İbret; Yanlış davranışların yol açtığı kötü sonuçlardan ders almak anlamında bir ahlak ve tasavvuf terimidir. Görünenden görünmeyene geçmek, olayların ve nesnelerin dış yüzüne bakıp onlardaki hikmeti kavramaya çalışmak, olaylardan ve kıssalardan ders alıp doğru sonuçlar çıkartmak ve buna göre davranmaktır.
Kişinin konuşması zikir, sükûtu fikir, bakışı ibret dolu olmalıdır. Hatim el-Ensari'ye göre ibretsiz bakış, nefsin arzusundan başka bir şey değildir. Niyazi Mısri'nin şu beyti, çok anlamlıdır:
Bir göz ki onun ibret olmaya nazarında,
Ol düşmanıdır sahibinin başı üzerinde.
Kişinin ibret alabilmesi için hem tabiatın kuruluş ve işleyişini ortaya koyan sayısız nesne ve olaya, hem de sosyal hayatın çok farklı tecrübelerine derin bir kavrayış ve sezişle bakması, zihni ve kalbi yeteneklerini kullanması gerekir. Bu bağlamda geçmiş peygamberlerin ve kavimlerin hayatlarını da ibret nazarıyla okuyup değerlendirmek icap eder. Kur'an-ı Kerim'de bize bunu öneriyor: "Andolsun onların (geçmiş) peygamber ve ümmetlerin) kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır." (Yunus-111)
Gücü ve servetiyle dünyaya kafa tutan Firavun, Nemrut, Karun'ların başına gelenlerden ders almak lazım. Dillere destan İrem bağlarının, muhteşem sarayların, eşsiz bağ ve bahçelerin, ovaları dolduran sürülerin sahibi Ad kavmi, Hud Peygamberi yalanlayıp isyan etti. Sonunda bir rüzgar ile helak oldu. Salih (as)ın kavmi Semud da zengindi, bağları bahçeleri vardı. Sulak arazileri vardı. Dağları oyarak evler, saraylar yapmışlardı. Biz çok korunaklı bir hayat yaşıyoruz, hiçbir felaket bizi yok edemez diyorlardı. İsyan ve inkarları sonucunda şiddetli bir sarsıntı ile sarsıldılar, sonra korkunç ses, gök gürültüsü ve yıldırımla helak oldular. Bu kavimlerin harabelerini gezerken ibret nazarıyla bakmak gerekmez mi? Homoseksüelliği tercih eden Lut kavminin toptan helak edilişini, pişmiş tuğlalarla imha edilişini Kur'an-ı Kerim'de Hicr Suresi 66-77, Kamer Suresi 33-40, Tahrim Suresi 10. Ayette ayrıntılı olarak anlatıyor. O kalıntıları dolaşırken bundan ibret alınması hatırlatılıyor.
"De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (peygamberleri) yalanlayanların sorunun nasıl olduğuna bakın." (En'am-11)
"Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler. Yeryüzünü kazıp altüst etmişlerdi. Peygamberleri, onlara nice açık deliller getirmişlerdi. Zaten Allah, onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmekteydiler." (Rum-9)
Yeryüzünde dolaşırken tarihi yapılara, kalıntılara, kazılara rastlarız. Buralardaki yaşanmışlıkları hayal etmeye başladığımızda ve biraz araştırdığımızda ibretlik hikayeler dinleriz. Belgesellerde hayvanlar alemini, uzay ve deniz dibi araştırmalarını izlerken, icat ve keşifleri seyrederken, parmak izindeki esrardan DNA'nın çözümlerine kadar insan bedeni, sinir ve dolaşım sistemi çalışmalarını seyrederken insanın gözü dlıyor ve buradaki ibret alınacak konuları düşünmeye başlıyoruz. O zaman "Ey basiret sahipleri, ibret alın" (Haşr-2) ayetindeki anlam derinliğini kavramaya başlıyoruz.
Gece ile gündüzün oluşumu, yeşil ottan beyaz sütün meydana gelişini, gök kubbenin direksiz duruşunu görüp biliyoruz. Bunların hepsinde bize ibret vardır, alınacak ders vardır. İbret nazarıyla baktığımızda bu nimetleri bize veren Rabbimize ne kadar çok şükretmemiz gerektiğini bir daha hatırlamalıyız ve hiç aklımızdan çıkartmamalıyız.