Kur'an-ı Kerim; Hz. Muhammed (sav)e vahiy yoluyla indirilmiş, Mushaflarda yazılmış, Hz. Peygamber'den bizlere tevatür yoluyla nakledilmiş, okunmak suretiyle ibadet edilen, benzerini getirmekten beşerin aciz kaldığı Allah kelamıdır.
Kur'an-ı Kerim, mukaddes kitapların sonuncusudur. Ona inanmakla beraber ondaki emir ve yasaklara uymakla da yükümlüyüz. Yani her işimizde Kur'an-ı Kerim'i hüccet/delil ve rehber edinmeliyiz. Bu da kitap ve sünnete sarılmakla olur.
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Hep birlikte Allah'ın ipine (Kuran'a) sarılın. Sakın ha parçalanmayın." (Al-i İmran-103) Zira Kur'an, Allah'tan sakınanlar için yol göstericidir: "O kitap (Kur'an): Onda asla şüphe yoktur. O müttekiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için yol göstericidir. (Kur'an'a bağlananlar), gayba inanırlar, namaz kılanla, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene iman ederler, ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır." (Bakara 2-5)
Hz. Muhammed (sav)in birinci görevi, kendisine indirilen ayetleri insanlara tebliğ etmektir. İkinci ve en önemli görevi de o ayetleri açıklayıp onlara örnek olacak şekilde yaşamaktır:
"Biz, sana zikri (Kur'an'ı) indirdik ki sen halka indirileni açıklayasın." (Nahl: 44)
"Sizin için Allah ve Resulünde en güzel mükemmel örnek vardır." (Ahzap-21)
Onun için Hz. Aişe, bir soruya karşılık Hz. Peygamber (sav)in ahlakının Kur'an ahlakı olduğunu belirtmiştir. Onun içindir ki müminler, Hz. Peygamber (sav)i örnek almalı ve onun sünnetine de uymaya çalışmalıdırlar. Zira Kur'an-ı Kerim, bunu emrediyor:
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan yöneticilere itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız - onu Allah'a ve Resulü'ne götürün (onların talimatına göre halledin). Bu hem daha hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir." (Nisa-59)
"(Resulüm) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, son derece bağışlayıcıdır ve esirgeyicidir" (Al-i İmran-31)
"Allah ve Resulü'ne itaat ediniz ki ki rahmete kavuşturulasınız." (Al-i İmran-132)
"Kim Resüle itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." (Nisa-80)
"Peygamber size ne verdiyse onu alınız, size ne yasakladıysa ondan da sakının." (Haşr-7)
Öyleyse müminler Kur'an bize yeter deyip Hz. Peygamber (sav)in hadislerini dışlayamaz. Bu konuda Peygamber Efendimiz, Ebu Rafi'den rivayet edilen şu hadis-i şerifte bizleri uyarıyor:
"Hiç birinizi, tahtına yaslanmış halde, emrim ve nehyim kendilerine ulaştığında, 'Resül'ün emrini bilmiyorum; fakat ben Kitabullah'ta bulduğuma inanırım ve uyarım" der halde bulmayayım."
Şurası unutulmamalıdır ki Kur'an-ı Kerim, sadece okunup geçilecek bir kitap değildir. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Kim Kur'an okur da helalini helal, haramını haram kabul ederse, okuduğu kelimelerin her harfine karşılık on sevap kazanır."
Bu hükümleri iyi anlayanlardan büyük alim Sülemi, Kur'an okumayı şöyle tarif ediyor: "Biz Kur'an'dan on ayet öğrenince bunlardaki helal, haram, emir ve yasakları tam belleyip hazmetmeden, daha sonra gelen on ayete geçmezdik."
Aliya İzzetbegoviç'in değerlendirmesi de şöyledir: "Kur'an, edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla ona bir yaşayış tarzı olarak bakmaya başlanır başlanmaz, güçlük ortadan kalkar. Kur'an'ın gerçek tefsiri hayat olabilir ve bildiğimiz Hz. Muhammed (sav)in hayatı tam bu idi."
Seyyit Kutup da "Kur'an bilgi ve kültür, zevk ve fayda için değil, Allah'tan emir almak için okunur." Diyor.
Kur'an-ı Kerim'i okuyup emirlerine uyan, onu hayat tarzı edinen insanlar ve toplumlar, olumlu yönde değişirler. Cahiliyye dönemi Araplarının Kur'an ile nasıl değiştiğini Muhammed İkbal, "Yol kesenler; Kur'an-ı okuyup öğrenince, buyruğunca yaşayınca yol gösterici oldular" sözleriyle açıklar.
Allah'ın Resulü (sav)de: "Allah'ın kitabına sarılmak ve onunla korunmak, her fitneden kurtuluşun gerçek ve güçlü sebebidir" buyuruyor.
Mevlana da Kur'an-ı Kerim'e bağlılığını şöyle ilan ediyor.
Canım bedenim oldukça ben Kur'an'ın kölesiyim.
Seçilmiş Muhammed'in yolunun toprağıyım.
Eğer bir kimse benden bundan başka bir söz naklederse;
Ben ondan da sözünden de şikayetçiyim.
Dünyada cereyan eden savaşlar, kavga ve kargaşalar, tüm insanlık için iç karartıcı manzaralar sergiliyor. İnsanlık, İslama ve Kur'an'a uygun yaşasaydı bunlar olur muydu? Ali Ulvi Kurucu da böyle düşünüyor:
Beşerin derdine derman olur ancak Kur'an,
Onsuz artık canavardan da beterdir insan.
Biz Kur'an-ı Kerim'i ya mübarek gecelerde okumak, ya da kabirde ölülerimize bir Fatiha ve Yasin göndermek için açar hale gelmişsek çok acı. Akif de bunu dile getiriyor:
Ya açar Nazm-ı Celil'in bakarız yaprağına,
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına,
İnmemiştir hele Kur'an, şunu hakkıyla bilin;
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.
Kur'an-ı Kerim, Allah kelamıdır. İnsanlığın ışığıdır. Hayat rehberidir. Her devrin kılavuzudur. Yeter ki onu kavrayabilelim… Mehmet Akif Ersoy'un şu beytini hiç unutmayalım:
Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı.
Hayat rehberimiz olan Kur'an-ı Kerim'e sımsıkı sarılıp emir ve yasaklarına uyarak yaşamalıyız.