Çorum Eczacı Odası Başkanı Erol Afacan, basın açıklaması yaparak eczacıların sorun ve taleplerini dile getirdi.
2024 yılının hem hastalar hem de eczacılar için çok zor geçtiğini belirten Çorum Eczacı Odası Başkanı Erol Afacan, “30 bini aşkın eczanemiz, sunduğu ilaç ve eczacılık hizmetlerini sırtındaki mali yüklerle boğuşarak sürdürebilmiştir.
Ancak daha da kötüsü, sesimiz duyulmazsa ve gerekli önlemler alınmazsa 2025 yılı, sağlık kapılarının birer birer kapanmaya başladığı bir yıl olarak anılacaktır” dedi.
Çok sayıda eczacının da katıldığı basın açıklamasında sektörün yaşadığı sorunlara değinen Erol Afacan, “2004 yılından bu yana yürürlükte olan İlaç Fiyat Kararnamesi, geçen 21 yıl içinde değişen dünya ve Türkiye şartlarına uzun süredir cevap verememekte artık ömrünü tamamlamış, defalarca dile getirdiğimiz ilaçta yeni bir geri ödeme sistemine geçiş elzem olmuştur. Bugün, güncel döviz kuru ile belirlenen sabit kur arasındaki fark enflasyonist ortamda giderek açılmakta, bu durum ilaç firmalarının üretim maliyetlerini karşılayamamasına sebep olmaktadır. İlaç firmaları birçok ilacı piyasadan çekmek zorunda kalmakta, yabancı ilaç firmaları ilaçlarını ülkemize sınırlı sayıda getirmekte, yeni nesil her 100 ilaçtan yalnızca 9’u ve çok kısıtlı miktarda ülkemize gelmekte 91'i ise gelmemektedir. Ve bu tablo Türkiye’nin mevcut sağlık sistemi açısından düşündürücü olmalıdır. Özellikle son dönemlerde kardiyolojik hastalıklar, tüp bebek tedavisi, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, kanser ve bazı kronik hastalık ilaçları gibi hayati öneme sahip ilaçlar, eczanelerimize ulaştırılamaz hale gelmiştir. Eczanelerimiz ise artan kira, personel ve enerji maliyetleri ile boğuşurken, ilaç zamlarıyla paralel bir şekilde eczacı kâr baremlerinde ve kâr oranlarında hiçbir iyileştirme yapılmamaktadır. Bu yüzden her ilaç zammında eczaneler zarar etmekte, kredi kullanarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. Ancak krediye erişimin de giderek zorlaştığı bu süreçte, önlem alınmazsa her iki eczaneden biri kapanma riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Eğer taleplerimiz karşılık bulmazsa, halkımızın ilaca erişimini sağlamak, halk sağlığını korumak ve eczanelerimizin hayatta kalabilmesini temin etmek adına Türk Eczacıları Birliği olarak hazırladığımız eylem planı çerçevesinde, sesimizi yetkililere duyurmak için eczanelerimizi kapatma eylemine kadar gitmek zorunda kalacağız. Türk Eczacıları Birliği ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) arasındaki İlaç Temin Protokolü 1 Ekim 2024 tarihinde sona ermiştir. Aradan geçen dört ay boyunca yeni bir protokol üzerinde mutabakat sağlanamamış, herhangi bir yeni düzenleme yapılmamış ve bir protokol imzalanamamıştır. Ancak eczanelerimiz, bütün ekonomik zorluklara rağmen halk sağlığını önceleyerek ilaç ve eczacılık hizmetlerini büyük bir özveriyle sürdürmeye devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
‘YENİ PROTOKOL İVEDİLİKLE HAYATA GEÇİRİLMELİ’
