M.BURAK YALÇIN
Çorum Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Bülent Diken de insan hakları mücadelesinin aynı zamanda bir empati mücadelesi olduğunu ifade ederek, "Yalnızca benim arkadaşlarımın değil, "herkesin hayat hakkı kutsaldır"ı demeliyiz" dedi.

Çorum Barosu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü nedeniyle "İnsan Hakları" konulu konferans gerçekleştirdi.

 Baro binasında gerçekleşen konferansın açılış konuşmasını yapan Baro Başkanı Kenan Yaşar, insan hakları konusuna dünya ekseninden bakıldığı zaman birçok uluslararası ve insan hakları konusunda teşkilatlar kurulmasına rağmen bir samimiyetsizlik görüldüğünü belirterek, "Çünkü dünyanın dört bir yanında zulüm söz konusu. Bunlar engellenebilecekken, engellenemiyor. Ulusal düzeyde aynı şekilde haksızlıklar, yanlışlar söz konusu. Bunlara karşı çıkılacakken çıkılamayabiliyor" dedi.

İnsan hakkı ihlallerinin tümüne bir bütün olarak bakılması gerektiğini aktaran Kenan Yaşar, şunları söyledi: "Bireysel anlamda baktığımızda da hepimiz şunu görüyoruz. İnsan hakları dediğimiz zaman sadece insanların yaşam hakkını algılayabiliriz veya diğer yönden baktığımızda da bir alacak verecek var mıdır o hakkına bir tecavüz söz konusu mu o pencereden bakıyoruz ama çok geniş anlamda bakmamız gerekiyor. Gözlerimizle, bakışlarımızla bile başka insanları rahatsız etmemiz gerekiyor. Komşuluk ilişkilerinden tutun, yatay-dikey anlamdaki insan hakkı ihlallerinin tümüne bir bütün olarak bakmamız gerekiyor."

Programın moderatörlüğünü yapan Çorum Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Bülent Diken de insan hakları mücadelesinin aynı zamanda bir empati mücadelesi olduğunu ifade ederek, "Kendi başına geldiğinde değil başkalarına da geldiğinde bunun bir hak olduğunu, herkes için ortak bir nokta olması gerektiğini ifade eder. Bu ifadeyi en güzel tanımlayan cümle empatidir. Yalnızca benim arkadaşlarımın değil, "herkesin hayat hakkı kutsaldır"ı demeliyiz. Herkesin kişi özgürlüğü, kişi güvenliği olmalıdır. Adilen yargılanma hakkı, inanç ibadet özgürlüğü olmalıdır" diye konuştu. Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Veysel Dinler ise haklar silsilesine itirazlar nereden geldiğine değinerek konuşmasında şunları söyledi: "Bunun bir Batı kültürü eseri olduğu, Batı uygarlığının değerlerini taşıdığı ve onun dışında başka kültürlere çok fazla yer vermediği ve birebir uygulanmasının mümkün olmadığı iddiası var. Diğeri de Batı kültürünün özellikle kapitalizm ile ortaya çıkan bireyselcilik düşüncesinin toplumun bireyden önce geldiği toplumlar için çok geçerli olamayacağı düşüncesi var. Burada ortaya konan haklar zinciri acaba batı dışındaki kültürlerle nasıl örtüşür veya nasıl uygulanabilir bunlar temel sorunları.
Üç konuda lütfen iddialı olmayın. Birincisi engelli konusu. Sağlıklıyız ama kaybetmemiz an meselesi. İkincisi mülteci olmak. Bizler bugün 5 milyon sığınmacının bundan yıllar önce nasıl bilmiyorsak bizde bir gün mülteci olup olamayacağımızı bilemeyiz. Üçüncüsü de suç işlemek. Bir gün suçlu olabileceğimizi veya işlemesek bile suçla itham edilebileceğimizi göz önünde bulundurarak bu tür şeylerden uzak durmalıyız."

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Evkuran da insan hakları ile ilgili olarak son zamanlarda yapılan panellere baktığında batıdan gelen insan haklarına ihtiyacın olmadığına dair bir yaklaşım gördüğünü ve bunu eleştirdiğini vurgulayarak, "İlahiyatçı olarak benim dile getirmemin daha yerinde olacağını düşünüyorum. Yaklaşım şu. Bizim Batıdan gelen insan haklarına ihtiyacımız yoktur. En güzeline biz sahibiz. Örnek veda hutbesi veya peygamber efendimizin Medine'de imzaladığı sözleşme. Tarihsel tecrübeler aktarılır. Seçmeci, güzellemeci bir yaklaşımla. Her şeyin zaten bizim elimizin altında bulunduğuna dair ütopik bir bakış açısı. Bu bizim gerçekliğimizi yansıtmıyor. Batı Ortaçağ karanlığından çıkmasını başardı. Fakat biz o övdüğümüz referanslarımızdan hareketle bugünümüzü güzelleştirmeyi acaba başardık mı? Burada birileri kınanacaksa biz daha çok yakınız kınamaya" şeklinde konuştu.
 

Editör: Haber Merkezi