Niye dinlerler Yazıcıoğlu’nu. Yazıcıoğlu Gülen’e Türkiye dön çağrısı yaptı ama onlar Amerika’yı Müslümanlaştıracağız diye cevap gönderdiler. Yazıcıoğlu o yazıya Türkiye’nin Müslümanlaşmaya daha çok ihtiyacı var diyerek cevap vermişti. Yazıcıoğlu bunların bütün kirli işlerini öğrenmişti. Recep Tayyip Erdoğan ile hukuki hep devam etti. Erdoğan’ın arkasında durmuştur. Bir gün Almanya’ya Erdoğan ile birlikte giderken uçakta çok önemli bilgiler verdi. Sarıkızı, Ayışığı, Balyoz’u, Ergenekon’u ve Türkiye’de birilerinin yine kıpırdadığını ve darbe yapmak istediğini anlatmıştı.” ifadelerini kullandı.

‘BUGÜNKÜ İTTİFAKIN TEMELLERİ 1991 YILINDA ATILDI’

Bugünkü MHP ile AK Parti ittifakının temellerinin 1991 yılında atıldığını belirten Özdağ, 1991 seçimleri öncesinde Refah Partisi ile Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) arasında oluşturulan ittifakın Cumhur ittifakında güçlerini bir araya getiren AK Parti – Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ittifakının temelini oluşturduğunu kaydetti.

Özdağ, “O günkü ittifak emperyalist işbirlikçilere, vesayetçilere rağmen barajı aşmak içindi. Bugün ki ittifak ise emperyalist egemen güçlerin kirli oyunlarını bozmak ve ağababalarının kurduğu çemberi kırmak için” diye konuştu.

 Refah Partisi ile Milliyetçi Çalışma Partisi arasındaki 1991 yılında yapılan ittifaka da değinen Özdağ, “Bu ittifak neticesinde Sayın Erbakan ve Sayın Türkeş barajı aştılar. Bilindiği üzere bu ittifak gerçekleşirken Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Refah Partisinde içerisinde siyaset yapıyorlardı. O gün yapılan bu muvazaalı birliktelik iki hareketin de önünü açtı. Bu birliktelik bugünkü ittifakın da bir temeliydi. O dönem Alparslan Türkeş-Erbakan, bugün ise Recep Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli birlikteliği. O gün hedeflenen sisteme karşı barajı aşmak, içerdeki emperyalist işbirlikçilere karşı çemberi kırmak, bugün de sisteme musallat olanlara karşı “Bu emperyalist barajı kıralım” düşünceleriyle emperyalist egemen güçlere ve ağababalarına karşı çemberi kırmak adına yola çıkılmıştır. Bu çemberleri kırdıktan sonra da kendi özgür ve özgün yapımızı tam olarak kurmuş olacağız ve vesayetçilerin dönemi geride bırakacağız inşallah” diye konuştu.

Yazıcıoğlu’nun 28 Şubat ve sonrasında emperyalist güçlere ve maşalarına nasıl korkusuzca karşısında durduğunu anlatan Özdağ, konuşmasını şu şekilde sürdürdü;

‘YAZICIOĞLU İYİ BİR DEVLET ADAMI SAMİMİ BİR MÜMİNDİ’

“Muhsin Yazıcıoğlu'nu 9 yıl önce kaybettik. Ölümünün ardından çok şeyler yazıldı, çok şeyler söylendi. Cenazesinde toplanan milyonlar, etki ve sevgi alanının partisinin sınırlarının çok ötesinde olduğunu gösteriyordu. Aradan yıllar geçmesine rağmen unutulmadı. Aksine her geçen gün daha çok aranan, daha çok özlenen bir siyasetçi olarak belirdiğini söylemek abartı olmaz. İnsanları yaşatan geride bıraktığı izlerdir. Özellikle siyaset yapanların Yazıcığlu’nun bıraktığı izleri, hangi saiklerle bu kadar sevildiğini anlamaları gerekir. O her zaman halktan biri gibi hareket etti. Eleştiriye açık oldu. En ağır tenkitler karşısında bile tebessüm etmesini bildi. Özel hayatında da siyasi hayatında da şeffaf ve demokrat bir tutum sergiledi. Siyaseti ticaret gibi değil, bir millet hizmetkarı gibi yaptı. Partisinin kaloriferleri yanmazken topladığı paraların bir kuruşunu bile ayırmadan dış Türklere aktardı. Kalbi kah Bosna'da, kah Çeçenistan'da kah Azerbaycan'da kah Kıbrıs’ta, kah Doğu Türkistan’da çarptı. Türkiye'nin terör mücadelesine destek olmak amacıyla Kuzey Irak'ta müttefikler aradı. Milletin derdini dert edinerek siyaset yaptı. 28 Şubat'ta susmayan, eğilmeyen, ölçülerinden taviz vermeyen ender siyasetçilerden biriydi. Türkiye; İran olacak, Cezayir olacak diyenlere, “Hayır! Türkiye İran olmaz, Cezayir olmaz ama Türkiye’yi Suriye’de yaptırmayacağız!” sözü hala kulaklarımızdadır. Onun Türkiye Suriye olmayacak sözleri 28 Şubat'a karşı ciddi bir uyarı ve milli güçlerin uyanması için önemli bir vesile oldu. Muhsin Yazıcıoğlu iyi bir devlet adamı samimi bir mümindi. “Bir kar tanesi olsaydınız nereye düşmek isterdiniz?” sorusuna “Mekke’ye düşmek isterdim” diyecek kadar Allah ve Peygamber aşığı idi.  Allah için olanı sadece Allah'a arzetti.