Eczanelerin sürdürülebilir şekilde ilaç ve eczacılık hizmeti sunabilmesi, halkın ilaca erişiminin kesintisiz devam edebilmesi ve halk sağlığının korunması için yeni protokolün ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Afacan, şunları dile getirdi:
“Ancak burada önemli olan yalnızca bir protokol imzalanması değil, eczaneleri mali çıkmaza sürüklemeyen, eczacıları cezalandıran değil, kamu otoritesi ile birlikte eczacıyı da koruyan, halk sağlığını ön planda tutan ve sürdürülebilir sağlık politikalarına uygun bir protokolün hazırlanmasıdır. Bugün 30 bini aşkın eczane, halkın ilaca erişimini sağlamak için ekonomik darboğaz içinde mücadele verirken, ilaç fiyat politikalarındaki çarpıklıklar ve kamu otoritesinin yeterli desteği sağlamaması nedeniyle eczacılar adeta cezalandırılmaktadır. Bu bağlamda, yeni protokol;
eczanelerin ekonomik sürdürülebilirliğini sağlayacak, halkın ilaca erişimini güvence altına alacak, eczacıyı finansal ve hukuki risklerle baş başa bırakmayacak, halk sağlığını öncelikli hale getirecek, eczacıların sağlık sistemindeki kritik rolünü koruyacak ve güçlendirecek bir çerçevede hazırlanmalıdır. Bizler, hastalarımıza hizmet sunmaya devam edebilmek ve halkımızın ilaca erişimini güvence altına almak adına, ilaç temin protokolünün eczaneleri iflasa sürükleyen bir sistem yerine, hem devleti hem de eczacıyı koruyan, halk sağlığını önceleyen bir anlayışla düzenlenmesini talep ediyoruz.
‘MUAYENE ÜCRETİ KALDIRILMALI’
Sağlık hizmeti alma hakkı anayasal bir haktır ve ücretsiz olmalıdır. Devlet, vatandaşın sağlık hizmetine erişimini kolaylaştırmalı, finansal yükü artırmamalıdır. Üstelik, muayene ücretlerinin tahsilatı hiçbir ilgisi olmamasına rağmen eczanelere yaptırılmakta ve bu durum vatandaşlarımızla meslektaşlarımızı karşı karşıya getirmektedir. Eczacılar olarak artık SGK adına muayene ücreti tahsil etmek istemiyor bu ücretin kaldırılmasını talep ediyoruz.
‘KAMU KURUM İSKONTOSUNU UYGULAMAYAN
FİRMALARA GEREKLİ YAPTIRIMLAR YAPILMALI’
Sosyal Güvenlik Kurumu mevzuatında açıkça belirtilmesine rağmen, bazı ilaç firmaları Kamu Kurum İskontosu’nu uygulamamakta ve bu mali yükü doğrudan hastalarımıza yansıtmaktadır. Üstelik bu firmalar “Türkiye’den çekilme tehdidi” ile kamu kurumlarını baskı altına almakta, kamusal sağlığa zarar vermektedir. Kamu Kurum İskontosu uygulanmadığı için ilaç fiyat farkları fahiş seviyelere çıkmaktadır.
Kronik hastalıklar, kanser, tüp bebek tedavisi ve nörolojik hastalıklar gibi kritik tedavilerde kullanılan ilaçlar fahiş fiyatlar nedeniyle hastalarımızın erişimini zorlaştırmaktadır. Devletin ilaca ayırdığı bütçeye rağmen, ilaç firmalarının keyfi uygulamaları nedeniyle vatandaşlarımız cebinden ekstra ücret ödemek zorunda bırakılmakta, bazı ilaçlar için eczanelerimiz vakitlerini hastalarımızla ilgilenmek yerine bu vakti gereksiz KKİ işlemlerini takip ederek iş gücü kaybına neden olmaktadır.
Buradan açıkça ifade ediyoruz: Sosyal Güvenlik Kurumu, halk sağlığını tehdit eden bu firmalara karşı gerekli yaptırımları uygulamalıdır! Kamu Kurum İskontosunu uygulamayan firmalara gerekli yaptırımlar yapılmalı ve iskonto uygulamayan firmaların ilaçlarının ruhsatları iptal edilmelidir.
