Suriyelileri bahane ederek, onlar ülkelerini savunmayıp burada kadınlarının etekleri altına gizleniyor dediklerinde de samimi olmadıklarını biliyordum. Yine bilindik nakaratların kulağımı tırmalamasına izin vermek zorunda kalmıştım. O kadar alışmıştım ki, artık Çin işkencesi olmaktan çıkıp uyku öncesi ninni halini almıştı!
Yıllarca demediğimizi bırakmadık Suriyelilere. Rezil davranışlarımızı görmezden gelip, Türk, Kürt tartışması lakırdısı bile ikinci plana atıldı. Bir tane günah keçisi lazımdı oldu. Artık iti de uğursuzu da kime saldırabileceğini iyi biliyordu. Oysa ne Türk ne Kürt ne de Suriyeli vardı. Müslim ve gayri Müslim vardı. Gerisi hikaye!
Bugün geldiğimiz noktada onları ülkemize almış olmamızın nedenini biliyor olsak da bize dayatılan ekonomik krizler, diplomatik savaşlar ve stratejik tehditler yüzünden psikolojimiz iyice bozuldu. Ve onları öcü görmemiz bizde vicdan azabına neden olmadı bu sayede. Batı amacına ulaştı. Bizler uzaya, aya adam yollamayı medeniyet saymakla ilgilenip duralım!
Suriyelilere dayatılan ülkesini savunmayan adam profilini Filistinli kardeşlerimize isteseler de dayatamıyorlar. Çünkü onlar kendi topraklarını savunmaktan bir an bile geri durmadılar. Taşla, sapanla da olsa mücahit kimliklerinden ödün vermediler. Buraya kadar her şey yerli yerinde. Peki, ülkesini savunmadı diye tahammül edemediğimiz Suriyelileri bir kenara bırakalım. Kendi kaderlerini kendileri tayin etmek için uğraşan Filistinlilerin dik duruşuna olan tavrımız, Suriyelilere olan tavrımızdan farklı değil. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu…
Geçmişte yaşandığı söylenilen ve kimi tarihçiler tarafından da doğrulanan Osmanlı'ya ihanet vakası Filistinli kardeşlerimizin yakasını bırakmıyor. Geçmişin kinini kınında bir kılıç gibi taşımanın kime ne faydası var. Gelin şehit düşen masum canlar hatırına bitirelim bu kini. Batı tek yürek olup Müslümanları bitirmeden…