Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah, şeytanı insanoğlunun apaçık düşmanı ilan etmektedir: "Şeytan, sizin düşmanınızdır. Siz de onu düşman tutun. O, kendi yandaşlarını çılgın ateşlik kimseler olmaya çağırır." (Fatır-6) Bak: Bakara 168, Yasin 60-61)
Şeytan, hayır ve rahmetten uzaklaşmış, Allah'ın rahmetinden kovulmuş varlıktır. Şeytan da cin tayfasındandır. Azgınlıkta, şer ve kötülükte emsalsiz, şerir ve inatçı demektir. Şeytan da cinler gibi ateşten yaratılmıştır.
Şeytanın ilk isyanı Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatılmaktadır:
"Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Onu tamamlayıp içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın.
"Bütün melekler, toptan secde ettiler. Yalnız İblis secde etmedi.
"Allah, Ey İblis! İki elimle yarattığıma seni secde etmekten men eden nedir? Dedi. İblis; ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.
"Allah; çık oradan / cennetten, sen artık kovulmuş birisin. Ceza gününe kadar lanetim senin üzerinedir, buyurdu.
"İblis: Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.
"Allah: Senin mutlak kudretine and olsun ki onlardan ihlasa erdirilmiş olanlar bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi.
"(Yüce Allah da) şöyle buyurdu: Ben hep gerçeği söylerim; mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım." (Sad: 71-85)
Aynı mevzu, Araf Suresinin 10-29. Ayetlerinde ve İsra Suresi'nin 62-65. Ayetlerinde de geçmektedir.
Cenab-ı Hak, "Ben, cinleri de insanları da bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat-56) buyurmaktadır. Cin tayfasından olan ve ateşten yaratılmış bulunan şeytan, kıyamet gününe kadar insanları sapıtma konusunda istekte bulunmuştu. Bu isteği kabule edilince, insanları azdırmak için her türlü çareye başvuracağını ve sonunda onların çoğunu şükreden her türlü çareye başvuracağını ve sonunda onların çoğunu şükreden kullar olmaktan uzaklaştıracağını söylemişti.
Şeytanın insanlığa ilk darbesi, Hz. Adem ile Havva'yı yenilmesi yasak edilen meyveden yedirmekle cennetten çıkarması olmuştur. Şeytanın bütün mahareti, insanları tahrik etmek ve kendi yoluna çağırmaktan ibarettir. Ona uyup uymamak ise kişinin kendi elinde olan bir şeydir. İnsanların yaptıkları kötülükler için insanları bahane etmelerinin hiçbir geçerliliği yoktur.
Şeytanın görevleri; küfür ve şirke sevketmek, Allah Resulüne isyan ettirmek, bid'ata sevk etmek, büyük günah işletmek, küçük günahlarla meşgul etmek, mubahlarla fazla uğraştırmak, fazileti az olan amellerle oyalamaktır.
İblis, bütün şeytanların reisi, büyüğü ve amiri durumundadır. Kur'an-ı Kerim'de insanlardan ve cinlerden de şeytan karakterlilerin bulunduğu bildirilmektedir. Onlar da insanları hakdan batıla, hayırdan şerre, aydınlıktan karanlığa sürükleyebilmek için çaba sarfedeler. "Şeytan; içkide ve kumarda ancak aranızda düşmanlık ve kin düşürmek ve sizi Allah'ı anmaktan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz, değil mi?" (Maide 91)
Şeytan, sadece sizi kötülüğe teşvik etmekle yetinmez. Sizi, iyi işler yapmaktan, hayır işlemekten de uzaklaştırır. Zekat, sadaka verirken "Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkinlikleri telkin eder." (Bakara 268)
Cenab-ı Hak, şeytan konusunda kullarını uyarıyor:
"Şimdi siz, beni bırakıp da İblis'i ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar, sizin düşmanınızdır" (Kehf-50)
"Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüş olur. (Şeytan) onlara söz verip ve onları ümitlendirir. Halbuki şeytanın onlara söz vermesi, aldatmacadan başka bir şey değildir." (Nisa 119-120)
"Ey Ademoğulları, şeytana tapmayın. Çünkü o, sizi Rabbinizden ayıran bir düşmandır…" (Yasin-60)
"Şeytan, insan vücudunda kanın dolaşması gibi nüfuz eder." Buyuran Peygamber Efendimiz (sav), bizlere "Şeytan, insanın kurdudur. Tıpkı sürüden ayrılan koyunu kapan kurt gibidir. Sakın gruplara bölünmeyin. Cemaatten, toplumdan ve mescitlerden ayrılmayın" diyerek uyarıyor.
Cenab-ı Hak, bize kurtuluş reçetesini sunuyor:
"Gerçek şu ki; iman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde şeytanın bir hakimiyeti yoktur. Onun hakimiyeti/nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve onun Allah'a ortak koşanlaradır." (Nahl: 99-100)
Şeytanlardan ve kötü cinlerden korunmanın birinci ve sağlam yolu, Allah ve Resulü ile iyi ilişki kurmak, Kur'an ve Sünneti hayatımızın her alanına tatbik etmek ve bu doğrultuda yaşamaktır.
Şeytandan korunmak için her işe Euzü-Besmele ile başlamalıyız. Allah'ı zikretmeli, kelime-i şahadet getirmeliyiz. Boş zamanlarımızı Kur'an-ı Kerim okuyarak değerlendirmeliyiz. Ebu Said şöyle diyor: "Resulullah (sav) çeşitli dualar okuyarak cinlerin şerrinden ve göz değmesinden Allah'a sığınırdı. Muavezeteyn sureleri (Felak ve Nas) nazil olunca bunları okumaya başladı."
Şeytan, günah işlenen yerlerde dolaşır. İnsanları içki, kumar, fuhuş gibi haram işlere yönlendirmeye çalışır. Gerçek mümin, haramdan ve haram işlenen yerlerden uzak durmalıdır. Helal yemek, helal kazanmak ve helal yollarda harcamak varken bundan sapan kimse, şeytanın tuzağına düşmüş olur. Bundan kurtulmak için tövbe edip Allah'ın emirlerine dönmek gerekir.
Salih kimselerle beraber olmak, ezana kulak vermek, cemaate devam etmek insanları şeytanın tuzağından korur. Hadis-i şeriflerde şeytanın ezan ve kameti işitince büyük bir korku ve dehşete kapılarak kaçtığı anlatılmaktadır. Fakat yine hainliğine devam eder. Namazda bile insanlara vesvese vermeyi sürdürmek isteyebilir.
Mümkün olduğu kadar abdestli olmaya gayret edilmelidir. Özellikle cinler, insanlara daha çok cünüplük, hayız ve nifas hallerinde musallat olurlar, onları farklı şekil ve seviyelerde baştan çıkarabilirler. İnsan, dünyada yaşarken bir gün ahirette hesaba çekileceğini unutmamalıdır.
Unutmayalım ki her zaman Allah'ı zikreden, evine Besmeleyle giren, sofrasına Besmeleyle oturan ve daima Allah'ın emirlerine uygun hareket eden kimsenin yanına da evine de şeytan giremez, hatta yaklaşamaz bile.