Diğer Anadolu şehirleri gibi Çorum da sahip çıktı atalarından aldığı mirasa. İrfan nasibi olana giydirilen hakikat libası. Her şehir, her insan giymeye çalıştı üzerine. Çoğu adet yerini bulsun istedi. Anadolu sırtlayabildi bu yükü. İyi ki de sırtladı.

Çorum'a ilk geldiğimde içimde adını koyamadığım lakin içine girdiğimde huzurun hızırlık ettiğini anladığım bir şeyler yaşadım. İnsanlar, büyüklerimden dinleyip o günlerin özlemini duyduğum zamanlardan çıkagelmişti sanki. İyilerin kazandığına olan inancım zamanın hışmına uğramasına rağmen yaralar almıştı ama değişmemişti. Gemi içine biriken sular beni de içine alıp derinlere gömecekken çıkagelen can simidime bir yenisini daha ekledi Çorum. İyi ki geldim Çorum'a. İyi ki yaşandı bu bayram sabahını aratmayacak kucaklaşma.

Mızraklı İlmihali tiyatroya uyarlamışlar gibi. Sahnedeki her oyuncu gösterdiği üstün başarıyla yerini sağlamlaştırıyor. Her sokağa, mahalleye, caddeye camiler inşa edilmiş. Gönüller dara düşünce hakka arzuhalini sunabilsin diye. İnsan gaflet içine daldı mı kolay çıkamıyor. Bunu bildiğinden mi bilmem. Çorum şehrin dışına değil ta kalbine yapmış mezarlığı. İnsan gayriihtiyari üzerine giyiyor hakikat libasını. Çıkarmaya uğraşsa vurur onu Çorum'un ayazı!

Eşrefoğlu Rumi'nin Müzekinnüfûs adlı eserini okuyan birçok insanın da benim gibi düşüneceğini ümit ediyorum. İnsanı yalan dünyanın içinden alıp hakikat bahçelerine misafir ediyor. Bize düştüğümüz yerden nasıl kalkacağımızı, yeniden eşrefi mahlûkat sıfatına nasıl ulaşacağımızı anlatıyor. Orada yer alan bir bölümdeki ifade çok hoşuma gitmişti.

'' Vaktiyle adamın biri kalbinin katılığından kurtulmak ve iyi bir adam olmak için bir mürşid-i kâmile gitmiş ve ıslâh-ı nefs etmek için o zâtdan tavsiye istemiş. O mürşid-i kâmil, ıslâh-ı nefs edip iyi biri olmak isteyen o adama şu üç şeyi tavsiye etmiş:

Kabristanlara git, hastaları ziyâret et, cenâze namazı kıl...

Adam, bu tavsiyeleri bir bir yerine getirmiş. Getirmiş ama kendisinde en ufak bir değişiklik görmediği için hayal kırıklığı içinde tekrar Hazret'e gelip "Dediklerinizi bir bir yaptım ama bende hiçbir değişiklik olmadı, kalbim hâlâ kaskatı" diye şikâyet edince o mürşid-i kâmil buyurmuş ki :

Evlâdım! Sen cenâze namazını âhir zaman imamları gibi kılmışsın, ibretle kılmamışsın. Cenâze namazı kıldığın zaman "Bu tabutta ben yatıyorum. İşte benim namazım kılınıyor, işte benim elbisemi soydular, işte elimden kasa, kese, masa her ne varsa çıktı. Âilem dul, çocuklarım yetîm kaldı. İşte beni karanlık yere kapayacaklar, irâdem de elimden gitti. Urgansız zincirsiz beni bağladılar. İşte kötü amellerimle başbaşa kaldım. Şimdi iki melek gelip bana sual soracak. Karanlık evde tek başıma ne yapacağım" diye düşüneceksin ki o kıldığını namazın faydasını göresin. Aksi takdirde bin defa da cenâze namazı kılsan fayda etmez.

Hastaları ziyâret ettiğinde, o hastanın yerine kendini koy. O korkulu anları düşün. Ben sana hastaları ziyâret et dediysem Allah'ın verdiği sıhhat nimetinin kıymetini anla, şükret diye söyledim. Hastaları ve onların çektikleri acıları görürsen Allah'ın gadabından korkar kendine çeki düzen verirsin.

Kabristânlara git dememin maksadı da, ölümden ibret alman içindi. Kabristânlara gittiğinde bastığın toprak hangi mahbûbun yanağı, hangi mahbûbenin dudağıdır bir düşün. Hangi emîrin, hangi paşanın yüzü, hangi pâdişahın göğsüne basıyorsun acabâ. Onların sağlığında huzûrlarına girmek şöyle dursun uşaklarının, hizmetçilerinin yanlarına dahî giremezdin. Hepsi sessiz ve nişansız kalmışlar. Sen de bir gün gelecek onlar gibi olacaksın. İşte böyle düşünerek kabirleri ziyâret edersen fayda görürsün, yoksa boşa yorulursun...''

Velhasılıkelam. Çorum'a geldiğimde buraya çağrılmış gibiydim adeta. Kerebi gaziyi ziyaret ederken, yeni işe girenler, evlenecek olanlar ve çocuğunu sünnet edeceklerin akını ile karşılaşıyordum. Pirin sözü yankılanıyordu kulaklarımda. Acep evliya çelebi de Çoruma dair benim düşündüklerimi düşünmüş müdür diye sormadan geçemiyorum.