Felsefe dersinde merhum Halis Ayhan hocamız, bize farklı konulardan da söz ederdi. Herkesin Avrupa’yı, batı medeniyetini övdüğü dönemde o bize dünyaya farklı bakmayı önerirdi.
Bir gün derste Mısırlı âlim Muhammed Abdul (1849-1905) dan bahsetti. Çok okuyan, çok düşünen, ülkesini kalkındırmak için farklı fikirler üreten Abduh, İslam dünyası kadar Avrupa’yı yakından tanıyordu.
Uzun süre Fransa’da, İngiltere’de bulunmuş, araştırmış ülkesi için çözüm yolları aramış. Oradan döndüğünde öğrencileri sormuşlar. ‘Hocam, Avrupa’yı epeyce gezdiniz. Oraları nasıl buldunuz? Bize anlatır mısınız?’
M. Abduh, uzun uzun anlatmak yerine bir cümle ile özetlemiş; ‘Onların yaşayışını bizim dinimiz gibi, bizim yaşayışımızı da onların dini gibi buldum.’ Söz kısa, anlamı derin. Bir başka ifade ile bu söz, açıklanmaya muhtaç...
Ben de umre ve hac münasebetiyle Irak’ı, Suudi Arabistan’ı gördüm. Oradaki insanların birbirlerine karşı ve yabancılara karşı tavrını gördüm. Kendi ülkemdeki insanların birbirlerine karşı davranışlarına, beşeri ilişkilerine yıllardır şahit olmaktayım. Kısmet oldu önce Mısır’ı sonra İsviçre’yi ve Fransa’yı gördüm. Batılı insanların birbirlerine ve yabancılara karşı tavırlarını izledim.
Mesela İsviçre’de bir arkadaşım arabasıyla bir yere gidecekmiş. Evinden çıkınca bir U dönüşü yapsa yolu bir kilometre kısalacakmış. Gece vakti, kimse görmez deyip orada u dönüşü yapmış. Karşısına trafik polisi çıkmış. Yasak olduğunu bilerek niye döndün deyip makbuzu çıkartmış. Bakmış ki polis tanış. Hem de aynı binada duran komşusu. ‘Komşu, şöyle kısadan döneyim’ dedim, desede makbuza yazmaya başlamış. Arkadaşım: ‘Komşu, bu seferlik idare et’ diye yalvarsa da polis cezayı yazmış. ‘Komşuluk başka, görev başka’ diye cevap vermiş. Arkadaşım, bu olayı anlatırken ‘Bunlar böyle. Hatır gönül bilmezler. Hatanı buldular mı babası da olsa basarlar cezayı’
Arkadaş, serzenişinde haklı. Zira bizde bu işler öyle olur. Kurallar, adamına göre uygulanır, ya da uygulanmaz.
Bir gün yine bir arkadaşla Fransa’dan İsviçre’ye gittik. Bir marketin önünde arabasını durdurdu. Sigara almak için markete girdi. Marketin önünde oturan trafik polisi, kalkıp 100 Euroluk ceza makbuzunu arabanın camına koydu. Arkadaş, şaşkınlıkla makbuza baktı. ‘Bu ne?’ ded,. ‘İçeri girdiğinde kontağı kapatmadın. Eksoz gazıyla havayı kirletmeye hakkın yok’ dedi. Arkadaş, beş dakika bile sğrmedi, dediyse de fayda etmedi. Kural böyle, ysasa böyle dedi.
Buna benzer bir olayda bizdeki uygulama nasıl olabilir diye düşünmek bile istemiyorum.
Fransa’da bir liseye gezmeye gittik. Koridorlarda dolaşırken arkadaşım bir sınıfı gösterdi. İyice, dikkatlice bak dedi. Bana farklı bir sınıf gibi geldi. ‘Burası, bu okulun kilisesi. Teoloji (Din) Derslerini rahipler, bu sınıfta işlerler’ dedi.
O yıllarda bizde bırak liseleri, üniversitede bile mescit açmak imkansızdı. Biz laikliği onlardan almadık mı? Onlar böyle uyguluyorlar, bizde niçin yaska? Bizde niçin irtica oluyor? Düşünmeye başladım.
Dükkanlarında, alış-verişte fiatlar aynı. Sizin için, gül hatırınız için şu kadar indiriyorum gibi bir söz hiç duyamazsın. Yani adamına göre fiyat diye bir şey yok.
İsviçre’de Vetzigon diye bir kentte kalıyordum. Bir tarafı sanayi, bir tarafı tarla idi. Bir gece on bir civarında bir arkadaşın evinden çıktım, kaldığımyere doğru gidiyordum. O gece karanlığında bir genç bayan tarlanın kenarından geliyordu. Yanında kimse yoktu. Yanımdan geçerken ‘Grisi-Hellow’ deyip geçti.
Kendi ülkemde o saatte bir genç bayan tek başına öyle bir yerde dolaşabilir mi? Başına bir şey gelmesinde endişe duymadan gezebilir mi?
Adamına göre fiyat, adamına göre işlem, adamına göre hukuk bizlerde varmı, yokmu? Bizim dinimiz ne emrediyor, biz ne yapıyoruz? Sanıyorum bunlar, Muhammed Abduh’un anlatmak istediği konular.
Bizlerden pek çok seyyah batının diskolarını, barlarını, bir bardak içkiye namusunu sunanları keyifle anlatıyor. Biz de batıyı hep bu yönüyle ama sadece cinselliğiyle tanıyoruz. Biz, elbette o ahlaksızlığı hoş görecek değiliz. Ama onların bir de toplumsal yaşayışına, beşeri ilişkilerine bakalım.
Doğruysa, güzelse alalım. Ama boyalı basın gibi onların podyumlardaki hallerine göre batıyı değerlendirmeyelim. Pazarda bile malın iyisini seçmeye özen gösteriyoruz. Yaşayışımıza da iyi örnekler aramayı unutmayalım.