Sevgi, nefret, dostluk ve düşmanlık, haset ve kin… gibi hasletler insan fıtratında vardır. Önemli olan, bunları iyiye, güzele, doğruya ve hayra yöneltmektir.
İslam terbiyesinde savaş da, barış da, dostluk da, düşmanlık da, hoşnutluk da, hoşnutsuzluk da, sevgi de, nefret de Allah için olmalıdır. Buna literatürde "El-hubbü lillah ve'l-Buğzu fillah" denir.
Ahmet b. Hanbel'in müsnedinde nakledildiği üzere Hz. Peygamber, bir ara ashabına sordu:
-Hangi iyilik Allah indinde daha çok değerlidir?
Bazıları namaz dedi, bazısı zekat dedi, bazısı da cihat dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Bütün iyiliklerin arasında Allah'ın en fazla beğendiği iyilik, muhabbetin de buğzun/düşmanlığın da Allah için olmasıdır."
Buğz ve nefretin sebeplerinden biri kafir oluşlarıdır. Ancak İslama girdiği andan itibaren din kardeşimizdir. Bu konuda şunu da unutmamalıyız; karşımızdaki insan Yahudi, Hıristiyan veya Budist olsa da beşeri ilişkiler bakımından ona da saygılı davranmakla yükümlüyüz.
Yüce Allah, bir kutsi hadiste şöyle buyuruyor: "Benim rızam için birbirini seven, ziyaretleşen ve dost olanlara şöyle nurdan saraylar ve mimberler hazırladım ki peygamberler ve şehitler bile imrenir." (Tirmizi)
Bir başka kutsi hadiste Allahü Tealaya şöyle buyurdu: "Başka sebeplerle değil, sadece benim rızamı kazanmak için birbirini seven, bir araya gelen, birbirini ziyaret eden ve sadece benim rızam için sadaka verip iyilik edenler, benim sevgimi hak ederler." (İmam Malik ve Ahmet b. Hanbel)
İşte bunun içindir ki Allah Resulü (sav) "Allah için sevmek, Allah için buğz etmek imandandır." (Buhari) ve "Amellerin en üstünü; Allah için sevmek, Allah için buğz etmektir." (Ebu Davud) buyuruyor. Ayrıca "Kim Allah için sever, Allah için buğz eder, verdiğini Allah için verir, vermediğinde de Allah için vermezse kamil bir imana sahip olmuştur." (Ebu Davud) hadisiyle konuya açıklık getiriyor.
Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadis-i şerif şöyledir:
"Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teala, onları hiçbir gölge bulunmayan günde arşın gölgesinde gölgelendirilir. (Bunlardan biri de) Allah için sevişen ve bu uğurda birleşip bu sevgi ile ayrılan kişidir." (Riyazü's Salihin 1/317)
Peygamber Efendimiz (sav)in huzurunda bulunan bir sahabi, kendilerine uğrayan ve sonra da oradan ayrılan diğer bir sahabinin arkasından; "Ey Allah'ın Resulü, ben bu kişiyi gerçekten seviyorum", dedi. Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz; "Peki, sevdiğini ona bildirdin mi?" diye sordu. Adam: "Hayır" deyince Hz. Peygamber (sav):"Sevgini ona bildir" buyurdu. Adam da derhal kalkıp o şahsın arkasından yetişti ve: "Ben seni Allah için seviyorum" dedi. O da; "Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin" karşılığını verdi. (Ebu Davud)
Yalnız bu sevgi veya nefret, bir dünya menfaati için veya bir makama yaranmak için olmamalıdır. Sırf Allah rızası için olmalıdır. Makbul olan odur.
Ebu İdris el-Havelani'den riyat edilir ki: "Bir gün Şam mescidine girmiştim. Orada insanlar bir gencin yanında toplanmışlar, müşkillerini ona soruyorlardı. Onun Muaz b. Cebel olduğunu öğrendim. Namazdan sonra selam verdim ve "Vallahi ben seni seviyorum" dedim. Bunun üzerine: "Allah için mi seviyorsun? Allah için seviyorsun değil mi?". "Evet, Allah için seviyorum" deyince beni elbisemin kenarından tutarak kendisine çekti ve şöyle dedi:" Seni tebşir ederim (müjdelerim). Çünkü ben Resulü Ekrem'in şöyle buyurduğunu işittim. Allah Teala buyurdu ki; sırf benim için sevişen, benim için meclis ziyaret eden, benim uğrumda infak ederler (harcayanlar) benim sevgime hak kazanmıştır." (İmam-ı Malik: Muvatta - Riyazü's Salihin "1/320)
Öyleyse müminin görevi, sırf Allah rızası için sevmektir. Dostluğu da öfke ve nefreti de Allah için olmalıdır.