Allah'a iman, ona saygı duymayı gerektirir. Onun emirlerine uyma konusunda samimi ve titiz olmayı, yasaklarından kaçınma konusunda samimi ve titiz olmayı, yasaklarından kaçınma konusunda hassas olmayı icap ettirir. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: "Müminler, ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Allah'ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman imanları artar ve Rab'larına tevekkül ederler." (Enfal-2)
Hz. Peygamber (sav)de buyuruyor ki: "Müminin kalbi, Allah'ın azametini duymaktan ürperdiği zaman kuru ağacın yapraklarının döküldüğü gibi müminin günahları da dökülür."
Yine Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: "Muhakkak ki ben Allahü Teala'yı en iyi bilenizim ve ondan en çok korkanınızım."
Ayet-i kerimede de Allah'ı en iyi tanıyanların alimler olduğuna işaret edilerek şöyle buyruluyor: "Kulları içinde ancak alimler, Allah'tan gereğince korkarlar." (Fatir-28)
Aslında ilim ve hikmetin temelinde Allah korkusu olmalıdır. Zira Allah'ın Resulü Hz. Muhammed (sav) "Her hikmetin başı, Allah korkusudur." (Beyhaki) buyurmaktadır.
Üstünlük; mal, mülk, rütbe ve makamda değildir, takvadadır. Hucurat Suresi'nin 13. Ayetinde "Allah katında en kıymetli olanınız, takvaca en üstün olanınızdır" buyurulmaktadır. Hz. Peygamber (sav)de üstünlüğün soy soptan gelmediğini, bu ayetin hükmünü tekrarlayarak Veda Hutbesi'nde ilan etmiştir.
Allah'tan korkmanın temelinde saygı vardır. Takva ise, Allah'a karşı derin bir saygı duymaktır. Diğer bir anlatımla Allah'ın rızasını, bütün davranışlarında merkeze almaktır. İrademizi ve tercihimizi, O'nun emirleri doğrultusunda kullanmak ve razı olacağı güzel davranışları sergilemektir.
Kur'an-ı Kerim'de takva kökünden türetilmiş 285 kelime geçmektedir. Bu, konunun önemine işarettir. Takva; dinin emir ve tavsiyelerine uyma, haram ve günahlarından kaçınma konusunda gösterilen titizlik anlamında bir kavramdır. Takva sahipleri yani mütteki kullar; sevap, günah, helal-haram konusunda derin bir hassasiyet gösterirler. Gazzali de takvayı; müminin iradesiyle kalbini kötülüklerden arındırmasıdır, diye tarif etmiştir.
İşte Allah'ın buyruğu; "Allah'tan korkana, kötülüklerden korunana, o Allah kurtuluş yolu açar ve hiç ummadığı yerden onu rızıklandırır." (Talak: 2-3)
"Benden korkun, ben de size nimetimi tamamlayayım. Böylece doğru yolu bulasınız." (Bakara 150)
"Ey iman edenler, Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öyle sakınınız. Ancak Müslümanlar olarak can veriniz." (Al-i İmran-102)
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için önden ne gönderdiğine baksın." (Haşr-8)
Allah'a inanan hiçbir kimse, Allah'ın emrine uyduğu için insanların ne diyeceğini düşünemez, onların kınamasından korkmaz. Bu, müminin samimi davranışıdır. Cenab-ı Hak; "Ancak benden korkunuz." (Bakara 40), "Artık insanlardan korkmayın. Ben(im emire karşı gelmek)ten korkun" (Maide-44) buyurarak kesin emrini ortaya koymuştur.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy da bunu şu beytinde özetlemiştir:
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Hz. Ali de "Gözünün nurunu geliştirmek isteyen, Allah korkusuyla ağlasın." Buyuruyor.
Allah'a bağlanma ve onun gazabından kaçınma, rahmetinden ümitvar olma, azabından korkma konusunda samimi olmalıyız. Riyadan, gösterişten, uzak olarak Allah sevgisiyle birlikte ona saygı duymalı, emirlerine uyup yasaklarından sakınmalıyız. Allah korkusunun özü budur.