Siyasette başarıyı rakamlarla ölçen biri değildi. Onun için arkasında kaç kişi olduğuna hiç bir zaman önem vermedi. Hapishanede yazdığı ve hepimizi üşüten şiiri belki de onun saf temiz ruhuna düşmüş acıklı sonun kerametvari bir terennümü idi. Çağlayan ceritte helikopteri düştüğünde üşüyen sadece o değildi, hepimiz üşüdük. Böyle mert, ilkeli bir siyasetçinin erken zamanda aramızdan ayrılması hepimizi derinden üzmüştü. Yazıcıoğlu hiç bir zaman dışarıdan müttefik aramadı. Kolay yoldan gelecek ama kendisini esir alacak yol ve yöntemlerin hiç birine rağbet etmedi. Nefsini her zaman milletinin menfaatlerinin gerisinde tuttu. Siyasetin en temiz yüzlerinden biriydi. Onun içindir ki her çevreden dostları sevenleri vardı. O çağımızın alpereniydi. O mücadele adamıydı. Yalçın kayalıklara dolanan şanlı bir bayrak gibi dalgalanarak hayata gözlerini yuman bir dava adamıydı. 28 Şubat’ta millet iradesine ipotek koymak isteyenlere meydan okuyanların başında “Hasan Celal Güzel ve Muhsin Yazıcıoğlu geliyordu. Tank Hasan’ını da edebiyete uğurladık. İnşallah Peygamberimize komşu olurlar.  Kimi insanların değerini ancak yokluklarında biliriz. Yazıcıoğlu iktidara ulaşmak için her yolu deneyen her kapıyı çalan bir siyasetçi değildi. Bir yanıyla kahramanlar çağından kalma bir kişiydi.  Muhsin Başkan, milletimizin kültür köklerine aşkla bağlı olanlardandı. Onun büyük vatanseverliğini ifade edecek kelimeler sözlüklerimizde yeterli sayıda yoktur. Ama bir takım kişiler vatanımızı ona zindan etmeye çalıştılar. Emrolunduğu gibi dosdoğru bir adamdı. Vakar sahibiydi, yiğitti, bir güzel insan, iradeli bir liderdi. Bu özellikleri nedeniyle ona çok zulmettiler, çok çile çektirdiler. Onu Mamak zindanlarında 4 metrekarelik bir hücrede 5,5 yıl ezdikten, 7,5 yıl hürriyetini gasp ettikten sonra beraatine karar verdiler. Aziz naaşı milyonların iştirakı ve tekbir sesleriyle kaldırıldı.

‘YAZICIOĞLU SAYILACAK DEĞİL TARTILACAK ADAMDI’

Muhsin Yazıcıoğlu, sayılacak değil tartılacak adamdı. Tabii özgül ağırlık denilen şeyin terazisi varsa. Sevgi başka bir maden, başka bir element, başka bir kimya, her zaman siyasetin diline tercüme olmuş bir nesne değildir. Oya tahvili zordur fakat vardır ve değerlidir. Muhsin Yazcıoğlu, Şarkışla Lisesindeki Ocak Başkanlığı’ndan itibaren; Hakka yürüdüğü saate kadar kendine eşit saydıklarının arasında birinci olmak meviindeydi. Partisi mühim bir seçim başarısı gösteremedi ama o hep mevcuttu ve değerliydi. O parti, anlı şanlı siyasi kuruluşların, siyasetçilerin “yer yarılsa da yerin içine girsem, görünmez olsam” diye dilediği sert kriz günlerinde, milletin hukukundan yana tavır alması bakımından altın gibi kıymetliydi. 28 Şubat’ın sersemletici ayazında Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları, göğüslerine kadar düğmeleri çözülmüş delikanlı gömlekleriyle devrin egemenlerine yan bakıp, “ bir dakika; biz sizin o söylediklerinize katılmıyoruz.” diyebilmiş yiğit ve erkek adamlardı. Toplumu ayrıştıran siyasetlerden haz etmezdi. Bırakıp gittiğinde her kesimden insanın tabutuna el atması bu özelliği yüzündendi. Dostluğu, arkadaşlığı çok değerli olan biriydi. Onu tanıyanlar devlet millet meselelerinin en çok konuşulacak kişisinin o olduğunu bilirlerdi. Onun için milli refleksleri olan herkes ona koşardı.”