Sağlık sisteminin kamudaki vazgeçilmez bir parçası olan kamu eczacıları ve akademisyen eczacılar, yıllardır görmezden gelinen özlük hakları ve çalışma şartları nedeniyle ciddi mağduriyet yaşamaktadır. Kamu eczacıları, hastanelerde ve devlet kurumlarında kritik bir görev üstlenmekte ancak özlük hakları diğer sağlık çalışanlarına göre geride kalmaktadır. Akademisyen eczacılar, bilimsel çalışmalarla mesleğimizin geleceğini inşa etmekte ancak çalışma koşulları yeterince desteklenmemektedir. Maaş ve özlük hakları konusunda eczacıların diğer sağlık personeliyle aynı statüde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, eczacılar için kök maaş iyileştirilmeleri ve ek ödeme göstergelerinin pratisyen hekim ve diş hekimi katsayılarına denkleştirilmeli ve özlük hakları iyileştirilerek çalışma koşulları daha insani hale getirilmelidir.
‘ECZACILIK, 1. BASAMAK SAĞLIK HİZMETİ OLARAK TANINMALI’
Eczanelerimiz, Sağlık Bakanlığı tarafından birinci basamak sağlık hizmet sunucusu olarak tanımlanmış, ancak yetkilendirilmemiştir. Oysa Avrupa’da ve Amerika’da eczaneler, 1. basamak sağlık hizmet sunucusu yetkileriyle donatılmış, aşı uygulamaları, aşı reçeteleme, minör rahatsızlıkların tedavisi, kronik hastalık takibi gibi bir çok 1. basamak yetkisi almış, bu yetkiler meslek hakkına dönüştürülmüştür. 2. ve 3. basamak sağlık hizmet sunucu olan hastanelere sevksiz müracaatlar azaltılmış, bu sayede devletlerin sağlık hizmetinde büyük bir yükü hafifletmiştir. Ülkemizde de eczanelerin birinci basamak sağlık hizmet sunucusu olarak yetkileri ve sorumlulukları net bir şekilde tanımlanmalı ve sağlık sisteminde eczacılardan tam anlamıyla faydalanılmalıdır. Nitekim pandemi sürecinde ve 6 Şubat depreminde eczacılar en ön saflarda yer alarak vatandaşlarımıza 7/24 kesintisiz sağlık hizmeti sunmuşlardır.
Eczanelerimiz, sağlık sisteminin vazgeçilmez bir parçasıdır ve sağlık ordusunun en önemli kurmaylarından biridir. Biz eczacılar, halkımızın sağlık kapısını açık tutmak için buradayız ve mücadelemize devam edeceğiz.
SAĞLIK KAPINIZ AÇIK KALSIN
Bugün gelinen noktada; bizler eczacılar olarak, yaşanan bu sorunları “defalarca” yetkililere ilettik. Ancak ne hastalarımız ne de meslektaşlarımız adına kalıcı ve gerçekçi bir çözüme ulaşılmış değildir. Bu nedenle buradan tüm meslektaşlarımızla ile birlikte haykırıyoruz. Eczanelerimiz bu koşullarda ayakta kalamaz. Acil önlemler alınmazsa, eczane iflasları an meselesidir. Acil ve ivedi taleplerimiz; İlaç Fiyat Kararnamesinin, öncelikle günün ekonomik koşullarına uygun olarak ve enflasyon oranlarına göre güncellenmesi, eczanelerin sürdürülebilir bir gelir modeline kavuşmasının sağlanması, her fiyat güncellemesiyle, eczacı baremlerinin de otomatik artması uygulamasının hayata geçirilmesi, eczanelerimizin ilaç ve sağlık hizmetlerini sürdürebilmesi için “ekonomik koşullara uygun” bir protokolün ivedilikle hayata geçirilmesidir. Tekrar ve altını çizerek söylüyoruz ki; uygulanan ilaç politikası Türkiye’nin ve dünyanın ekonomik gerçekliğinden kopmuştur. Biz eğer bugün sessiz kalırsak, hastalarımız ilaçlarına ulaşamayacak, eczanelerimiz birer birer kapanacak,
Halk sağlığı telafisi zor bir krize sürüklenecektir. Biz eczacılar, halkımızın sağlık kapısını açık tutmak için buradayız ve mücadelemize devam edeceğiz. Haklı taleplerimiz karşılanana kadar sesimiz karşılık bulana kadar Türk Eczacıları Birliği’nin Eylem Planı doğrultusunda hareket etmeye devam edeceğiz.”